-->

ABD Enflasyonu Düşürme Yasası (The Inflation Reduction Act of 2022) ve AB Üzerinde Yarattığı İlk Etkiler

Giriş

Avrupa Birliği (AB) Kıta Avrupası hukuk sistemi ile Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD)  sisteminin şirketler hukukuna ilişkin düzenlemelere bakış açılarının farklı olması, bu zamana kadar küresel rekabet sahasında ABD ile AB’yi bir çok konuda karşı karşıya getirmiştir. 2000’li yıllarda Delaware eyaleti, şirket kuruluşunda AB’ye ve diğer eyaletlere nazaran daha ılımlı bir anlayışı benimseyerek şirketler hukukunda meydana gelen bu yasama yarışında ön plana çıkan örneklerinden biri olmuştur[1]. ABD’de yatırımı teşvik amacıyla eyaletler arasında başlayan yasama yarışı, küresel ekonomide şirketler arası rekabetin sınırlarını aşmasına ve hukuk sistemleri arasındaki farklılığın belirginleşmesine sebep olmuştur. Bu durum ABD şirketler hukukunun gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşsa da AB şirketlerinin küresel rekabetteki yeri bakımından dezavantaja dönüşmüştür. Böylece  Avrupalı şirketler de ABD şirketleri ile birlikte rekabet yarışında etkin olmak istemiş ve AB hukukunda şirketlere ilişkin ekonomik külfetin hafifletilmesi ve iç piyasa kurallarının esnekleştirilmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır[2]. Ancak COVID-19 pandemisi sonrasında enflasyonun küresel bir biçimde yükselmesi ve enerji maliyetlerinin giderek artması sonuncunda ülke ekonomilerinin çevreci ve enerji tasarrufu sağlayan yatırımlara dönük ihtiyacı önem kazanmış ve bu durum yeni kanuni düzenlemelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Son dönemde bu kanuni düzenlemelerden en kapsamlı olanı ABD Başkanı Joe Biden tarafından 16 Ağustos 2022 tarihinde imzalanan “Enflasyonu Düşürme Yasası (The Inflation Reduction Act of 2022)” dır.

Enflasyonu Düşürme Yasası Neyi Amaçlamaktadır?

ABD tarihinin en büyük “iklim paketi” olarak nitelenen Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) 2021'in sonlarından bu yana ABD'nin ekonomik rekabet gücünü ve endüstriyel üretkenliğini iyileştirmeyi amaçlayan üçüncü düzenleme olup,  söz konusu yasal düzenleme ile karbon emisyonunun 2030’a kadar  %40 oranında azaltılması, sağlık maliyetlerinin düşürülmesi, ABD Gelirler İdaresi’nin finanse edilmesi, vergi mükelleflerinin uyumunun iyileştirilmesi, tüketicilerin ve üreticilerin yeşil enerjiye yönlendirilmesi amaçlanmaktadır[3].

Bu geniş çerçeve dışında yasanın temel hedeflerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • 370 milyar dolarlık yatırım ile aileler ve küçük işletmeler için enerji maliyetlerini düşürülmesi.

  • Ekonominin her sektöründe temiz enerji çözümlerine yönelik özel yatırımların hızlandırması ve kritik minerallerden, verimli elektrikli cihazlara kadar her şey için tedarik zincirlerinin güçlendirilmesi.

  • Yerli üretim kapasitesine yapılan yatırımların hızlandırılması.

  • Kritik malzemelerin yurt içinden veya serbest ticaret ortaklarından tedarik edilmesinin teşviki.

  • Karbon yakalama, depolama ve temiz hidrojen gibi ileri teknolojilerin Ar-Ge çalışmalarının ve ticarileştirilmesinin hızlı bir şekilde başlatılması.

Bununla birlikte, Kongre Bütçe Ofisi (CBO), Birleşik Vergilendirme Komitesi (JCT) ve Senato tahminlerine göre söz konusu yasal düzenleme ile önümüzdeki on yıl içinde bütçe açığının azaltılması için yaklaşık 300 milyar dolar, enerji güvenliği ve iklim değişikliği programları için ise 369 milyar dolarlık yatırım yapılması planlanmıştır[4]. Bu  doğrultuda söz konusu yasal düzenleme kapsamındaki finansman (sübvansiyonlar ve krediler) kaynaklarına kimlerin ne şekilde başvurabileceğine yönelik bir kılavuz da yayınlanmıştır[5].

Şirket Yatırımlarına Yönelik Bazı Temel Düzenlemeler

Enflasyonu Düşürme Yasası ile düzenlenen ve şirket yatırımları bakımından özellik arz eden bazı önemli başlıkları şu şekilde özetleyebiliriz:

Küçük şirketler için maliyetlerin düşürülmesi: Enflasyonu Düşürme Yasası küçük işletmeler için sağlık hizmeti maliyetlerini düşürmekte ve bu kapsamda  ACA (Affordable Care Act) ile sağlanan sübvansiyonların süresini 2025 yılına kadar uzatmaktadır[6]. Böylece sağlık sektöründe yeni girişimcilerin teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Benzer şekilde küçük şirketlerin ve işletme sahiplerinin enerji maliyetlerinden tasarruf etmesini sağlayan ve tedarik zincirinin dayanıklılığını artıran bir dizi yeni hüküm de ihdas edilmiştir. Böylece küçük işletmeler için enerji maliyetleri düşürülerek fiyat istikrarı sağlanacak ve işletmelerin büyümeleri kolaylaşacaktır.

Küçük işletmeler için Ar-Ge kredilerini arttırmak: Özellikle start-up şirketlerin yaratabileceği istihdam ve Ar-Ge çalışmaları ile ülkenin ekonomik büyümesini desteklemesi amacıyla bu işletmelerin kredi imkanlarından yararlanma koşulları iyileştirilmekte ve rekabet yarışında büyük şirketler karşısında daha avantajlı bir konumda yer almaları sağlanmaktadır. Bu kapsamda küçük işletmeler için Ar-Ge kredisi 250.000 ABD dolarından 500.000 ABD dolarına çıkartılmıştır[7].

Bununla birlikte söz konusu yasal düzenleme ile  her ne kadar küçük ve yerel işletmelere vergi indirimleri ve kredi teşvikleri sağlansa da büyük şirketlerin vergi yükümlülüklerini yerine getirmeleri için daha adil bir ortam inşa edilmeye çalışıyor. Bu sebeple yasa kapsamında şirketlerin vergi borçlarının ödenmesini sağlamak ve üzerlerinde bulunan asgari vergiyi arttırmaya yönelik düzenlemeler de bulunduğunu söylemek gerekir.

Sübvansiyonlar: Enflasyonu Azaltma Yasası ile yenilenebilir enerji sistemleri, karbon yakalama dahil olmak üzere yenilikçi temiz enerji teknolojileri için Enerji Kredi Programları Daire Başkanlığı’na 40 milyar dolarlık kredi verme yetkisi tanınmaktadır. Ayrıca faaliyetleri durdurulan, enerji altyapısını yeniden donatan veya güçlendiren, başka bir amaca uygun hale getiren veya değiştiren, sera gazlarının önlenmesi, azaltılması için altyapı işleten projeler için de uygun krediler garanti edilmektedir. Bununla birlikte enerji altyapısının yenilenmesinde yatırımların finansmanı için Enerji Bakanlığı’na 250 milyar dolara kadar kredi yetkisi de verilmektedir.

Yeni Üretimlerde Vergi İndirimi: Yasal düzenleme ile güneş modüllerinin, rüzgar türbinlerinin, akümülatör hücrelerinin/modüllerinin ve kritik minerallerin tedarik zinciri boyunca işlenebilmesi için gerekli olan bileşenlerin yerel bir şekilde üretilebilmesi amacıyla yeni bir vergi indirimi de düzenlenmiştir.

Enflasyonu Düşürme Yasası’nın AB Üzerinde Yarattığı İlk Etkiler Üzerine Bir Değerlendirme

Enflasyonu Düşürme Yasası AB üzerindeki ilk etkisini özellikle enerji ve otomotiv sektöründe faaliyet gösteren şirketler üzerinde göstereceğe benziyor. Nitekim şirketlere sağlanan sübvansiyonlar ve daha ucuz enerji fiyatları nedeniyle yatırımın Atlantik boyunca ABD’ye doğru kayacağına ilişkin tedirginlik AB açıklamalarında belirgin biçimde hissedilmekte. Bu duruma Peter Carlsson tarafından kurulan ve dünyanın en tanınmış pil üreticilerinden Northvolt’un üretim çevresini genişletmek için ABD’ye yöneleceği açıklaması örnek gösterilebilir. Bu yönelimin en önemli sebebi olarak yasal düzenleme ile ülkedeki fabrikalara 600 milyon ila 800 milyon dolar aralığında bir sübvansiyon tanınması gösteriliyor.  Bu rakamın Almanya'ya kıyasla 155 milyon euro ek teşvik anlamına geldiğini belirtmekte fayda var[8].

Bununla birlikte yasal düzenlemenin Biden tarafından imzalanmasının hemen ardından AB’den iki ülke arasındaki rekabet yarışının zedelendiği yönünde eleştiriler gelmeye başladı. Hatta Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından Enflasyonu Düşürme Yasası ile şirketlere sağlanan sübvansiyonların neden olduğu rekabet çarpıklıklarının düzeltilmesi için "yeniden dengeleme" önlemleri alınması gerektiği açıkça ifade edildi[9].

Enflasyonu Düşürme Yasası ile Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kurallarının ihlal edildiğinin ileri sürülmesi ise konunun bir başka boyutuna işaret ediyor. Bu kapsamda AB, ABD ile bir uzlaşmaya varılamaması halinde konuyu Dünya Ticaret Örgütü’ne taşıyabileceğini dahi dile getirmiş bulunuyor. Kıta Avrupası hukukunun kendi şirketlerine bir ayrıcalık tanınmaması yönünde kurguladığı ve bürokratik devlet yardımlarına bağlı kaldığı eski sistem karşısında ABD’den gelen bu düzenlemenin, AB ülkeleri arasında yeni bir regülasyon tartışmasını beraberinde getirmesi olası görünüyor.

Konuya ilişkin açıklamalardan, 2000’li yıllarda Delaware eyaletinin etkisi ile yükselen ve esas sermaye sistemine yönelik benzer tartışmalarda ABD karşısında muhafazakâr bir tavır sergileyen Almanya’nın, yine benzer bir tutum içinde olduğu buna karşın Fransa’nın daha rekabetçi bir tavır sergilediği anlaşılıyor. Nitekim Alman Maliye bakanı Christian Lindner, ABD ile sübvansiyonlar konusunda rekabete girmek yerine Avrupa’da şirketler için mükemmele yakın yatırım koşulları inşa etmeyi istediklerini dile getirirken, Fransa durumu lehine çevirmek ve yerel otomotiv üreticilerini korumak adına “Buy European Act” ile ABD düzenlemelerine benzer düzenlemeler yapılması gerektiğini savunuyor. Avrupa’da faaliyet gösteren önemli şirketlerin yöneticilerinden AB düzenlemelerine yeni araçlar eklenmesi gerektiği yönünde baskılar gelmeye devam etse de yakın zamanda Avrupa Merkez Bankası yardımcısı Luis de Guindos, enflasyon hedefini değiştirmeyeceklerini ancak faiz artışlarının da ne zamana kadar süreceğini bilmediğini ifade etti[10].

Bu gelişmeler çerçevesinde Avrupa’da faaliyet gösteren şirketlerin güncel beklentisinin, yatırımlarını ekonomik bir şekilde uygulamak ve maliyetlerini düşürmek olduğu açıkça görülüyor.  Dolayısıyla ilerleyen süreçte Avrupa şirketlerinin yeni yatırımlarını Amerikan yargı çevresinde gerçekleştirme ve hatta mevcut yatırımlarını dahi taşıma eğilimi göstermeleri mümkün gözüküyor. Bu noktada Solvay, Iberdrola ve Safran gibi önde gelen çokuluslu şirketlerin yeni yatırımları için AB yerine ABD’yi tercih edeceklerini duyurduklarını da belirtmek gerekir. Bu ise uluslararası sahnede çekiciliğini ve rekabet gücünü hızla kaybeden AB’nin önümüzdeki günlerde ABD ile bir sübvansiyon savaşına girip girmeyeceği veya bu savaşa girmek zorunda bırakılıp bırakılmayacağı sorusunu doğuruyor.

Sonuç olarak günümüz ekonomik koşullarında AB üzerindeki regülasyon baskısını arttıran esas sebebin enerji maliyetlerinin yüksekliği olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple AB’nin bürokratik süreçleri hızlandırarak tutarlı bir şekilde yatırımlara öncelik vermesi ve enerji maliyetlerini düşürecek adımlar atması gerektiğini söyleyebiliriz. Aksi halde yatırımcılarını yüksek fiyatlar karşısında ikna etmeye çalışan AB, Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) ile oyuna dahil olan ABD karşısındaki rekabet zeminini kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilir.

Dipnotlar

[1] İngilizce ifadesi “regulatory competition” olan terim şirketler hukuku bağlamında yargı sistemleri arasında şirketlerin kendi yargı çevresinde faaliyet göstermesi amacıyla oluşan yarışı ifade etmektedir. Armour, bir yasama yarışının söz konusu olabilmesi için, ilk olarak hukuk düzeninde yapılacak olan değişiklik şirketlerin işlem maliyetini azaltmalı, ikinci olarak değişiklik yapılan yargı düzeni, teşvik edilen şirketlerin kendi yargı çevresinde faaliyet göstermesi neticesine bir kazanım sağlaması gerektiğini ifade etmiştir. Yazara göre, her iki şartın sağlanması halinde hukuk düzenleri, şirketlerin kendi yargı çevresinde faaliyet göstermesi için düzenlemelerini yeniden dizayn etme uğraşı içine gireceklerdir. Bkz. John Armour, “Who Should Make Corporate Law? EC Legislation Versus Regulatory Competition”, ECGI - Law Working Paper No. 54/2005, 8.

[2] Bu gelişmeler doğrultusunda Avrupa Komisyonu tarafından 1999 yılında SLIM (Simpler Legislation The Internal Market) çalışması yayınlanmıştır. Üye ülkelerin uzman temsilcilerinden oluşan SLIM Çalışma Grubu, AET Birinci ve İkinci Konsey Yönergelerinin modernizasyonu ve bazı hususların serbestleşmesi yönünde önerilerde bulunmuştur. 2002 yılında ise, SLIM grubunun çalışmasına paralel olarak Şirketler Hukuku Yüksek Düzeyli Uzmanlar Grubu (High Level Group) tarafından, AB şirketler hukuku çerçevesini, şirket hukuku düzenlemelerini, kurumsal yönetim uygulamalarını ve standartlarını modernleştirmeye ve geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bkz. Beşir Fatih Doğan, “Avrupa Birliği Şirketler Hukuku Modernizasyon Çalışmaları, Avrupa Birliğinin 77/91EWG nolu İkinci Şirketler Yönergesinde Değişiklik Yapan 2006/68/EWG nolu Yönergenin Getirdiği Yenilikler”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 7/2, (2008), 1-13; Hanno Merkt, “Creditor Protection and Capital Maintenance from a German Perspective”, European Business Law Review 15/5 (2004): 1045-1057.

[3] https://www.congress.gov/bill/117th-congress/house-bill/5376

[4] https://www.democrats.senate.gov/imo/media/doc/inflation_reduction_act_one_page_summary.pdf

[5] https://www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2022/12/Inflation-Reduction-Act-Guidebook.pdf

[6]https://www.whitehouse.gov/briefing-room/statements-releases/2022/09/12/fact-sheet-how-the-inflation-reduction-act-will-help-small-businesses/

[7] https://www.congress.gov/117/plaws/publ169/PLAW-117publ169.pdf

[8] https://www.ft.com/content/59a8d135-3477-4d0a-8d12-20c7ef94be07

[9]https://www.euronews.com/2022/12/04/eu-must-react-to-distortions-of-competition-from-usas-inflation-reduction-act

[10]https://www.reuters.com/markets/rates-bonds/ecbs-de-guindos-says-changing-inflation-goal-will-hurt-credibility-2022-12-19/

Paylaş