-->

AYM’NİN ZORUNLU TRAFİK SİGORTASI GENEL ŞARTLARINA İLİŞKİN KARARI HAKKINDA İLK TESPİTLER

Ar. Gör. Mehmet Hamza Arslan

 

Anayasa Mahkemesi (“AYM”) 17.07.2020 tarihli kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun (“KTK”) bazı hükümleri hakkındaki somut norm denetimi yoluyla yapılan itirazlar hakkında sorumluluk ve sigorta hukuku gündemini uzun yıllardır meşgul eden Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarını (R.G. 14.05.2015) (“Trafik Sigortası Genel Şartları”/“TSGŞ”)  ilgilendiren önemli bir karar vermiştir (bkz. Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 Tarihli ve E: 2019/40, K: 2020/40 Sayılı Kararı).

İtiraz yoluna başvuran mahkemeler, KTK m. 90’ın birinci cümlesinin “...bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünün; aynı maddenin ikinci cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...” ibaresinin; KTK m. 92’nin (g), (h) ve (i) bentlerinin; KTK m. 93/1 hükmünün “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin, KTK m. 97’nin “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir.” şeklindeki birinci cümlesinin, KTK m. 99/1’de yer alan “...zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,...” ibaresinin iptalini talep etmişlerdir.

İtiraz yoluna başvuran merciler, KTK m. 90’ın birinci cümlesinde yer alan  “...bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümü, aynı maddenin ikinci cümlesinde yer alan “...ve genel şartlarda...” ibaresi ve KTK m. 92’nin (i) bendine ilişkin itirazlarında temel olarak; anılan hükümlerde sigorta şirketleri tarafından ödenecek tazminatların TSGŞ kapsamında belirlenmesinin sigorta şirketleri açısından farklı bir hesaplama yöntemi oluşturduğu, bunun sigorta şirketleri lehine bir imtiyaz yarattığı, yürütme organına genel şartları belirleme yetkisinin tanınmış olmasının yasama yetkisinin devri anlamına geldiği gerekçelerine dayanmışlardır.

AYM, KTK m. 90’ın birinci cümlesinin yalnızca “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” kısmının, ikinci cümlesinin “...ve genel şartlarda...” ibaresinin ve KTK’nın 92. maddesinin (i) bendinin iptaline karar vermiş, diğer taleplerin ise reddine karar vermiştir. (Bu çalışmada sadece iptaline karar verilen hükümler kapsamında değerlendirme yapılmıştır). AYM anılan hükümlerin iptaline dair gerekçesinde temel olarak; sigorta şirketlerinin trafik sigortasına ilişkin borcunun kapsamının genel şartlara göre belirlenmesinin sözleşme özgürlüğünü sınırlandırdığını, bu sınırlamanın öncelikle kanunla yapılması gerektiğini, kanuni düzenlemenin sigorta şirketinin borcunu düzenleme yetkisini “düzenleyici işlem” niteliğindeki genel şartlar ile idareye bıraktığını ancak borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediğini, idareye geniş bir takdir yetkisi bırakıldığını, bunun kanunilik ölçütü yönünden Anayasa’nın (“AY”) m. 13 ve m. 48 hükümlerine aykırı olduğunu, ayrıca kanun koyucunun öngördüğü düzenlemelerin menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan birisi aleyhine ölçüsüzlük teşkil edecek düzeyde yürütmeye takdir yetkisi tanıması nedeniyle AY m. 17 ve m. 35 kapsamında yaşam hakkı ve mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini belirtmiştir.

TSGŞ, özellikle birçok meselenin genel şartlara bırakılmasına neden olan, KTK’da 6704 sayılı kanunla yapılan 2016 değişikliklerinden sonra, sorumluluk hukukunu ve sigorta hukukunu ilgilendiren çok sayıda tartışmaya ve eleştiriye neden olmuştur. Bu tartışmalar ve eleştiriler temel olarak TSGŞ’nin emredici kuralların aksine hükümler içermesi, zarar ve tazminatın belirlenmesi yöntemlerinin genel kurallara aykırı olması, bunun sigortacının ödediği tazminatla sigorta ettirenin sorumlu olduğu miktar arasında fark yaratması, tazminatın belirlenmesine hususların kanun yerine tek taraflı olarak kolayca değişiklik yapılabilecek genel işlem koşulu niteliğindeki bir metinde yer alması, bir idari işlem gibi kaleme alınması, sorumluluk sigortasının ruhuna aykırı olarak sigorta ettirenin kasti davranışları gibi ağır “kusurunun” da sigorta himayesi dışında bırakılması, normlar hiyerarşisine aykırılık, yargı bağımsızlığının zedelemesi gibi noktalarda toplanmaktadır (Tartışma ve eleştirilerin bir kısmı için bkz. Rayegân KENDER, “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarındaki Değişikliklerin Değerlendirilmesi”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 13, S. 1, 2017, s. 8-46; Başak Baysal, Haksız Fiil Hukuku, İstanbul, 2019, s. 342-343; Serap AMASYA, “Trafik Sigortası Genel Şartlarında Yapılan Son Değişikliklerin Yol Açtığı Sorunlar”, Prof. Dr. Rayegân Kender’e Saygı Günü-Sigorta Genel Şartlarının Düzenlenmesi, Denetlenmesi ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar Sempozyumu, İstanbul, 2020, s. 199-240;  Çelik Ahmet ÇELİK; “Karayolları Trafik Kanunu’nda ve Karayolu Taşıma Kanunu’nda 6704 Sayılı Torba Yasa İle Hukuka Aykırı Değişiklikler”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 90, S. 4, 2016, 61-75; Ülgen ASLAN DÜZGÜN, “Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları İle Getirilen Yenilikler Ve Değişiklikler”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 14, 2019, 153-193).

Hemen belirtelim ki AYM’nin incelediğimiz iptal kararı tüm bu problemleri çöz(e)memektedir. Zaten AYM’den yasama, özel hukuk ve idare hukuku yargısı, idare ve sektörün yıllardır çözemediği bu içinden çıkılmaz problemleri “sihirli bir değnekle” bir anda çözmesini beklemek de doğru olmazdı. Kanaatimizce AYM özellikle sözleşme özgürlüğüne yapılan ölçüsüz müdahaleyi sonlandırmak ve müdahale tehlikesinin önüne geçmek adına doğru ve önemli bir karar vermiştir. Zira KTK m. 90 ve m. 92/(i) ile TSGŞ açıkça Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) ve Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) üstündeki bir norm gibi konumlanmış ve tarafların kabulü ile sözleşmesel vasfa bürünen bir metne idarenin sınırsızca müdahale etme imkânı doğmuştu. AYM’nin kararı, yukarıda özetlediğimiz tüm problemleri çözmese de en azından idarenin/denetim makamının sözleşmesel nitelikteki bir metne, kanuna aykırı şekilde müdahale etme imkânının kanuni dayanağını ortadan kaldırması ve mahkemelere sözleşme şartı niteliğindeki bu hükümleri denetleme imkânı vermesi bakımından önemlidir.

İnceleme konusu karar AYM’nin itiraz üzerine verdiği bir kanun hükmünün iptali niteliğinde olup, doğrudan TSGŞ’ye etki etmemektedir. Diğer bir deyişle TSGŞ, halen yürürlükte olup -kanuna/hukuka aykırı ve/veya uygun- tüm hükümleri ile birlikte yeni yapılan tüm trafik sigortası sözleşmelerinin bir parçası haline gelecektir. TSGŞ’nin mevcut trafik sigortası sözleşmelerinin de bir parçası niteliğinde olduğu dikkate alındığında, AYM’nin iptal kararının mevcut sözleşmelerdeki hükümlerin yürürlüğüne doğrudan bir etkisi olmayacaktır. Ancak sigorta genel şartlarının baskın görüşe göre genel işlem şartı oldukları dikkate alındığında AYM’nin iptal kararından sonra meydana gelen olaylar bakımından TBK ve TTK’nın emredici hükümlerine ya da TBK m. 25’e aykırı olan TSGŞ hükümlerinin kesin hükümsüzlüğü gündeme gelecektir (AYM inceleme konusu kararda genel şartların sözleşmesel niteliğine ve sözleşme özgürlüğüne etkisine vurgu yapmasına rağmen genel şartları, “idarenin düzenleyici nitelikteki işlemi” olarak nitelemekle birlikte baskın görüş, sigorta genel şartlarının genel işlem şartı niteliğinde olduğu yönündedir: Bkz. Etem KARA, “Sigorta Genel Şartlarının Hukuki Niteliği”, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 10, S. 19, 2020, s. 174, Aslıhan SEVİNÇ KUYUCU, “Sigorta Genel Şartlarının Hukuki Niteliği ve Uygulanacak Hükümlerin Belirlenmesine İlişkin Esaslar”, Prof. Dr. Rayegân Kender’e Saygı Günü-Sigorta Genel Şartlarının Düzenlenmesi, Denetlenmesi ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar Sempozyumu, İstanbul, 2020, s. 21). Genel işlem koşullarının, sorumluluk sigortalarının ve trafik sigortasının içeriğinin kanunla belirlenmesi ve bu hükümlerin kamu düzenine ilişkin oldukları dikkate alındığında 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. ve 3. maddesi bu sonuca varmayı zorunlu kılmaktadır. Her ne kadar burada bir kanunun yürürlüğü değil de iptal edilmesi suretiyle yürürlükten kaldırılması söz konusu olsa da 6101 sayılı kanundaki ilkelerin somut olaya uygulanabileceği kanaatindeyiz (Genel olarak yürürlük hukuku ve TBK’nın yürürlüğü hakkında bkz. Başak BAYSAL, “Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü”, İÜHFM, C. LXX, S. 1, 221-244).

Özetle mevcut durumda AYM kararının yukarıda bahsettiğimiz sorunlara etkisi sınırlı olup, sorumluluk yine adli yargıya düşmektedir. Ancak bir hukuk politikası değerlendirmesi olarak vurgulamak isteriz ki ne yazık ki AYM kararı ile trafik sigortası uygulaması bakımından KTK’da 2016’da yapılan değişikliklerden önceki duruma dönülmüştür. Zaten yeni genel şartların ve KTK değişikliklerinin nedenlerinden birinin Yargıtay’ın özellikle destekten yoksun kalma tazminatı uyuşmazlıklarında ölenin/desteğin nedensellik bağını kesen ağır kusuruna rağmen tazminata hükmetmesi gibi kanuna aykırı kararlar olduğu nazara alındığında, mevcut durumun bir eskiye dönüş olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır (Anılan kararlar ve eleştirisi için bkz. Samim ÜNAN/Başak BAYSAL, “Trafik Kazası Sebebiyle Destekten Yoksun Kalanların Araç İşletenin Sorumluluk Sigortacısına Yönelik İstemlerle İlgili Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi”, XXVI. Ticaret Hukuk ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara, 2013, 105 vd. Yeni genel şartlar dönemindeki uygulama hakkındaki değerlendirme için bkz. Mehmet Serkan ERGÜNE, “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, 2018, s. 18 vd.). Bu noktada bir kısır döngü içine girildiği dikkate alındığında, sonuç itibariyle sorunun çözümü 2016’da yapıldığı gibi basit kanuni düzenlemelerde değil, ciddi bir sigorta hukuku reformunda aranmalıdır.

 

Paylaş