TİCARİ REKLAM VE HAKSIZ TİCARİ UYGULAMALAR YÖNETMELİĞİ’NDEKİ SON DEĞİŞİKLİKLER IŞIĞINDA ŞİKÂYET PLATFORMLARININ FAALİYETLERİNİN HAKSIZ REKABET ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
-
23 Mayıs 2022
Giriş
Şikâyet platformları ülkemizde çok sayıda kullanıcı tarafından ürün ya da firmalar hakkında şikayetlerin paylaşılması ya da bu şikayetlerin görüntülenmesi için kullanılan web siteleridir. Bu platformlarda rekabet katılımcılarının ticaret unvanları ve markaları da kullanılarak site kullanıcılarının yorumlarına yer verildiğinden ve bu yorumlar kimi zaman ‘kötüleme’ niteliğinde olabileceğinden şikâyet platformlarının yürüttükleri faaliyetin haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği tartışmalara konu olmaktadır. Son olarak 01.02.2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan[1] ve 01.03.2022 tarihinde yürürlüğe girecek olan değişiklerle şikâyet platformlarının uymaları gereken bazı kurallar Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’ne (Yönetmelik) eklenmiştir. Şikâyet platformlarının faaliyetlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği bu değişiklikler dikkate alınarak ve Türk Ticaret Kanunu Haksız Rekabeti düzenleyen m. 54 vd. hükümlerinden özellikle TTK m. 54/2 ve TTK m. 55/1 (e) hükümleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
I. Genel Olarak Şikâyet Platformları
Şikâyet platformları, Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği m. 28/C hükmünden de faydalanılarak, asıl faaliyet alanı internet ortamında bir mal veya hizmete ya da o mal veya hizmetin satıcı veya sağlayıcılarına ilişkin değerlendirme niteliğindeki şikâyetlerin yayınlanmasına imkân sağlamak olan platformlar olarak tanımlanabilir. Şikâyet platformları, ücretsiz üyelik sahibi kullanıcılarının ürün, hizmet ya da bunları sunan firmalar hakkında yüklemiş oldukları şikayetlerin sitelerinde yayımlanmasına hizmet etmektedir. Şikayetleri yükleyen kullanıcıların şikâyete konu ürün ya da hizmetleri satın alıp almadıkları denetlenmezken yapılan denetim yalnızca şikâyet metninin bir suç unsuru barındırıp barındırmadığı ile sınırlıdır. Bununla birlikte bazı şikâyet platformları sitelerine şikâyet yüklemek isteyen kişilerin bildirdikleri cep telefon numaralarına SMS kodu göndererek bir doğrulama yapmakta ve böylece ‘bot’ kullanımının önüne geçmeye çalışmaktadır. Şikayetlerin platforma yüklenmesinin ardından ise bu şikayetlerin muhatapları tarafından yanıtlanma aşamasına geçilmektedir. Tüm bu süreçler sonucunda platformların web sitelerinde firma ya da şirketler ticaret unvanları ve markaları da kullanılarak, şikâyet sayısı, şikayetlerin sonuçlandırılma oranı, şikayetlerin çözüme kavuşturulma süresi gibi ölçütler üzerinden sıralamalara tabi tutulmakta ve site ziyaretçilerine bu istatistikler sunulmaktadır.
İşte bu noktada şikâyet platformlarının esas gelir kaynağı olarak ortaya çıkan kurumsal ücretli üyelik seçeneği dikkat çekmektedir. Öyle ki tartışmalara konu iddiaya göre; ücretli üyelik sahibi olan firma ya da şirketler, haklarında yüklenen şikayetlerden daha erken haberdar olmakta ve bu sayede henüz şikâyet yayımlanmadan bunları çözüme kavuşturabilmekte ya da ücretli üyelik sahibi olmayan rakiplerine karşı daha hızlı hareket ederek bir avantaj elde etmektedirler. Bunun da şikâyet platformu sitesinde istatistikleri ve memnuniyet sıralamaları paylaşılan rakiplerin şikayetleri çözme yetenekleri konusunda tüketicileri yanıltıcı bir durum ortaya çıkardığı ileri sürülmektedir.
Bu mesele yakın tarihte yargı kararlarına da konu olmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015 tarihli bir kararında[2], “…tüketicilerin internet ortamında dile getirdiği şikayetleri karşısında firmalarca cevap verilmek ya da savunma hakkı kullanılmak istendiğinde şirketten üyelik ücreti talebinde bulunduğunu ve ücret ödeyerek üye olan firmalarla üye olmayan firmalar arasında tüketiciler gözünde farklı bir görünüm oluşturarak...” ifadeleri ile ücretli üyelik yöntemi ile yanıltıcı bir durum yaratıldığına işaret edilmiştir.
Reklam Kurulu’nun 2019 yılında vermiş olduğu bir kararda[3] da “…para vererek online üyelik gerçekleştiren firmaların şikayetleri yayımlanmadan önce görme ve müdahale etme şansları olduğundan dolayı anılan internet sitesinde yayımlanan şikayetlerin “gerçek şikâyet sayısı” olmadığı düşünüldüğünde tüketicilerin satın alma iradelerinin ve tercihlerinin yanıltıcı şekilde etkilendiği…” ifadeleri ile bu husus vurgulanmıştır. Reklam Kurulu’nun 2020 tarihli bir kararında[4] ise ilgili şikâyet platformunun üye olan ve olmayan firmalar arasındaki farklı uygulamaya, üye olmayan firmalara da şikâyet yüklenir yüklenmez haber verilmesi ve şikâyetin çözüme kavuşturulması için süre tanınmaya başlanmasıyla son verildiği tespit edilmiş ve böylece şikâyet platformunun daha önceden tespit edilen haksızlığa yol açan uygulamalarında iyileştirmeye gidilmiş olduğu vurgulanmıştır.
II. Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde 01.02.2022 Tarihinde Yapılan Değişikliklerin Şikâyet Platformları Bakımından İncelenmesi
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde 01.02.2022 tarihinde önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı doğrudan şikâyet platformlarına yönelik düzenlemeler içermektedir. Yapılan değişiklik sonucunda 01.03.2022 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Tüketici şikâyetlerinin yayınlamasına ilişkin uygulamalar” başlıklı Yönetmelik m. 28/C hükmü şu şekildedir:
“(1) Esas faaliyet alanı internet ortamında bir mal veya hizmete ya da o mal veya hizmetin satıcı veya sağlayıcılarına ilişkin değerlendirme niteliğindeki tüketici şikâyetlerinin yayınlanmasına imkân sağlamak olan şikâyet platformları tarafından 28/B maddesinde belirtilen yükümlülüklere ilave olarak;
a) Hakkında değerlendirme yapılan satıcı veya sağlayıcılara, değerlendirmenin yayınlanmasından önce açıklama yapma veya cevap verme hakkını kullanabilmeleri için en az yetmiş iki saat süre tanınır.
b) Değerlendirmeler, bu süre dolmadan önce veya gerçeği yansıtmadığının anlaşılması halinde yayınlanmaz.
c) Değerlendirmeye ilişkin açıklama yapma ve cevap verme hakkını kullanacak olan satıcı veya sağlayıcılara platforma üyelik, ücret alma ve benzeri uygulamalara bağlı olmaksızın etkin bir iletişim yöntemi sağlanır.”
Görüleceği üzere Yönetmelik m. 28/C hükmü ile şikâyet platformlarına, şikâyete cevap verme hakkı kapsamında satıcı ya da sağlayıcılara üyelik ya da ücretli üyelik gibi şartlara tabi olmaksızın ve ayrım yapmaksızın şikâyetin yayımlanmasından önce en az yetmiş iki saat süre tanıma ve bu süre dolmadan ya da şikâyetin gerçeği yansıtmadığının anlaşılması halinde bu şikâyeti yayınlamama yükümlülüğü getirilmiştir. Yargı kararlarında odak noktası olan ücretli üyelik sahibi firma ya da şirketler ile diğerlerine, haklarındaki şikayetleri yanıtlamada tanınan farklı imkanlar konusunda doğrudan düzenleme getirilmiş olması oldukça önemlidir.
Burada dikkat çeken bir diğer düzenleme ise Yönetmelik m. 28/B ilk cümle ile şikâyet platformlarının yalnızca Yönetmelik m. 28/C’de düzenlenmiş olan kurallara değil, aynı zamanda “Tüketici Değerlendirmeleri” başlıklı Yönetmelik m. 28/B’de sıralanmış olan kurallara da uymakla yükümlü kılınmış olmasıdır. Bu hüküm esasen internet üzerinden satış yapan platformlarda yer alan tüketici değerlendirmelerine yönelik olsa da şikâyet platformlarının da burada sıralanmış olan kurallara riayet etmesi beklenmektedir. Bunlar arasında şüphesiz en önemlisi;
Yönetmelik m. 28/B (1)’de yer alan, “yapılacak değerlendirmelerin, sadece ilgili mal veya hizmeti satın alanlar tarafından yapılmasına izin verileceğine” dair olan hükümdür.
Belirtmek gerekir ki hükmün esas olarak hedef aldığı internet üzerinden satış yapan şirket ya da platformlar, mal ya da hizmetin gerçekten kim tarafından alınıp alınmadığını kolayca tespit edebilirken şikâyet platformları bakımından bu tespit oldukça güçtür. Dolayısıyla uygulamada bu hükmün şikâyet platformları açısından ne şekilde ele alınacağı merak konusudur zira hükmün şikâyet platformları bakımından katı bir biçimde uygulanması çoğu kez tüketici dostu nitelik taşıyan şikâyet platformlarının faaliyetlerini sürdüremez hale gelmelerine dahi neden olabilir.
Yönetmelik m. 28/B hükmünde şikâyet platformlarının da uyması gereken diğer kurallar ise;
- Şikayetlerin en az bir yıl süreyle objektif ölçütlere göre ve yönetmelikte belirlenen usule göre yayınlanması,
- Mevzuata aykırı sağlık beyanı içeren şikayetlerin yayınlanmaması, ve
- Şikâyetin giderilmesi durumunda gerekli doğrulama yapıldıktan sonra ilk şikâyetin yapıldığı yerde gecikmeksizin yayınlanması, şeklinde sıralanabilir.
III. Son Değişiklikler Işığında Şikâyet Platformlarının Faaliyetlerinin TTK Haksız Rekabet Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Türk Ticaret Kanunu’nun 55. maddesinde başlıca haksız rekabet halleri sıralanmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki bu haller örnek olarak sıralanmış olup haksız rekabet teşkil eden durumlar bunlar ile sınırlı değildir[5]. Zira TTK m. 54/2’de haksız rekabet açısından genel ilke belirlenmiş olup rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu yani haksız rekabet teşkil edeceği açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla bir davranış ya da ticari uygulama TTK m. 55’teki başlıca hallerden birine tabi olmasa bile yine de genel ilke uyarınca haksız rekabet teşkil edebilir.
Şikâyet platformlarının faaliyetlerinin haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği değerlendirmesinde akla gelen ihtimallerden birisi bu faaliyetin TTK m. 55/1 (a) -1 uyarınca “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” şeklinde belirlenmiş olan haksız rekabet halini karşılayıp karşılamayacağıdır. Gerçekten de şikâyet platformlarında üyeler tarafından yüklenen ve yayınlanan şikayetlerin bazılarında yanlış ve yanıltıcı ifadeler yer alabilmekte ya da haksızlığa uğrandığı düşüncesinin yarattığı öfke ile incitici açıklamalarla kötüleme söz konusu olabilmektedir. Ancak dikkat etmek gerekir ki burada incelenen münferit şikayetlerin niteliği değil şikâyet platformunun faaliyetinin niteliğidir. Kaldı ki Yargıtay kararlarında[6] münferit şikayetlerin değerlendirilmesi bakımından ifade özgürlüğünün ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Öte yandan şikâyet platformlarının hukuki statüsü yine Yargıtay kararları çerçevesinde “yer sağlayıcı” olarak tespit edildiğinden[7] ve 5651 sayılı kanun m. 5/1 uyarınca yer sağlayıcıların yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmaması nedeniyle şikâyet platformlarının faaliyetlerinin TTK m. 55/1 (a) -1 kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğini söylemek kanımızca güçtür.
Bununla birlikte doktrinde şikâyet platformlarının yer sağlayıcısı statüsünde olmasının haksız rekabet ihtimalini tamamen ortadan kaldırmadığı ifade edilmektedir[8]. Şöyle ki şikâyet platformunun faaliyeti TTK m. 55/1 (a) -1 kapsamında haksız rekabet teşkil etmese bile bu platformların iş modeli haksız rekabet bakımından genel ilke olan TTK m. 54/2’ye aykırılıktan haksız rekabet teşkil edebilir. Daha önce paylaştığımız yargı kararlarında[9] da özellikle platforma ücretli üye olan şirket ya da firmalar ile olmayanlara farklı muamele gösterilmesinin haksız rekabet teşkil edebileceğine hükmedilmiştir. Burada haksız rekabet genel ilke çerçevesinde kurulmuştur.
Çalışmada aktardığımız yasal değişiklikler TTK m. 54/2 çerçevesinde dürüstlük kuralına aykırılık tespitinin somutlaşmasına yardımcı olabilir. Getirilen yükümlülükler öncesinde değerlendirme daha soyut bir biçimde yapılmak zorunda kalınırken düzenleme sonrasında yönetmelikle getirilen yükümlülüklere aykırılık haksız rekabet eyleminin tespitinde dayanak noktalarından biri olarak ele alınabilir.
Yönetmelik ile getirilen yükümlülüklerin önemli bir diğer yansıması ise şikâyet platformlarının faaliyetlerinin TTK m. 55/1-e hükmünde düzenlenen iş şartlarına aykırılık çerçevesinde incelenmesine yol açılmış olmasıdır. TTK m. 55/1-e hükmü şu şekildedir:
- “İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.”
Bu haksız rekabet hali ile esasen rakiplerin uymakla yükümlü oldukları iş şartlarına uymayarak birbirlerine karşı avantaj elde etmelerinin önüne geçilmek istenmektedir ancak hükmün uygulama alanının yalnızca rakiplere indirgenemeyeceği, piyasa katılımcılarının tümünün bu haksız rekabet halinin muhatabı olabileceği ifade edilmektedir[10]. Bu nedenle şikâyet platformlarının eylemlerinin de bu hüküm kapsamında ele alınabileceği söylenebilir.
Hükümde sözü edilen iş şartlarına uymama, kanun gibi yönetmelikten kaynaklanan bir kuralın ihlali şeklinde de ortaya çıkabilir. Ayrıca “iş şartları” mehaz İsviçre hukukunda yalnızca iş hukuku mevzuatı ile yani iş hukuka dair normların ihlali ile sınırlı olacak şekilde dar yorumlanırken Türk hukukunda iş şartları oldukça geniş şekilde tüm iş hayatını kapsayan bütün hukuki düzenlemeler olarak yorumlanmaktadır[11]. Dolayısıyla rekabet katılımcılarından biri olan bir şikâyet platformunun kendisine yükümlülükler getiren Yönetmelik hükümlerine uymamasının TTK m. 55/1-e çerçevesinde iş şatlarına uymama nedeniyle haksız rekabet teşkil ettiği yorumu yapılabilir. Fakat dikkat etmek gerekir ki bu düzenlemenin öncelikli amacı rakiplerin yani şikâyete konu mal ya da hizmetleri sunan kişilerin iş şartlarına uymama yoluyla haksız menfaat ve avantaj elde etmesini önlemektir. Şikâyet platformları her ne kadar rekabet katılımcısı olsalar da iş şartlarına uymamalarının yani Yönetmelik ile getirilen kurallara uymamalarının haksız rekabet teşkil ettiğini söyleyebilmek için bu platformların elde ettikleri menfaatin, faaliyetleri nedeniyle şikâyet muhatabı olan katılımcıların biri veya birkaçına avantaj sağlayıp sağlamadıklarının yani rakipler arasındaki rekabete ne ölçüde etki ettiklerinin hassas bir biçimde araştırılması gerekir. Yoksa sırf Yönetmelik hükümlerine aykırılık nedeniyle doğrudan haksız rekabet sonucuna ulaşmanın şikâyet platformları bakımından -hele ki mehaz İsviçre hukukunda bu haksız rekabet hali çok daha dar yorumlanırken- adaletsiz sonuçlar doğurabileceği kanaatindeyiz.
Sonuç
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde 01.02.2022 tarihinde yapılan değişiklikler bizzat şikâyet platformları bakımından da birtakım yükümlülükler öngörülmüştür. 01.03.2022 tarihinde yürürlüğe girecek düzenlemeye göre şikâyet platformları yalnızca mal ve hizmet satın almış olan kişilerin şikayetlerini yayınlayacak, şikâyet platforma yüklendikten sonra herhangi bir ücret ya da üyelik şartı olmaksızın şikâyeti muhatabına belirlenen sürelerde iletecek ve çözülen şikayetleri de aynı yerde gecikmeden yayınlayacaktır. Bu düzenlemenin şikâyet platformlarının çalışma prensiplerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasındaki rolü önem taşımaktadır. Öyle ki bu düzenleme öncesinde şikâyet platformlarının faaliyetleri ağırlıklı olarak şikâyete cevap verecek olan şirket ya da firmalara ücretli üye olmaları halinde öncelik tanınması durumunda haksız rekabet olarak değerlendiriliyordu. Bu düzenleme ile bu yaklaşım yasal zemin kazanmış olup diğer yükümlülükler de haksız rekabetin teşkili bakımından dayanak noktası olarak ele alınabilecektir. Ancak şikâyet platformunun faaliyetleri TTK m. 55’te sayılan başlıca haksız rekabet halleri arasında değil de genel ilke niteliğindeki TTK m. 54/2 çerçevesinde ele alınmaktaydı. Zira ilk akla gelen haksız rekabet hallerinden olan TTK m. 55/1 (a) -1 hükmü, şikâyet platformlarının hukuki statü olarak yer sağlayıcısı olmaları ve ayrıca münferit şikayetler bakımından da ifade özgürlüğü lehine bir yaklaşım benimsenmesi nedeniyle uygulama alanı bulmamıştı. Yönetmelik ile getirilen kurallar sonrasında bu platformların faaliyetlerinin TTK m. 55/1-e çerçevesinde iş şartlarına uymama şeklinde haksız rekabet teşkil edebileceği düşünülebilir. Fakat bu değerlendirme şikâyet platformlarının bu yükümlülüklere uymamakla ne şekilde menfaat elde ettikleri ve şikâyet muhatabı rakipler arasındaki rekabeti ne ölçüde etkiledikleri araştırılarak yapılmalıdır yoksa Yönetmelik’te yer alan herhangi bir düzenlemeye aykırılığın doğrudan haksız rekabete yol açtığını söylemek adaletsiz bir sonuç doğurabilir.
Dipnotlar
[1] R.G., T. 01.02.2022, S. 31737.
[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas 2015/5144, Karar 2015/12411, Tarih 23.11.2015 (www.lexpera.com.tr)
[3] Reklam Kurulu, Dosya Numarası 2017/1332, Toplantı Sayısı. 282, Tarih 12.3.2019 (https://ticaret.gov.tr/tuketici/ticari-reklamlar/reklam-kurulu-kararlari)
[4]Reklam Kurulu, Dosya Numarası 2020/191, Toplantı Sayısı 299, Tarih 14.7.2020 (https://ticaret.gov.tr/tuketici/ticari-reklamlar/reklam-kurulu-kararlari)
[5] Nomer Ertan, Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2016, s. 97-98.
[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas 2016/14891, Karar 2018/6357, Tarih 16.10.2018; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas 2018/3731, Karar 2018/6565, Tarih 22.10.2018 (www.lexpera.com.tr)
[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas 2016/14151, Karar 2018/5088, Tarih 10.09.2018 (www.lexpera.com.tr)
[8] Pınar, Hamdi, “Haksız Rekabet ve Marka Hukuku Açısından Dijital Ekonominin Yeni Bir İş Modeli: Şikâyet Siteleri”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Cilt XXXVI, Sayı 2, Yıl 2020, s. 132-133.
[9] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas 2015/5144, Karar 2015/12411, Tarih 23.11.2015 (www.lexpera.com.tr); Reklam Kurulu, Dosya Numarası 2017/1332, Toplantı Sayısı. 282, Tarih 12.3.2019 (https://ticaret.gov.tr/tuketici/ticari-reklamlar/reklam-kurulu-kararlari)
[10] Teoman, Ömer, “İş Yaşamı Koşullarına Uymamaya Dayalı Haksız Rekabet Davası (TTK. m. 57, Bent 10) Sadece Rakipler Tarafından Mı Açılabilir?”, Tüm Makalelerim Cilt I-II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 1095 vd.; Nomer Ertan, Haksız Rekabet Hukuku, s. 337-338.
[11] Nomer Ertan, Haksız Rekabet Hukuku, s. 339.