SUİSTİMALCİ ANAYASACILIK*

Batuhan Yavuz

 

Günümüzde kendisini demokratik ve çoğulcu nitelikte bir hukuk devleti olarak anayasasında tanımlayan birçok devlet olsa da gerçekte insanların ekseriyeti otokratik rejimlerce yönetilmektedir.[1] Bu tezatlığın geçtiğimiz on yılda hız kazanmış olmasına karşılık tarihte benzer örneklerini bulmak zor değildir. Suistimalci anayasacılığın gelişim dinamikleri her ülkede ve zamanda farklılaşsa da siyasi iktidarın anayasada belirtilen görev ve yetkisini kötüye kullanması sonucu karşımıza çıkmaktadır.

Suistimalci anayasacılık, demokratik düzenin sinsice hazırlanan bir anayasa değişikliği ile aşındırılması ya da tahribata uğratılmasıdır. Siyasi iktidarlar, anayasa değişikliği mekanizmalarını “ustaca ve kurnazca” kullanarak kendi lehlerine anayasaları meşru yollarla biçimlendirmeye çalışmaktadır. Önerilen değişiklikler başta bakıldığında ekseriyetle liberal demokrasiyi koruyan görünümdedir ama yakından incelendiğinde asıl gayesinin demokratik düzeni yok etmek olduğu anlaşılmaktadır.[1] Bilinçlice ulaşılmak istenen amacın gizlenmiş olması hukukun maske olarak kullanıldığının da göstergesidir.

Suistimalci anayasa değişikliklerine zemin hazırlayan koşullara farklı perspektiflerden bakıldığında; ekonomik krizlerin yaşandığı, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal kutuplaşma ile merkezci siyasetin işlevsiz kalması sonucunda dışlanmış ve ötekileşmiş toplumsal kesimlerin çözümü aşırılıkçı siyasi spektrumlarda aramasıdır.[2] Bu yüzdendir ki suistimalci anayasacılık ve popülist iktidarlar aralarındaki simbiyotik ilişkiyle beraber anılmaktadır.[3] Çoğu zaman söylemlerinde ve tüzüklerinde çoğulcu demokrasiyi ortadan kaldıracaklarına dair bir emare bulunmayan siyasi partilerin iktidara geldikten sonra ilk hedefinin, hukukun üstünlüğünün (hukuk devletinin) en önemli unsuru bağımsız yargıyı hedef alarak yüksek yargı kurumlarının yeniden dizayn edilmesi, yargı üyelerinin seçim usulü, sayıları ve niteliklerine dair değişikler yapması olduğu görülmektedir.[4] Bunun yapılmasındaki yegâne amaç hukuk devletinde öngörülen denetim ve gözetim mekanizmalarından azade temel hak ve özgürlükler rejimini kısıtlayıcı kararlar alabilmektir. Söz konusu değişiklikler çok ani ve şok edici olmaktan ziyade kademeli ve planlı gerçekleştiğinden önceden fark edilmesi ve önlenebilmesi zordur.

Suistimalci anayasacılığa karşı geliştirilen mekanizmalardan birisi militan demokrasidir. Demokratik düzenin ortadan kaldırılması için yine o demokratik düzenin sunduğu haklardan yararlanarak (örneğin siyasal katılım haklarıyla) kurulan anti-demokratik partilerin iktidarı elde etmesine ve güç kazanmasına müsamaha edilmeksizin kapatılmasıdır.[5] Daha önceden de belirtildiği gibi suistimalci anayasacılıkta amacın ilk bakışta anlaşılması güç değişikliklerle hatta bazı durumlarda demokratik nitelik taşıyan hükümlerle beraber gerçekleştirilmesi somut olay bakımından siyasi partilerin önleyici müdahale ile kapatılabilmesini oldukça zorlaştırmaktadır. Bir diğer sorun da güçlü siyasi iktidarların arkasındaki halk iradesi olacaktır; çünkü çoğunluğun desteğini kazanarak iktidara gelmiş siyasi partilerin kapatılması ya da girişimleri sonrasında büyük sorunlara yol açabilmektedir.

Diğer yöntemlerden birisi, kademeli anayasa değişikliği eşikleridir. Anayasa koyucular, normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alan anayasanın kolayca değiştirilmesini önlemek amacıyla bazı usuller belirleyerek geniş halk iradesi oluşmaksızın anayasa hükümlerinin değiştirilmemesini sağlar. Meclis çoğunluğunun ne olacağı, halk oylaması şartı ve olası referandumda hangi oranların değişikliğin kabulü için sınır teşkil edeceği gibi bir dizi farklı seçenek devletlerin anayasalarında yer almaktadır. Şüphesiz değiştirilmesi en zor (katı) anayasa, başkanlık sistemiyle yönetilen, kuvvetlerin sert ayrılığının benimsendiği ve yürütmenin varlığının yasamadan bağımsız olduğu Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir.[6] Öte yandan bir diğer gelişmiş demokrasi ve parlamenter rejimin anavatanı İngiltere’de ise yazılı bir anayasadan söz edilemediği için, sadece anayasal belgeler mevcuttur, daha esnek bir yapının varlığından bahsedilebilir. Bununla birlikte en demokratik anayasa yapım sürecine sahip Güney Afrika Anayasası’nda kademeli eşik sistemi anayasanın temel prensiplerini değiştirmenin zorlaştırılması amacıyla kullanılmıştır.[7] Lakin anayasayı araçsallaştıran rejimler anayasal prensipleri veya hakları direkt hedefe koymaktan ziyade kurnazca yollarla anayasal düzene saldırarak iktidarı ele geçirmektedir.[8] Sonuçta birçok ülkede farklı anayasa değişikliği usulleri belirlenmiştir ve katı-esnek anayasalar ile devletin demokratik düzeyi arasında henüz somut bir bağlantı bulunmadığı için nispeten daha az suistimale uğrayacaklarına dair bir kanıya varmak zordur.

Doktrindeki bir başka kurum ise anayasaya aykırı anayasa değişiklikleridir. Anayasa mahkemelerinin anayasanın temel ilkelerine önem veren bir yorum ile siyasi iradeyi sınırlandırmasıdır. Bu hukuki denetim emniyet valfi görevi görerek anayasanın varlık sebebinin, tarihsel mücadeleler sonucunda siyasi iktidarı sınırlamak ve onun kişiselleşmesine engel olmak için getirilen kurallarla bireye hak ve özgürlüklerinin tesis edilmesini, korunmasını amaçlar. Yine de kararların meşruiyet açısından yargının eşitler arasında birinci konumuna dair sorunlara yol açabileceği dile getirilmiştir.[9] Yüksek mahkemelerin anayasa değişiklikleri için yapacağı hukuki denetimin anayasal bir dayanağı olması meşruiyet sorununa karşı etkili bir çözüm sunmaktadır. Devletin temel kurum ve kuruluşlarının görev ve yetkilerinin yazıldığı ayrıca birbiri ile ilişkilerinin düzenlendiği anayasa metinlerinde bu özel hukuki denetim yetkisinin düzenlenmesi mahkemenin anayasanın özüne ve ruhuna dair yapacağı yorumdan daha meşru ve mesnetli olacaktır. Özellikle demokratik düzenin korunması için başvurulması çoğunluk karşıtlığına dair belirtilen kaygıları gidermekte yardımcı olabilir.[10]

Uluslararası düzeyde bir Uluslararası Anayasa Mahkemesi kurulması ve daha etkin uluslararası savunma mekanizmalarının geliştirilmesi literatürdeki önerilerdendir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları evrensel değerler oldukları için sadece devletlerin iç meseleleri görülerek uluslararası hukukta koruma sağlanmaması manasına gelmemelidir. Bölgesel veya uluslararası örgütler ve üye devletlerin güçlü iradeleriyle kurulabilecek bağlayıcı bir denetim ve gözetim mekanizması fikri başta mümkün gözükmese de halihazırda var olan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Amerikalılar Arası İnsan Hakları Mahkemesi vb. uluslararası kurumlar bunun imkânsız olmadığının göstergesidir. Uluslararası Anayasa Mahkemesi’nin kurulması için gereken iradenin oluşmasının yanında mahkemenin önündeki diğer engel, mevcut anayasal düzenin demokratik ilkelerle uyumluluğunun ve somut olayın rejimi demokrasiden uzaklaştırıp uzaklaştırmadığının tespitidir.[11] Ayrıca Avrupa Konseyi’nin anayasa hukuku konularında danışman organı Venedik Komisyonu’nun, bağlayıcı olmaksızın ülkelere anayasal konularda danışma ve görüş bildirme, görevine benzer bir komisyonun evrensel muadilinin uluslararası mahkemeden önce kurulması da önemli bir hazırlık aşaması oluşturabilir.[12] Yüksek mahkemelerin birbirleriyle daha fazla diyalog kurduğu, kararlarına atıf yaparak gerekçelerinde yer verdiği ve evrensel normların içeriğini zenginleştirdiği bu zamanlarda gelişimin bir uluslararası mahkemeye doğru ilerlemesi büyük zorluklara rağmen ihtimal dahilindedir. Pierre-Henri Teitgen’in belirttiği gibi "Hiç kimse yıllar sonrasının geleceğine bakıp kendi medeniyetinin totalitarizm ve diktatörlüğe dönüşmeyeceğini ve ülkesinin böyle risklerden azade olduğunu iddia edemez. Bu nedenledir ki bizler önce davranıp, zamanı geldiğinde alarm çanlarını çalacak bir bilinci ve vicdanı yaratmalıyız. Bu özel vicdan da ancak özel bir Avrupa Mahkemesi yoluyla oluşturulabilir."

Suistimalci anayasacılığa karşı savunmada başvurulabilecek hukuki araçlar militan demokrasi, kademeli anayasa değişikliği eşikleri, anayasaya aykırı anayasa değişiklikleri ve Uluslararası Anayasa Mahkemesi’dir. Bu araçlar kullanıldıkları zaman hukuki ve siyasi sorunlar ortaya çıksa da meşru bir zemine oturtarak demokratik düzenin ortadan kaldırılmasını bertaraf edebildikleri sürece kabul edilecekleri değerlendirilebilir. Şahsi kanaatim, suistimalci anayasacılığın önlenmesindeki en önemli unsur hukukun üstünlüğüdür çünkü bağımsız yargının, kuvvetler ayrılığının ve temel hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması beraberinde bağımsız kurum ve kuruluşların değer ve saygınlığını kaybetmesi telafisi mümkün olmayan tahribatlara neden olmaktadır.[13]

 

Dipnotlar

[1] Herre, Bastian ve Roser, Max, -”Democracy”, OurWorldInData.org, 2013, Democracy - Our World in Data

[2] Landau, David, “Abusive Constitutionalism”, 47 U.C. Davis L. Rev. 189, 2013, ”Abusive Constitutionalism" by David Landau (fsu.edu)

[3] Guriev, Sergei ve Papaioannou, Elias, “The Political Economy of Populism”, 2020, https://ssrn.com/abstract=3542052 ya da http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.3542052

[4] Landau, David, “Populist Constitutions.” The University of Chicago Law Review 85, no. 2 (2018): 521–44. https://www.jstor.org/stable/26455916.

[5] Gözler, Kemal, 16 Nisan'da Oylayacağımız Anayasa Değişikliği Bir Suistimalci Anayasa Değişikliği mi?

[6] Kirshner, Alexander S., Militan Demokrasi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017

[7] U.S. Constitution - Article V | Resources | Constitution Annotated | Congress.gov | Library of Congress

[8] Constitution of the Republic of South Africa, 1996: Chapter 4 - Parliament | South African Government (www.gov.za)

[9] Landau, David, “Abusive Constitutionalism”, 47 U.C. Davis L. Rev. 189, 2013, "Abusive Constitutionalism" by David Landau (fsu.edu)

[10] Landau, David E., Rosalind Dixon ve Yaniv Roznai. “From an unconstitutional constitutional amendment to an unconstitutional constitution? Lessons from Honduras.”, Global Constitutionalism 8 (2019): 40- 70.

[11] Landau, David, ”Abusive Constitutionalism”, 47 U.C. Davis L. Rev. 189, 2013, "Abusive Constitutionalism" by David Landau (fsu.edu)

[12] Ibid.

[13] Landau, David, "Democratic Erosion and Constitution-Making Moments: The Role of International Law," UC Irvine Journal of International, Transnational, and Comparative Law 2 (2017), 87-112

[14] Daron Acemoğlu & James A. Robinson, Why Nations Fail: The Origins of Power, Prosperity, and Poverty, Profile Books, 2012.

 

* Bu yazı, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku Çalışma Grubu kapsamında hazırlanmıştır. 

 

 

 

Paylaş