7223 SAYILI ÜRÜN GÜVENLİĞİ ve TEKNİK DÜZENLEMELER KANUNU ve ÜRÜN SORUMLULUĞU TAZMİNATI

Prof. Dr. Başak Baysal/Av. M. Selim Yavuz/Av. Murat Uyanık

 

GENEL OLARAK

İmalatçının sorumluluğu veya ürün sorumluluğu (Product liability) [i] ile ilgili uzun zamandır beklenen ve aynı zamanda Avrupa Birliği uyum sürecinin de önemli bir ayağı olan 7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu [ÜGTDK] 12 Mart 2020 Tarihli ve 31066 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı, yayım tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girdi. Özel Hukuk dünyasında aslında son yılların en güncel gelişmesi sayılabilecek nitelikte olan ve tahminen pandeminin yarattığı hukuki sorunlar nedeni ile gündemde yeterince yer bulamayan bu düzenlemeler önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak hukuki uyuşmazlıklarda oldukça önemli tartışmalar doğuracağa benzer.

Söz konusu düzenlemeler öncesinde sadece tüketici mevzuatında düzenlenen ürün sorumluluğu böylelikle ilk defa genel nitelikte bir düzenlemeye kavuşturulmuştur. Avrupa Birliği düzenlemelerine uyumlu bir yasanın beklentisinde olan öğreti, imalatçının sadece tüketiciye karşı değil, tüm üçüncü kişilere karşı kusursuz sorumluluğunun düzenlenmesi ihtiyacını öteden beri savunmaktaydı (Serozan, Rona/Baysal, Başak/ Sanlı, Kerem Cem; Serozan Borçlar Hukuku Özel Bölüm, 4. Bası, İstanbul, 2019, N. 786; Türk Hukuku’nda ürün sorumluluğunun tarihsel gelişimi için bkz. Oğuzer, Pelin,  Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri [Kıs. Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri], İstanbul, 2020, s. 41 vd.).

İmalatçının sorumluluğunun tüketiciye özgülenmesinin sorumluluğun getiriliş amacına uygun olmadığı dikkate alınmış olacak ki, 2014 yılında yürürlüğe giren 6502 Sayılı yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da ürün sorumluluğuna yer verilmemiştir. Bununla birlikte konu, asıl düzenlenmesi gerekli olan yerde, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da düzenlenmemiş, bu konuda ayrı bir kanun hazırlanması tercih edilmiştir. Bu şekilde hazırlığına başlanan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nun yayımlanması oldukça uzun bir zaman almış, bu süre boyunca ürün sorumluluğuna ilişkin tüketiciler dâhil üründen tüm zarar görenler çağın gereklerine uygun korumadan mahrum bırakılmıştır. Nihayet 7223 Sayılı Kanun 12 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. ÜGTDK m. 26 hükmü uyarınca Kanun’un yayım tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe gireceği kabul edilmiş ve kanun bu ay yürürlüğe girmiştir. 11 Mart 2021 Tarihli ve 31420 Sayılı Resmi Gazete’de de “Genel Ürün Güvenliği Yönetmeliği” [ÜGY] yayımlanmıştır. Bu çalışmada detaylarına girilmeyecek olmakla birlikte, belirtmemiz gerekir ki 7223 Sayılı Kanun bu konudaki beklentileri karşılamaktan ne yazık ki uzaktır (Bu konudaki eleştiriler ve tartışmalar için bkz. Baysal, Başak, Haksız Fiil Hukuku, İstanbul, 2019, N. 3.124 vd.

7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu’nda üreticinin tazminat sorumluluğunun yanı sıra ürün güvenliği konusundaki teknik düzenlemelerin usul ve esasları, ürünü piyasada bulunduran imalatçı, yetkili temsilci, ithalatçı ve dağıtıcıların yükümlülükleri, test, muayene ve belgelendirme yapan uygunluk değerlendirme kuruluşlarının nitelikleri ve yükümlülükleri, ürünlerin kurallara uygunluğunun denetimini yapacak olan yetkili kamu kuruluşlarının görev, yetki ve sorumlulukları ve uygunsuzluk hallerinde uygulanacak yaptırım ve cezalar da belirlenmiştir; bu kanunun amacı ürünlerin güvenli ve ilgili teknik düzenlemelere uygun olmasını sağlamak, piyasa gözetimi ve denetiminin esasları ile yetkili kuruluşların görevlerini ve iktisadi işletmeciler ile uygunluk değerlendirme kuruluşlarının yükümlülüklerini belirlemektir (ÜGTDK m. 1)[ii]. Dayanağını 7223 Sayılı Kanun’dan alan Genel Ürün Güvenliği Yönetmeliği’nde ise esasen ürün güvenliği düzenlenmiş [ÜGY m. 2, 3], ürün sorumluluğu tazminatı ise Yönetmelik ile saklı tutulmuş ve 7223 Sayılı Kanun’un 6. maddesine bir gönderme yapılmıştır [ÜGY m. 11].   

7223 Sayılı kanunda ürün güvenliği ve ürün sorumluluğu birlikte düzenlenmiş ve kanaatimizce bu doğru olmamıştır (Baysal, Haksız Fiil Hukuku, N. 3.124; Oğuzer, Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri, s. 63 vd. ).  Ürün güvenliği ve ürün sorumluluğu birbirlerinden farklı kavramlardır. Ürün güvenliği düzenlemelerinde, idari yaptırımlar aracılığı ile , ürünün piyasaya arzının şartları ve denetiminin sağlanması amaçlanır [bkz. ÜGTDK m. 1], ürün sorumluluğunda ise hatalı ürün nedeni ile ortaya çıkan zararların ne şekilde tazmin edileceği ana meseledir: “Ürün güvenliği hükümleri toplumun sağlığı, can ve mal güvenliğini tehlikeye sokabilecek güvenli olmayan ürünlere ilişkin a priori (önsel) bir koruma getirirken; üreticinin tazminat sorumluluğu ise a posteriori (sonsal) bir koruma getirir” (Kanışlı, Erhan: “Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (ÜGTDK) Uyarınca Üreticinin Sorumluluğu”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (3), 2020, s. 1421). Ürün güvenliği idare hukuku, ürün sorumluluğu borçlar hukuku uzmanlığı gerektirir. Bu iki kurumu bir arada düzenlerken ilkesel düzeyde hata yapmak kaçınılmazdır, zira idare hukuku ile borçlar hukuku normlarının koruma amaçları birbirlerinden oldukça farklıdır.  Bu nedenle 7223 Sayılı Kanun ile yapılan bu tercihin belli başlı sakıncaları bulunmaktadır. Aşağıda özellikle imalatçının veya ithalatçının tazminat sorumluluğuna ilişkin ilke ve esaslar üzerinde durulacak, böylelikle neden iki farklı kurumun aynı Kanun’da düzenlenmiş olmasının yerinde olmadığı daha iyi anlaşılacaktır[iii].

I. 7223 SAYILI KANUNUN KAPSAMI

7223 Sayılı Kanun’un ürün sorumluluğu ile ilgili hükümleri, 1985 tarihli Avrupa Birliği İmalatçının Sorumluluğu Yönergesi [Yönerge] dikkate alınarak hazırlanmıştır[iv]. (Oğuzer, Pelin: “Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri”, Sorumluluk Hukuku (Seminerler) 2016, (Ed. Başak Baysal), [Kıs. Seminerler] İstanbul, 2016, s. 355 vd.) 7223 Sayılı Kanun, piyasaya arz edilmesi hedeflenen, arz edilen, piyasada bulundurulan veya hizmete sunulan tüm ürünleri kapsamaktadır[v]. Bu anlamda Avrupa Birliği üyesi ülkelere ihraç edilen veya ihraç edilmesi hedeflenen ürünler bu Kanun kapsamında piyasaya arz edilmiş sayılmıştır. Bir ürüne ilişkin özel bir kanunun bulunması durumunda, 7223 Sayılı Kanun hükümleri söz konusu ürüne, özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde uygulanacaktır. Ürünün “ikinci el” olup olmaması açısından da Kanun’da farklı bir düzenleme bulunmadığından ikinci el ürünler de Kanun kapsamında sayılacaktır. Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelere ihraç edilen veya ihraç edilmesi hedeflenen ürünler ise 7223 Sayılı Kanun’un kapsamı dışında bırakılmıştır. Ancak bu ürünlerin de güvenli olması, tağşişe konu olmaması ve ürüne ilişkin işaretleme, etiketleme ve belgelendirmenin alıcıyı yanıltmayacak şekilde yapılması zorunludur.

II. ÜRÜN SORUMLULUĞU TAZMİNATI

A. SORUMLU KİŞİLER

ÜGTDK’nın “Ürün Sorumluluğu Tazminatı” başlığını taşıyan 6. maddesine göre: “(1) Ürünün, bir kişiye veya bir mala zarar vermesi halinde, bu ürünün imalatçısı veya ithalatçısı zararı gidermekle yükümlüdür. (2) İmalatçı veya ithalatçının sorumlu tutulabilmesi için, zarar gören tarafın üründeki uygunsuzluğu, uğradığı zararı ve uygunsuzluk ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi zorunludur. (3) Ürünün sebep olduğu zarardan birden fazla imalatçı veya ithalatçının sorumlu olması halinde, bunlar müteselsilen sorumlu tutulurlar. (4) İmalatçı veya ithalatçıyı üründen kaynaklanan tazminat sorumluluğundan kurtaran ya da bu sorumluluğu azaltan sözleşmelerin ilgili maddeleri hükümsüzdür. (5) Ürünün sebep olduğu zarar nedeniyle ödenecek maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. (6) Tazminat talebi için zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren üç yıl ve her halde zararın doğduğu tarihten itibaren on yıldır. (7) Diğer kanunlardaki tazminat sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır”. Bu hükme göre sorumlu kişiler ürünün imalatçısı veya ithalatçısıdır. İmalatçı, ürünü imal ederek veya ürünün tasarımını veya imalatını yaptırarak kendi isim veya ticari markası ile piyasaya arz eden gerçek veya tüzel kişiyi, ithalatçı ise Ürünü ithal ederek piyasaya arz eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade etmektedir [ÜGTDK m. 3].

B. ÜRÜNDEN ZARAR GÖREN KİŞİLER

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da, önceki Tüketici Kanunu’ndan farklı olarak ürün sorumluluğu ile ilgili herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Aslında bu yerinde bir yaklaşımdır zira ürün sorumluluğu sadece tüketiciye özel bir koruma olarak görülmemelidir (Baysal, Haksız Fiil, N. 3.124). Üründen sadece tüketiciler zarar görmez, tüketici olmayanların da korunma ihtiyacı bulunmaktadır. Konunun genel bir düzenlemeye kavuşturulma ihtiyacına rağmen, ürün sorumluluğuna ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nda da herhangi bir düzenleme de yer almamaktadır. Türk hukukunda ürün sorumluluğunun özel olarak düzenlenmesine duyulan acil ihtiyaç ve boşluk karşısında çalışmalar başlatılmış, 7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu [ÜGTDK] işte bu ihtiyaca cevap olarak yürürlüğe girmiştir. Böylelikle, Avrupa Birliği’nde olduğu gibi imalatçının sadece tüketiciye karşı değil, tüm üçüncü kişilere karşı sorumluluğu özel bir düzenlemeye kavuşturulmuştur. 7223 Sayılı Kanun ile AB Yönergesi ile uyumlu bir şekilde, üründen zarar görebilecek olan kişiler sadece tüketiciler ile sınırlandırılmamıştır (Kanışlı, s. 1422). Ürün nedeniyle tüketici sayılsın veya sayılmasın, ürünle ilgili herhangi bir sağlayıcıyla hukuki işlemin tarafı olsun veya olmasın, zarara uğrayan tüm kişiler tazminat talebinde bulunabilecektir.

III. ÜRÜN SORUMLULUĞU TAZMİNATININ ŞARTLARI  

A. ÜRÜNÜN UYGUNSUZLUĞU

7223 Sayılı Kanun’da ürün sorumluluğunun şartı olarak hatalı veya ayıplı ürün kavramı yerine uygun olmayan ürün kavramı kullanılmıştır; m. 3/I (r) hükmüne göre, “uygunsuzluk” ürünün ilgili teknik düzenlemeye veya genel ürün güvenliği gereklerine uygun olmama hâlini ifade eder[vi].

“Ürün Sorumluluğu Tazminatı” başlığı taşıyan ÜGTDK’nın 6 maddesinin ikinci fıkrasına göre: “imalatçı veya ithalatçının sorumlu tutulabilmesi için, zarar gören tarafın uğradığı zararı ve uygunsuzluk ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi zorunludur”. İmalatçının sorumlu tutulabilmesi için zarar gören, zararı ve uygunsuzluk ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmelidir. Uygunsuzluğun mevcut olmadığının ispat yükünün kimde olacağı ise tartışılabilir, bizim görüşümüze göre ürün sorumluluğunun varoluş amacına daha uygun olacağı için, hüküm, ispat yükünün imalatçıda bırakıldığı şekilde yorumlanmalıdır[vii]. Bununla birlikte imalatçı veya ithalatçının sorumluluktan kurtulabilme imkânı yasada oldukça geniş tutulmuştur. Şöyle ki, uygunsuzluk ÜGTDK’nın 3. maddesinde, ürünün ilgili teknik düzenlemeye veya genel ürün güvenliği mevzuatına uygun olmama hali, olarak tanımlanmıştır. ÜGTDK’nın 21. Maddesine göre ise (m. 21/II(c)) imalatçı veya ithalatçı, üründeki uygunsuzluğun, teknik düzenlemelere veya diğer zorunlu teknik kurallara uygun olarak üretilmesinden kaynaklandığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilmektedir. ÜGTDK’nın 5. madde hükmüne göre ise bir ürün, teknik düzenlemenin insan sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerine uygun ise karine olarak güvenli kabul edilmiştir. Tüm bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde ortaya çıkan sonuç şudur: İmalatçı veya ithalatçı, ürünün teknik düzenlemenin insan sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerine uygunluğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilmektedir. ÜGTDK m. 5/III’e göre ise teknik düzenlemenin bulunmadığı veya insan sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler içermediği durumlarda, bir ürünün güvenli olup olmadığının değerlendirilmesi genel ürün güvenliği mevzuatına göre yapılacaktır. Her durumda imalatçı veya ithalatçı üründeki uygunsuzluğun teknik düzenlemelere veya diğer zorunlu teknik kurallara uygun olarak üretilmesinden kaynaklandığını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilmektedir. Bu da sorumluluktan kurtuluş imkânının oldukça geniş tutulduğu anlamına gelir (Hükmün henüz tasarı aşamasında iken düzeltilmesi yönündeki eleştiri için bkz. Baysal, Haksız Fiil, N. 3.131; Oğuzer, Seminerler, s. 362; yürürlükteki hükmün eleştirisi için bkz. Oğuzer, Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri, s. 66 vd.). Yönerge ile 7223 Sayılı Kanunun bu bakımdan uyumlu olduğunu söylemek mümkün değildir;  bunun için “uygunsuzluk” ibaresi yerine “güvenli olmayan ürün” ibaresinin kullanılması tercih edilmiş olması gerektiği vurgulanmıştır (Oğuzer, Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri, s.70). Öğretide bunu aşmak için, teknik düzenlemelerin sadece ürünün asgari güvenlik standardını belirlediği, zarara sebebiyet veren ürünün, kullanıcıların haklı güvenlik beklentisini karşılamamasına rağmen, Yönerge’ye uygun yorum yapılarak teknik düzenlemelere uygun olduğu için hatasız kabul edilmesine imkân tanınmaması gerektiği savunulmaktadır (Kanışlı, s. 1438). Uygulamadaki gelişmelerin hangi yönde olacağı şimdiden merak konusudur.

B. UYGUNSUZ ÜRÜN KAYNAKLI ZARAR  

ÜGTDK’nın 6. maddesinde zarar bakımından herhangi bir sınırlama yapılmamıştır; bu maddenin ilk fıkrasına göre: “Ürünün, bir kişiye veya bir mala zarar vermesi halinde, bu ürünün imalatçısı veya ithalatçısı zararı gidermekle yükümlüdür”. Bu hükmün kapsamına maddi zarar dışında manevi zararın girip girmediği tartışılabilir ancak kanunun 6. Maddesinin beşinci fıkrasına göre: “Ürünün sebep olduğu zarar nedeniyle ödenecek maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”. Bu durumda özetle ÜGTDK uyarınca ürün sorumluluğunda, ne kişiye ve mala gelen zararlar bakımından ne de maddi ve manevi zarar bakımından bir sınırlamaya gidilmemiştir. (Kanışlı, m. 1441; Baysal, Haksız Fiil Hukuku, N. 3.135 vd.)

C. ZARAR İLE UYGUNSUZLUK ARASINDA NEDENSELLİK BAĞININ VARLIĞI

İmalatçının sorumluluğunda nedensellik bağının varlığı ve ispatı uygulamadaki en büyük sorundur. ÜGTDK’nın m. 6/II hükmüne göre: “İmalatçı veya ithalatçının sorumlu tutulabilmesi için, zarar gören tarafın uğradığı zararı ve uygunsuzluk ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi zorunludur”. Uygun nedensellik bağının varlığı ve zararı ispat konusunda genel kuraldan bir sapma bulunmamaktadır; nedensellik bağının ve zararın varlığını zarar gören ispat etmelidir. (Daha geniş bilgi için bkz. Baysal, Haksız Fiil Hukuku, N. 3.144 vd

IV. İMALATÇININ VEYA İTHALATÇININ TAZMİNAT SORUMLULUĞUNDAN KURTULUŞ SEBEPLERİ

ÜGTDK’nın m. 21 hükmünde imalatçının veya ithalatçının, ÜGTDK’nın m. 6’da düzenlenen tazminat sorumluluğunun kalkacağı hâller de düzenlenmiştir (ÜGTDK’nın m. 21/III) (Sorumluluktan kurtuluş nedenleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Oğuzer, Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri, s. 77 vd..; Kanışlı, m. 1443 vd.).

ÜGTDK’nın m. 21/II hükmü uyarınca imalatçı veya ithalatçının,

a) Ürünü piyasaya kendisinin arz etmediğini,

b) Uygunsuzluğun dağıtıcının veya üçüncü bir tarafın ürüne müdahalesinden veya kullanıcıdan kaynaklandığını,

c) Üründeki uygunsuzluğun, teknik düzenlemelere veya diğer zorunlu teknik kurallara uygun olarak üretilmesinden kaynaklandığını, ispatlamaları hâlinde tazminat sorumlulukları kalkacaktır.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, ürün karine olarak güvenli kabul edildiğinden (ÜGTDK m. 5), imalatçı veya ithalatçı, ürünün teknik düzenlemenin insan sağlığı ve güvenliği ile ilgili hükümlerine uygunluğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilmektedir. Sorumluluktan kurtuluş imkânı oldukça geniş tutulmuştur.

ÜGTDK’nın m. 21/IV hükmüne göre zararın, üründeki uygunsuzluğun yanı sıra üçüncü bir kişinin fiili veya ihmalinden kaynaklanmış olması imalatçı veya ithalatçının ÜGTDK m. 6’da düzenlenen tazminat sorumluluğunu azaltmaz. Ancak, imalatçı veya ithalatçının üçüncü kişiye rücu hakkı saklıdır. Uygunsuzluğun dışında, zarar görenin ya da zarar görenin sorumluluğundaki bir kişinin kusurunun mevcut olması da, tazminat sorumluluğunu hâl ve şartlara göre azaltılabileceği gibi tamamen de kaldırabilir. Madde hükmünde açıkça yazmasa da zarar görenin ya da zarar görenin sorumluluğundaki bir kişinin kusurunun tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırabilmesi için nedensellik bağını kesecek ağırlıkta olması gerekir.  Zarar görenin kusuru bakımından ürünün makul kullanım şekli de dikkate alınır zira her ürünün belirli bir kullanım şekli vardır ve bunun dışında kullanım kendi başına bir tehlike arz edebilir. Örneğin mikrodalga fırının içinde kimyasal bir temizlik maddesi ısıtılmamalıdır. (Baysal, Haksız Fiil Hukuku, N. 128)

ÜGTDK’nın m. 21/V hükmü uyarınca da, Kanunda belirtilen sorumluluklarını yerine getirip piyasadan çekilen ürünü teslim eden dağıtıcı, ürünün piyasadan çekilmesine yol açan sorunun giderilmesini imalatçı veya ithalatçıdan ister. İmalatçı veya ithalatçı, mümkün olması halinde ürünü uygun duruma getirir ve dağıtıcıya teslim eder. Ürünün işlevsiz hale getirilmesi veya imha edilmesinin gerektiği hallerde, imalatçı veya ithalatçı, dağıtıcıya imalatçı veya ithalatçının piyasaya arz ettiği satış değerinin ödenmesi veya ürünün teknik düzenlemesine uygun, güvenli ve eş değer bir ürünle değiştirilmesi seçeneklerinden birini sunar.

ÜGTDK’nın m. 21/I hükmüne göre de, piyasaya arz ettikleri, piyasada bulundurdukları veya hizmete sundukları ürünün uygun olmadığını tespit edip yetkili kuruluşun talebi ve uyarısı olmadan uygunsuzluğun giderilmesi ve riskin ortadan kaldırılması için ürünün geri çağrılması da dâhil olmak üzere gerekli tedbirleri kendiliğinden alan ve uygunsuzluğu tamamen gideren iktisadi işletmeciler için Kanun’da düzenlenen idari yaptırımlar uygulanmayacaktır.

Son olarak belirtmek isteriz ki, 7223 Sayılı Kanun’un imalatçı ve ithalatçı için getirdiği kurtuluş sebebi olan “teknik düzenlemelere uygun üretim” kriteri sorumluluktan kurtulabilmek için büyük bir kaçış alanı yaratmıştır. Bunun önüne geçilmesi için mahkemelerin bu kriterin içini doğru yorumlarla doldurmaları gerekecektir. Bunun için öğretide de vurgulandığı üzere, Yönerge’ye uygun yorum yapılarak ürünün kullanıcıların haklı güvenlik beklentisini karşılayıp karşılamadığına bakılmalı, salt ürün güvenliği mevzuatına uygunluk ile yetinilmemelidir (Kanışlı, s. 1438). İmalatçının sorumluluğunun varoluş amacına uygun olan, bu sorumluluğun bir kusursuz sorumluluk olarak kabul edilmesi ve ürünün sadece teknik düzenlemelere uygun olmasına sorumluluğu kaldırıcı bir etki tanınmamasıdır. 

 

Dipnotlar

[i] Öğretide “Ürün Sorumluluğu” ibaresi yerine “İmalatçının Sorumluluğu” ibaresi de tercih edilmektedir (Baysal, N. 3.119 vd.). Terim tercihi konusundaki tartışmalara girmeden, herhangi bir karışıklığa mahal vermemesi için yürürlükteki mevzuat olan 7223 Sayılı Kanun’da tercih edilen “Ürün Sorumluluğu” ibaresini kullanacağız.

[ii]  Bkz. 7223 Sayılı Kanun-Genel Gerekçe.

[iii] Türk hukukunda ürün sorumluluğuna ilişkin geniş bir literatür bulunmaktadır. Belli başlı kaynaklar şu şekilde sıralanabilir: Akçura Karaman, Tuba: Üreticinin Ayıplı Ürününün Sebep Olduğu Zararlar Nedeniyle Üçüncü Kişilere Karşı Sorumluluğu, İstanbul, 2008; Atamer, Yeşim M.:“Avrupa Topluluğu Hukukunda İmalatçının Sorumluluğu”, Tüketicinin Korunması Semineri (Ed. Ceylan, Ebru), Ankara, 2007, s. 73 vd.; Erlüle, Fulya: “Yapımcının Sorumluluğu”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.14, S.4, 2008, s. 303 vd.; Havutçu, Ayşe: “Türk Hukukunda Örtülü Bir Boşluk: Üreticinin Sorumluluğu”, Ankara, 2005;Kanışlı, Erhan: “Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (ÜGTDK) Uyarınca Üreticinin Sorumluluğu”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 78 (3), 2020, s. 1413 vd.; Kırca, Çiğdem: Ürün Sorumluluğu, Ankara, 2007; Kulaklı, Emrah: Ürün Sorumluluğu ve Ayıp Kavramı, İstanbul, 2009; Oğuzer, Pelin,  Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri [Kıs. Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri] , İstanbul, 2020; Oğuzer, Pelin: “Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Üreticinin Sorumluluktan Kurtuluş Sebepleri”, Sorumluluk Hukuku (Seminerler) 2016, (Ed. Başak Baysal), İstanbul, 2016, s. 351 vd.; Özsunay, Ergun: “Türk Hukukunda Gerçek Bir Boşluk: Yapımcının Sorumluluğu”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C.X, S.1, 1979, s. 97 vd.; Özsunay, Ergun:“AB’de ve Türkiye’de Ürün Sorumluluğu – AB Yönergesi ve Bazı Yabancı Düzenlemelerin Işığında Türk Hukukuna İlişkin Düşünceler”, Prof. Dr. Ersin Çamoğlu’na Armağan, İstanbul, 2013, s. 357 vd.; Öztan, Bilge: İmalatçının Sorumluluğu, Ankara, 1982; Sanlı, Kerem Cem/ Atamer, Yeşim M.: “Hukuk ve Ekonomi Perspektifinden İmalatçının Kusursuz Sorumluluğuna Dair Bir Değerlendirme”, Prof. Dr. Belgin Erdoğmuş’a Armağan, Ed.: Murat İnceoğlu, İstanbul, 2012, s. 769 vd.

[iv] Council Directive 85/374/EEC of 25 July 1985 on the approximation of the laws, regulations and administrative provisions of the Member States concerning liability for defective products, Official Journal L 210, 07/08/1985.

[v] Kanundaki ürün tanımı “Her türlü madde, müstahzar ve eşya” şeklindedir.

[vi] Yönerge’de ürünün uygunsuzluğundan değil “hatalı” olmasından  bahsedilmiştir; Yönerge’nin 6. maddesine göre bir ürün eğer ondan haklı olarak beklenen güvenliği sunmuyorsa hatalıdır (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Atamer, Yeşim M.: “Avrupa Topluluğu Hukukunda İmalatçının Sorumluluğu”, Tüketicinin Korunması Semineri (Ed. Ceylan, Ebru), Ankara, 2007, s. 78).

[vii] Kanunun hazırlık aşamalarında zarar görenin “uygunsuzluk” unsurunu da ispat etmesi aranmıştır. ÜGTDK’nın m. 6/II hükmünün tasarı aşamasındaki hâline göre: “İmalatçı veya ithalatçının sorumlu tutulabilmesi için, zarar gören tarafın üründeki uygunsuzluğu, uğradığı zararı ve uygunsuzluk ile zarar arasındaki nedensellik bağını ispat etmesi zorunludur” (Oğuzer, Seminerler, s. 362).

 

* Bu yazı Lexpera Blog’da 27.04.2020 tarihinde yayımlanan yazının 7223 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte güncellenmiş versiyonudur. Değerli katkılarından dolayı Ar. Gör. Tuğçe Bilgetekin’e teşekkür ederiz.

 

Paylaş