Ulusal Yetki Sınırlarının Ötesindeki Alanların Deniz Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımına Dair Anlaşma’ya Genel Bir Bakış

 
Dünyanın yaklaşık üçte ikisini kaplayan okyanusların önemi uzun yıllar boyunca fark edilmemiş ve özellikle de okyanus tabanı bir çöl gibi düşünülerek verimsiz bir alan olarak değerlendirilmiştir. Ancak 1970’li yılların sonlarından itibaren yürütülen bilimsel araştırmalar ve çalışmalar bunun esasen böyle olmadığını, okyanusların çok zengin ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yaptığını göstermiştir. Halen büyük çoğunluğunun keşfedilmediği tahmin edilen okyanusların[1] kullanmakta olduğumuz oksijene önemli miktarda kaynaklık ettiği, insan sağlığı, gıda, ekonomik faaliyetler ve küresel iklim yönetimi gibi birçok konuda kilit bir role sahip olduğu belirtilmektedir.
 
Okyanus ve denizlerde yürütülen tüm faaliyetlerle ilgili hukuki çerçeveyi denizlerin anayasası olarak kabul edilen, 1982 yılından bu yana yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)[2] oluşturmaktadır. Açık denizler, BMDHS m. 58’de tanımlanan münhasır ekonomik bölgenin[3] ötesindeki hiçbir devletin ulusal yetki alanına girmeyen denizlerdir. Okyanusların yalnızca %39’u devletlerin yetki alanlarına dahilken geri kalan %61’lik kısmını hiçbir devletin yetki alanına girmeyen açık denizler oluşturmaktadır. BMDHS açık denizlerle ilgili temel prensipleri düzenlenmektedir ancak açık denizlerin çevresel anlamda korunması ve yönetimine dair detaylı hükümler içermemektedir. BMDHS dışında Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün balıkçılıkla ilgili düzenlemeleri, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün kirliliğe dair düzenlemeleri, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün ticaret ve fikri mülkiyete dair düzenlemeleri açık denizlerle ilgili hükümler içeren uluslararası bağlayıcılığı olan enstrümanlardandır. Ayrıca açık denizler hakkında düzenlemelere sahip kılavuz niteliğinde BM Genel Kurul kararları, Rio Deklarasyonu ve Gündem 21, Johannesburg Uygulama Planı, İstediğimiz Gelecek, Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Hedefleri gibi uluslararası bağlayıcı olmayan diğer enstrümanlar da bulunmaktadır. Ancak söz konusu bu hukuki çerçeve ile okyanusların büyük çoğunluğunu oluşturan açık denizlerin yalnızca %1’lik kısmı bakımından koruma sağlanabilmiştir.
 
Geçtiğimiz yıllarda uluslararası toplum açık denizlerdeki ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin öneminin giderek daha çok farkına varmış ve bunun bir sonucu olarak da mevcut hukuki çerçevenin yeterli korumayı sağlamadığı dile getirilmeye başlanmıştır. Aşırı avlanma, gemilerden kaynaklanan kirlilik, insan kaynaklı iklim değişikliği gibi birçok tehditle karşı karşıya olan açık denizlerle ilgili mevcut çerçevenin yeterliliği konusunda artan endişeler üzerine BM Genel Kurulu 2004 yılında ulusal yetki alanlarının ötesindeki deniz biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı hakkında çalışmalarda bulunması için gayri resmi bir ad hoc çalışma grubunun oluşturulmasına karar vermiştir.[4] İlk oturumunu 2006 yılında gerçekleştiren Çalışma Grubu 2015 yılına dek toplam dokuz oturumda açık denizlerdeki biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımına dair çalışmalarını yürütmüş ve Genel Kurul’a raporlarını sunmuştur. Çalışma Grubu diğer hususların yanı sıra özellikle açık denizlerle ilgili global bir rejime olan ihtiyacı vurgulamış ve Genel Kurul’a BMDHS altında uluslararası bağlayıcılığı olan bir enstrümanın geliştirilmesi yönünde tavsiyede bulunmuştur.
 
2015 yılında Çalışma Grubu’nun tavsiyeleri de göz önünde bulundurularak Genel Kurul tarafından uluslararası bağlayıcılığa sahip bir enstrümanın hazırlanmasına ve bu doğrultuda oluşturulacak bir hükümetlerarası konferanstan önce hazırlanacak taslak metne dair önemli hususlarda öneriler sunması için bir hazırlık komitesinin kurulmasına karar verilmiştir.[5] 2016-2017 yıllarında her yıl ikişer kez olmak üzere toplamda dört oturumda toplanan Hazırlık Komitesi dördüncü oturumun sonunda hazırlamış olduğu raporunu Genel Kurul’a iletmiştir. Bunun üzerine Genel Kurul Birleşmiş Milletler çatısı altında bir hükümetlerarası konferansın oluşturulmasına ve Hazırlık Komitesi’nin önerileri doğrultusunda uluslararası bağlayıcı bir enstrümanın metninin konferans kapsamında hazırlanmasına karar vermiştir.[6] Konferansın toplam dört oturumda çalışmalarını tamamlaması planlanmıştır.
 
Hükümetlerarası Konferans’ın ilk oturumu 4-17 Eylül 2018’de, ikinci oturumu 25 Mart-5 Nisan 2019’da, üçüncü oturumu 19-30 Ağustos 2019’da gerçekleşmiştir. Ancak COVID-19 salgını sebebiyle dördüncü oturum ertelenmiş ve ancak 7-18 Mart 2022’de gerçekleşebilmiştir. Her ne kadar konferansın dört oturumda tamamlanması planlanmış olsa da henüz ortak bir sonuca ulaşılamamış olunması sebebiyle beşinci bir oturumun daha gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. 15-26 Ağustos 2022 tarihleri arasında yapılan beşinci oturumda büyük ilerleme kaydedilmesine rağmen yine de anlaşmaya varılamamış, halen değerlendirilmesi gereken hususlar ile sürenin sonuna gelinmiş olunması da göz önünde bulundurularak konferansın son gününde oturumun daha sonra belirlenecek ileriki bir tarihe ertelenmesine karar verilmiştir.
 
Devam niteliğindeki beşinci oturum 20 Şubat-3 Mart 2023 tarihleri arasında BM Genel Merkezi New York’ta gerçekleşmiştir.[7] Bu oturumun sonunda 2004 yılında Çalışma Grubu’nun kurulması ile başlayan, 2018’den bu yana resmi olarak BM çatısı altında devam eden, neredeyse 20 yıldır süregelen çalışmaların ve müzakerelerin nihayetinde BMDHS altında uluslararası bağlayıcılığa sahip Ulusal Yetki Sınırlarının Ötesindeki Alanların Deniz Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımına Dair Anlaşma’nın taslak metni 4 Mart 2023 tarihinde kabul edilmiştir.
 
Yeni anlaşmaya göre ulusal yetki sınırlarının ötesindeki alanları açık denizler ve Bölge oluşturmaktadır.[8]  Anlaşmanın amacı BMDHS’nin hükümlerinin etkin bir şekilde uygulanması ve uluslararası iş birliği ve koordinasyon vasıtasıyla, ulusal yetki sınırlarının ötesindeki alanların deniz biyolojik çeşitliliğinin şimdi ve uzun vadede korunmasını ve sürdürülebilir şekilde kullanımını sağlamaktır. Anlaşmanın karar mekanizması Taraflar Konferansıdır. Ayrıca taraflar konferansına bir bilimsel ve teknik organ ile sekreterlik destek sağlayacaktır.
 
Anlaşmanın düzenlediği konulardan biri deniz genetik kaynakları ve bunların kullanımından doğan faydaların hakkaniyetli paylaşımıdır. Deniz genetik kaynakları ve fayda paylaşımı müzakereler esnasında en tartışmalı konulardan biri olmuştur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımının ön plana çıktığı tartışmalarda bir yandan deniz genetik kaynaklarından elde edilen bilginin herkese açık veri tabanlarında paylaşılması savunulurken, diğer yandan zorunlu bir fayda paylaşım mekanizması ile mali ve mali olmayan tüm hususların bu mekanizma kapsamında düzenlenmesinin gerekliliği savunulmuştur. Fikri mülkiyet haklarıyla ilgili ortak bir sonuca son ana dek varılamamıştır.  Sonuç olarak anlaşma deniz genetik kaynaklarının kullanımından doğan ekonomik faydanın adil ve hakkaniyetli paylaşımını öngörmektedir. Ayrıca anlaşma kapasite geliştirme ve teknoloji transferi ile ilgili düzenlemeler kapsamında gelişmekte olan ülkelerin anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirebilmeleri için deniz teknolojileri bakımından desteklenmesini öngörmektedir. Buna ek olarak kurulması öngörülen özel bir fon aracılığı ile de gelişmekte olan devletlere finansal destek de sağlanacaktır.
 
Düzenlenen diğer bir husus deniz koruma alanları da dahil olmak üzere alan-bazlı yönetim araçlarıdır. Bu araçlardan oluşacak bir sistem ve devletlerin de koordinasyonu aracılığı ile korunmaya muhtaç hassas alanlardaki biyoçeşitliliğin ve ekosistemin korunması, iyileştirilmesi, muhafaza edilmesi, gıda güvenliğinin sağlanması ve kültürel değerlerin korunması gibi diğer sosyoekonomik hedeflerin desteklenmesi amaçlanmaktadır.
 
Anlaşma kapsamında düzenlenen önemli diğer bir konu da çevresel etki değerlendirmesidir. Buna göre anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile açık denizlerde yürütülecek faaliyetlerin ilk önce bir çevresel etki değerlendirmesi sürecine tabi olması gerekecektir. Böylece ilgili faaliyet yürütülmeden önce deniz ekosistemleri ve organizmaları bakımından yapılması planlanan faaliyetten kaynaklı olası zararlar değerlendirilerek bunların önlenmesi, etkilerinin azaltılması ve yönetilmesine dair gerekli tedbirler alınabilecektir.
 
Uzun yıllardır hazırlığı süren Anlaşma’nın kabulü ayrıca Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Hedefleri’nden sudaki yaşam konulu 14’üncü hedefin gerçekleştirilmesi bakımından ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 15’inci Taraflar Konferansı’nda[9] kabul edilen Kunming-Montreal 2020 Sonrası Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’nin 2030 yılına dek karalar, içsular ve deniz alanlarının en az %30’unun korunması ve yönetimi ile bu alanlardaki bozulan ekosistemlerin en az %30’unun iyileştirilmesine dair hedeflerinin gerçekleştirilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.
 
BM resmi dillerine çevirisi tamamlandıktan sonra anlaşmanın resmi kabulü ayrıca gerçekleşecektir. Anlaşma, altmışıncı onay, tasdik, kabul veya katılım belgesinin tevdi edildiği tarihten itibaren 120 gün sonra yürürlüğe girecektir.
 
 Dipnotlar
 
[1] Örneğin okyanuslardaki canlı türlerinin yalnızca %9’unun sınıflandırıldığına dair bkz. Mora ve diğerleri, 2011, How Many Species Are There on Earth and in the Ocean?, https://doi.org/10.1371/journal.pbio.1001127
[2] Türkiye Birlemiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değildir.
[3] BMDHS m. 58 uyarınca münhasır ekonomik bölge „karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili ötesine” kadar olan bölgedir.
[4] 17 Kasım 2004 tarihli 59/24 No’lu Genel Kurul Kararı, Paragraf 73
[5] 19 Haziran 2015 tarihli 69/292 No’lu Genel Kurul Kararı
[6] 24 Aralık 2017 tarihli 72/249 No’lu Genel Kurur Kararı
[7] 30 Aralık 2022 tarihli 77/248 No’lu Genel Kurul Kararı, Paragraf 275
[8] BMDHS 1. maddesinde Bölge “ulusal yetki sınırları ötesindeki deniz yatakları ve bunların toprak altı” olarak tanımlanmaktadır.
[9] Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 15. Taraflar Konferansı’nın ikinci kısmı 7-19 Aralık 2022 tarihlerinde Montreal Kanada’da gerçekleşmiştir.
 

Paylaş