-->

Yurt Dışına Çıkış "Vergisi"

Ar. Gör. Sıla Adak

I. GİRİŞ

8.3.2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 1. maddesi ile 50 TL olarak düzenlenen yurt dışına çıkış harcı (YDÇH), 5307 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Tutarının Yeniden Belirlenmesine Dair Cumhurbaşkanı Kararı ile 17 Mart 2022 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, 150 TL olarak belirlenmiştir. Geçen ay, TBMM’ye sunulacak olan ekonomik konulara ilişkin torba yasa tasarısı gündeme gelmiş, bu yasa tasarısında YDÇH’nin 150 TL’den 300 TL’ye çıkarılması öngörülmüş, bu artış da basının ilgisini çekmiştir.[1] Bu kısa çalışmanın konusu da 300 TL olması muhtemel bu zorunlu katkı payının niteliğinin tespitidir. Bu çerçeve çalışmada öncelikle YDÇH’ye ilişkin yasal düzenleme ortaya konulacak olup akabinde vergi, harç ve resim kavramları kısaca açıklanacaktır. Son bölümde ise YDÇH’nin hukuki niteliği, vergi, harç ve resim kavramları ışığında analiz edilecektir

II. Yasal Düzenleme

YDÇH ilk olarak, 23.2.1963 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 196 sayılı Dış Seyahat Harcamaları Vergisi Kanunu ile “dış seyahat harcamaları vergisi” adı altında uygulanmaya başlanmıştır. O zamanlar için YDÇH tipik bir tüketim vergisi görünümündeydi. Dış seyahat sebebiyle harcamalarda bulunan şahıslar (Türkiye’de mukim olsun veya olmasın) verginin mükellefi olarak düzenlenmişti. Verginin matrahı ise Türk parası kıymetini koruma mevzuatına göre dış seyahat harcamaları için tahsis edilen meblâğ ve Türk ve yabancı hava, deniz, kara taşıma kumpanyalarının Türkiye'deki şube, acente, büro ve temsilcileri tarafından satılan yolcu ve bagaj biletlerinin tutarı olarak belirlenmişti.[2]

Günümüzde ise bu katkı payı 8.3.2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun[3] (Kanun) ile düzenlenmektedir. Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca yurt dışına çıkış yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından çıkış başına 50 TL harç alınmaktadır ve harcın mükellefi, yurt dışına çıkış yapan kişiler olup bu kişilerin Türkiye’de mukim olup olmaması harcın kapsamı için önemli değildir. Aynı madde uyarınca 50 TL olarak belirlenen miktarın Cumhurbaşkanı tarafından üç katına kadar artırılması veya sıfıra kadar indirilmesi mümkündür ki Cumhurbaşkanı bu yetkisine dayanarak harcın miktarını, 5307 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Tutarının Yeniden Belirlenmesine Dair Cumhurbaşkanı Kararı[4] ile 17 Mart 2022 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, 150 TL olarak belirlemiştir.

Kanun’un 1. maddesinin 7. fıkrası, toplanan YDÇH hasılatının hangi kamu hizmetine tahsis edileceğini düzenlemektedir. Bu hükme göre YDÇH’nin 15 TL veya Cumhurbaşkanınca[5] 15 TL’den düşük bir miktar belirlenmesi hâlinde belirlenecek olan miktarın tamamı, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 2. maddesinin (f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılacak olup kalan miktar olan 135 TL genel bütçeye gelir kaydedilecektir.

Kanun’un 1. maddesinin 3. fıkrası uyarınca çıkış tarihi itibarıyla yurt dışında oturma izni bulunanlar, 7 yaşını doldurmamış olanlar, pasavan ve benzeri belgelerle çıkış yapanlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne kimlik belgesiyle çıkış yapanlar ile yurt dışına ticari amaçla sefer yapan kara, deniz, hava ve demiryolu toplu taşıma ve yük taşıma araçlarının mürettebatı YDÇH’den muaftır.

Kanun’un 1. maddesinin 6. fıkrası YDÇH’nin uygulanmasına ilişkin olan hangi hususlarda Gelir İdaresi Başkanlığı’na yetki verildiğini düzenlemektedir. Buna göre Gelir İdaresi Başkanlığı harcın tahsilat şeklini belirlemeye, harca tabi işlemlere taraf olanları harcın ödenmesinden sorumlu tutmaya, harca ilişkin beyan dönemlerini tahsilat tutarına bağlı olarak 15 günlük, aylık veya üçer aylık dönemler itibarıyla tespit etmeye, harcın iadesi ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

III. Vergi, Harç ve Resim Kavramları

YDÇH’nin hukuki nitelendirmesinin, isminde bahsedildiği üzere “harç” olup olmadığını anlayabilmek adına vergi, harç ve resim terimlerinin, vergi hukuku literatüründe klasik denilebilecek tanımlarının ortaya konulması gerekmektedir.

Vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere özel kesimden kamu kesimine doğru gerçekleşen karşılıksız, cebre dayanan ve kesin olarak yapılan parasal bir edimdir.[6] Cebre dayalı olarak tahsil edilen diğer katkı paylarından farklı olarak vergi, özel kesimden belirli bir kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilmemekte; bu çerçevede tahsil edilen para ile sağlanan kamu hizmetleri arasında doğrudan bir ilişki bulunmamaktadır.[7]

Harç ise, vergiden farklı olarak, belirli bir kamu hizmetine karşılık olarak tahsil edilmekte olup harca dayalı parasal aktarım anidir.[8] Vergide olduğu gibi kamusal maliyeti karşılamak üzere, kesin ve cebre dayalı olarak tahsil edilen harçlarda özel kesim, aktarmış olduğu parasal tutar karşılığında, yalnızca kamu kesimi tarafından sunulabilecek bir kamu hizmetinden yararlanmaktadır. Bu çerçevede yalnızca kamu kesimi tarafından sunulmayan; kamu kesiminin ticari ve sınai hizmetleri karşılığında alınan parasal tutarlar harç niteliğine sahip değildir, bu tür hizmetler için özel kesimden ücret tahsil edilmektedir.[9] Harçta özel kesim harca konu belirli kamu hizmetinin maliyetine katılmaktadır ve harç miktarı hizmet bedelinin tamamı veya bir kısmına ilişkindir.[10] Önemle belirtelim ki, bir zorunlu katkı payının kanuni isimlendirmesi harç olsa bile niteliği vergi yahut vergi olsa bile niteliği harç olabilmektedir. Örneğin 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda tapu ve kadastro işlemlerinden tahsil edilen harç emlak alım vergisi adı altında vergileştirilmiştir.[11]

Resim türündeki zorunlu katkı payında da tahsil edilen parasal tutar ile karşılığında belirli bir kamu hizmeti elde edilmektedir, ancak bu kamu hizmeti bir şeyin yapılmasına veya olmasına “izin vermek” şeklindedir.[12] Dolayısıyla aslında teknik anlamıyla resimler de harç tanımına uymaktadır ancak resimlerde kamu kesimi, kamusal gücüne dayanarak bir işin oluruna karar vermektedir. Resim, harç ve vergi üçlüsünde isimlendirmelerin zaman zaman birbiriyle kaynaşmış olduğu görülmektedir. Eskiden gümrük resmi, damga resmi gibi adlar altında tahsil edilen katkı paylarının da günümüzde vergileştiği ve gümrük vergisi veya damga vergisine dönüştüğü görülmektedir.[13] Ancak bu durum onların resim niteliğini etkilememektedir, sonuçta bu vergiler de içerisinde bir karşılık barındırmakta, karşılığında kamu kesiminden bir “olur” alınmaktadır.

Zorunlu katkı payları yalnızca vergi, resim ve harçtan oluşmamaktadır. Harcamalara katılma payı, şerefiye ve benzeri diğer mali yükümlülükler (parafiskal gelirler) de mevcuttur. Örneğin harcamalara katılma payı özel kesimin; kamusal tesislerin yapımı, donanımı, genişletilmesi ya da iyileştirilmesi için yapılan harcamalara katılmasıdır.[14] Günümüzde belediyece toplanan yol, kanalizasyon ve su harcamalarına katılma payı bu tür mali yükümlülüğe örnektir. Bu tür zorunlu katkı paylarının özünde zorunluluk yatmaktadır.[15] Diğer bir anlatımla belirli bir tercihte bulunan bir bireyin ilgili tutarı ödememek gibi bir tercihi yoktur: gelir vergisini ödememek için çalışmama yahut harç ödememek için pasaporta başvurmama veya dava hakkını kullanmama gibi tercihlerde bulunmamak, her zaman makul görünmese de, pekâlâ mümkündür. Ancak çalışma, pasaporta başvurma veya dava açma tercihlerini yapan ve bu şekilde hukuki statüsünü değiştiren (çalışan, başvuran, davacı) bir kişinin, gelir vergisi veya pasaport yahut yargı harcını ödememe gibi bir tercihi bulunmamaktadır. Bu durum resimde de böyledir. Zorunluluğun, kamu kesiminin cebri icra kuvveti kapsamında düşünülmesi gerekir. Ödenmesi zorunlu olan vergi, harç veya resmin ödenmemesi halinde kamu kesimi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca ilgili meblağı tahsil etme yetkisine sahiptir.

Diğer bir husus da bir kamu hizmeti için ne zaman harç (veya resim) tahsil edileceği sorunudur. Başka bir deyişle, bir kamu hizmetinin maliyetinin (vergilerden oluşan) genel bütçeden mi karşılanacağı yoksa (harç veya resimde olduğu gibi) ilgili hizmetten faydalananların mı hizmetin maliyetine iştirak edeceği sorusu akla gelebilir. Burada her kamu hizmetinin kendine özgü niteliği ön plandadır. Bir kamu hizmetinin faydaları bireyler arasında bölüştürülememekteyse ve bu nedenle ilgili hizmetin bedeli tayin edilememekteyse, bu hizmetten faydalananlara harç veya resim adı altında bir bedel yükletilmesi mümkün olmayabilir. Savunma, eğitim gibi tam kamusal mallar buna örnektir.[16] Bu gibi kamu hizmetlerinin, vergilerden oluşan genel bütçesinden karşılanması makul olandır; zira vergi bütün kamu hizmetleri giderlerine karşı anonim katılma paylarından oluşmaktadır.[17] Yalnızca kamu kesimi tekelinde olan ve ticari nitelik taşımayan kamu hizmetlerinin faydaları şayet bireyler arasında bölüştürülebiliyorsa, bu durumda ilgili hizmetin giderleri vergilerle beraber, hizmetten faydalananlarca da karşılanır.[18] Kamu hizmeti özellikle ticari bir nitelik barındırıyorsa ve kamu kesiminin tekelinde değilse, bu halde ilgili kamu hizmetinin maliyeti de göz önünde bulundurularak bir miktar ücret istenmesi mümkün olabilir. Ancak burada sosyal devlet olma ilkesinin gözetilmesi gerekmektedir. Örneğin zihinsel engelli bir vatandaşın bakımı için ücret talep edilmesi[19] yahut belediyelerce çöp toplanması amacıyla belediyede mukim kişilerden belirli bir ücret toplanması[20] gibi uygulamalar, sosyal devlet olma ilkesi ile çelişen uygulamalardır. Öncelik kamu hizmetlerinin vergilerden oluşan genel bütçeden karşılanmasıdır.[21] Temel hak ve özgürlükler bağlamında bakıldığında idarenin, devletin tekelinde olan bir kamu hizmetini sunmada hiçbir takdir hakkı yoksa; diğer bir anlatımla idare, temel hak ve özgürlükler gereği olarak bir kamu hizmetini sunma mecburiyetinde ise, hizmetten yararlananlardan herhangi bir doğrudan karşılık beklenmemelidir. Ancak hizmeti sunma, idarenin takdir yetkisine bırakılmış ise ve sağlanan fayda hizmetten yararlananlara bölüştürülebiliyorsa ilgili kamu hizmeti harca veya resme tabi tutulabilir.[22]

IV. Yurt Dışına Çıkış Harcı: Vergi mi? Harç mı? Resim mi?

Bir önceki başlıktan çıkarılacak sonuç, bir mali yükümlülük için; 1) özel kesimden kamu kesimine bir aktarım; 2) parasal bir aktarım; 3) zorunlu aktarım; 4) tahsil edilen tutarın kamu giderlerine özgülenmesi; 4) karşılıksız (vergide) veya karşılıklı (harç ve resimde) bir aktarımdan söz edilmesi gerekmektedir. Bu bölümde YDÇH’nin bu özellikleri barındırıp barındırmadığı; barındırıyor ise hangi zorunlu katkı payı türü niteliğinde olduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.

YDÇH’de; mükellefin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak düzenlenmesiyle özel kesimden kamu kesimine olan ve miktarının 150 TL olması nedeniyle parasal bir nitelikte olan aktarımdan bahsedildiği açıktır. Kanun’un 1. maddesinin 7. fıkrasında belirtildiği üzere, YDÇH miktarı olan 150 TL’nin 15 TL’si Toplu Konutlar Kanunu kapsamındaki hizmetlerin karşılanmasına özgülenmiş; 135 TL’si ise genel bütçeye gelir olarak kaydedilmiştir. Aktarımın zorunlu olduğu da açıktır; zira yurt dışına çıkma yönünde bir tercihi olan vatandaş için YDÇH tahsil edilmesi zorunludur. Bu noktada YDÇH’nin niteliğini belirleyecek olan husus; mükellef olan vatandaşların 150 TL’nin karşılığında herhangi bir belirli kamu hizmeti alıp almadığıdır.

Her ne kadar harç adı altında tahsil edilse de yurt dışına çıkmak isteyen bir Türk vatandaşının, YDÇH ödeyerek elde ettiği belirli bir kamu hizmeti yoktur, zira devletçe herhangi bir yurt dışına çıkma hizmeti sağlanmamaktadır. Varsayımsal olarak yurt dışına çıkma hizmetinin kamu kesimi tekelinde olduğu bir düzende bu kamu hizmetinden faydalananlara harç adı altında bir meblağ yükletilmesi söz konusu olabilir ancak bu durumda da ticari ve sınai nitelikte bir kamu hizmetinden söz edileceğinden bu farazi durumda dahi bu meblağa ücret denilmesinin daha doğru olacağını telkin ederdik. Başka bir açıdan, YDÇH’nin bir pasaport kontrol hizmeti bedeli olduğu görüşü ileri sürülebilir.[23] Ancak kamu hizmetinin kanunla tanımlanması ve düzenlenmesi gerektiğini atlamamak gerekir. Ne YDÇH’yi düzenleyen Kanun’da ne de Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanunun Uygulanmasına Dair Genel Tebliğ (Genel Tebliğ)[24] hükümlerinde bu yönde bir düzenleme vardır. Ayrıca pasaport kontrolünün bir kamu hizmetinden ziyade kolluk faaliyeti görünümünde olduğunu da belirtmek gerekir.[25] Bu durumda da devletin tekelinde olan ve faydası bireyler arasında bölüştürülemeyen kolluk faaliyetinin, devletin genel bütçe gelirinden karşılanması gerektiğinden bahsedilmesi gerekirdi. Aksi bir yorum takip edilseydi, günümüzde her vatandaşın kolluk birimlerine düzenli miktarlarda harç adı altında ödeme yapması beklenirdi ki bu durum sosyal devlet olma ilkesinden sapılması anlamına gelirdi. Diğer yandan pasaport kontrolü esasında uluslararası zorunluluklardan kaynaklanan da bir denetim faaliyetidir ve pasaportları kontrol edilen vatandaşlara sağlanan özel bir yarardan da bahsedilememektedir.[26] Özel bir yarar sağlandığını kabul etseydik dahi niçin bu özel yarardan sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yararlandığını açıklayabilmek güçtür. Bu düşünceler ışığında YDÇH’nin, isminin tam tersi bir şekilde, harç olmadığı görülmektedir.[27]

Harç niteliğini haiz olmadığı tespit edilen YDÇH’nin bir resim olup olmadığı da sorgulanmalıdır. Daha önce de belirtildiği üzere resim, yetkili makamların izni karşılığında alınmaktadır. YDÇH’nin devlet tarafından yurt dışına çıkmaya verilen bir izin karşılığında alındığı fikri ileri sürülebilir.[28] Gerçekten de YDÇH’nin uygulanmasına ilişkin Genel Tebliğ’de YDÇH’nin, "yurt dışına çıkış harç pulu" alınmak suretiyle ya da vergi daireleri, gümrük saymanlıkları ve yetkili bankalara makbuz karşılığında ödenmesi bu fikri destekler görünmektedir. Ancak pul veya makbuz uygulaması yalnızca verginin/harcın/resmin alındığını gösterir bir belge olup ilgili ödemenin hukuki niteliği hakkında bir bilgi vermemektedir. YDÇH uygulamasında, resimlerde klasik olarak karşılaşılan başvuru-değerlendirme-sonuç prosedürleri de işlememektedir. Buna ek olarak belirtelim ki, potansiyel bir yurt dışına çıkma izni görüşü, esasında pasaport uygulamasından da başka bir şey değildir. Yurt dışına çıkmak isteyen bir Türk vatandaşı, pasaporta ilişkin harç bedellerini ödeyerek ve gerekli vize işlemlerini tamamlayarak yurt dışına çıkabilme konusunda devlet tarafından bir olur almış olmaktadır. Bu durumda Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan seyahat özgürlüğü akla gelmeli ve sınırlama olmayan yerde özgürlüğün başladığı hatırlanmalıdır. Ek olarak, YDÇH’ye ilişkin Kanun hükümlerinde açıkça bu meblağın yetkili makamlarca verilen bir izin karşılığında alındığına ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Daha da önemlisi YDÇH mükellefi, YDÇH’yi ödeyerek hangi makamdan izin almış olmaktadır? Kolluk birimlerince yapılan bir inceleme söz konusu olduğundan vatandaşların yurt dışına çıkmasına izin veren yetkili makam kolluk birimleridir mi denilmelidir? Kolluk kuvvetlerinin kanuni görev tanımları ve temel hak ve özgürlükler göz önüne alındığında bu soruya olumsuz yanıt vermek gerekir. Bu açıklamalar göz önüne alındığında YDÇH’nin resim türündeki bir mali yükümlülük de olmadığı yönünde sonuca varmak gerekir.

Bütün bu değerlendirmeler birlikte düşünüldüğünde, YDÇH’nin belirli bir hizmet karşılığı yahut belirli bir izin karşılığı mükelleflerden tahsil edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda yurt dışına çıkış harcı yerine yurt dışına çıkış vergisinden bahsedilmesi gerekir. Bu yükümlülüğün orijinal halinde bir tüketim vergisi olarak düzenlenmesi de bu görüşü destekler niteliktedir.[29] Anayasa Mahkemesi, 2014 ve 2022 senelerinde YDÇH’nin Anayasa’ya uygunluğunu incelediği başvuruların her ikisinde de YDÇH’nin “Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen vergi, resim, harç benzeri malî yükümlülük kavramı içinde değerlendirilebilecek bir kamu geliri niteliği” taşıdığını belirtmiş[30] ancak YDÇH’nin hukuki niteliği hakkında bir yorumda bulunmamıştır. Ancak Mart 2022’deki başvuruda Mahkeme’nin, bu mali yükümlülüğün “kişilerin ve toplumun huzur ve refahını sağlama amacına” hizmet ettiği yorumunda bulunması, YDÇH’nin belirli bir kamu hizmetine karşılık olarak alınmadığı ve bir vergi niteliğinde olduğu görüşümüzü destekler diğer bir kanıt olarak karşımıza çıkmaktadır.

Her ne kadar YDÇH’nin niteliği sorununa ilişkin olmasa da son olarak değinilmesi gereken ve ayrı bir çalışma konusu teşkil eden husus, YDÇH’nin ödenmemesi halinde mükelleflerin yurt dışına çıkışının engellenmesidir. Esasında YDÇH’nin yurt dışına çıkma izni olduğu görüşünün de temelinde bu uygulama yatmaktadır. Ancak önemle belirtelim ki ne Kanun’da ne de Genel Tebliğ’de YDÇH’nin ödenmemesi halinde kişinin yurt dışına çıkışının engelleneceği düzenlenmektedir. Bu pratik tamamen uygulamadan kaynaklanmakta olup[31] Anayasa’nın 23. maddesinde[32] yer alan seyahat özgürlüğüne açık bir aykırılık teşkil etmektedir.[33] Anayasa’nın 23. maddesinde vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğünün yalnızca suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabileceği düzenlenmiştir ve madde hükmünde bir mali yükümlülüğün yerine getirilmemesi seyahat özgürlüğünü sınırlama nedeni olarak sayılmamıştır.[34] Gerekli prosedürleri tamamlamış bireylerin yurt dışına çıkmalarına engel hiçbir kanuni düzenleme bulunmuyorsa, kişinin seyahat özgürlüğüne müdahale edilmemesi anayasal bir zorunluluktur.[35] Belirtelim ki bu durum YDÇH’nin niteliğinden de bağımsızdır; bir mali yükümlülüğün (vergi veya resim olmasına bakılmaksızın) yerine getirilmemesinin yaptırımı, devletin cebri icra kuvvetine dayanarak alacağını tahsil etmesi olup yurt dışına çıkışının engellenmesi değildir.[36] Bu engelleme ancak, Anayasa’da belirtildiği üzere, hâkim kararı ile mümkündür. Dolayısıyla hem kanunilik ilkesine hem de anayasal kuvvetteki seyahat özgürlüğüne aykırı bir uygulamaya dayanılarak YDÇH’nin karşılığında kamu kesiminden bir izin alındığının savunulması ve niteliğinin resim olduğu sonucuna ulaşılması hatalı olacaktır.

Bütün bu değerlendirmeler ışığında sonuçlandırılmalıdır ki, yurt dışına çıkış harcı esasen bir vergi görünümündedir. Dahası, öyle bir vergidir ve zorunluluk unsuru o kadar kuvvetlidir ki diğer vergilerde olduğu gibi tahsil edilememesi durumunda mükellef, cezalı tarhiyat ile değil yurt dışına çıkma yasağı ile karşılaşmaktadır. Vergi sisteminin işleyişine de aykırı olan ve seyahat özgürlüğünü ihlal eden bu uygulamanın gecikmeden terk edilmesi gerekmektedir.

 

Dipnotlar

 

[1] Cumhuriyet, Yurtdışı çıkış harcına 4 yılda yüzde bin 900 zam, Bağlantı: https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/yurtdisi-cikis-harcina-4-yilda-yuzde-bin-900-zam-1988045 (Erişim Tarihi: 8.11.2022); T24, Yurt dışına çıkış harcı 300 lira olacak, Bağlantı: https://t24.com.tr/haber/yurt-disina-cikis-harci-300-lira-olacak,1063391 (Erişim Tarihi: 8.11.2022); Turizm Gazetesi, Yurt dışına çıkış harcı 300 liraya çıkarılacak, Bağlantı: https://www.turizmgazetesi.com/haber/yurtdisina-cikis-harci-300-liraya-cikarilacak/83483 (Erişim Tarihi: 8.11.2022).

[2] YDÇH’nin daha detaylı bir tarihsel gelişimi için bkz. Seyfettin Kara, “Yurt Dışı Çıkış Harcının Anayasa’ya Aykırılığı Sorunu”, Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, s. 151-155

[3] 8.3.2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Resmî Gazete Tarih: 23.3.2007, Sayı: 26471.

[4] 17.3.2022 tarihli ve 5307 sayılı sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Tutarının Yeniden Belirlenmesine Dair Cumhurbaşkanı Kararı, Resmî Gazete Tarih: 18.3.2022, Sayı: 31782.

[5] Her ne kadar Kanun’da yalnızca Cumhurbaşkanı’nca belirlenecek miktardan söz edilse de Kanun ile belirlenecek miktarın da 15 TL’den düşük olması halinde bu hüküm uygulama alanı bulabilecektir.

[6] Selim Kaneti, Esra Ekmekci, Gülsen Güneş, Mahmut Kaşıkçı, Vergi Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2022, s. 4.

[7] Selahattin Tuncer, “Vergi ve Benzeri Diğer Kamu Gelirleri Arasındaki İlişkiler”, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, 1969, s. 258.

[8] AYM, E. 2011/64, K. 2012/168, KT: 01.11.2012; AYM, E. 2011/54, K. 2011/142, KT: 20.10.2011; Muâlla Öncel, Ahmet Kumrulu, Nami Çağan, Cenker Göker, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2021, s. 467; Tuncer, s. 261-2; Kaneti ve diğerleri, s. 6.

[9] M. Kâmil Mutluer, Vergi Genel Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 10.

[10] Tuncer, s. 262.

[11] Tuncer, s. 262.

[12] Kaneti ve diğerleri, s. 7.

[13] Tuncer, s. 259.

[14] Kaneti, s. 8.

[15] Tuncer, s. 268.

[16] Murat Batı, Vergi Hukuku (Genel Hükümler), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2022, s. 32.

[17] AYM, E. 1984/9, K. 1985/4, KT: 18.02.1985.

[18] Batı, s. 32.

[19] D. İDDK., E. 2000/401, K. 2000/938, 03.07.2000: “Sosyal hizmetler, maddi, manevi ve sosyal yoksunlukların giderilmesine ve ihtiyaçların karşılanmasına, sosyal sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olmayı ve hayat standartlarının iyileştirilmesini, yükseltilmesini amaçladığına göre sosyal hizmetlerin ücret karşılığı sunulmasının söz konusu olamayacağı dolayısıyla Anayasada yerini bulan sosyal devlet olma ilkesinin bir gereği olarak söz konusu hizmetlerden muhtaç ve özürlü olan herkesin aynı ölçüde yararlandırılması gerektiği kuşkusuzdur.”

[20] D. 9. D., E. 1989/486, K. 1990/3638, 22.11.1990: “…Belediye Meclis tarife kararına istinaden Çöp Taşıma Ücretinin istenildiği, belediyelerin mecburi hizmetleri dışındaki isteğe bağlı hizmet karşılığı alınacak ücretler için tarife düzenliyebileceği, çöplerin toplanması ve taşınmasının belediyenin zorunlu görevleri arasında olduğu, kişi ve kuruluşların isteğine bağlı olmaksızın çöplerin toplanmasının belediyenin asli görevi içinde bulunduğu, bu nedenle yasal dayanaktan yoksun tarhiyatın terkini icap edeceği…

[21] Kaneti ve diğerleri, s. 53-4.

[22] Çınar Can Evren, “Bir Danıştay Kararı Üzerine Kamu Hizmetinde Bedel Sorunu”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 1, Ankara, 2007, s. 685.

[23] Bu görüş için bkz. Ömer Faruk Erol, İdarenin Sivil Havacılık Alanında Hava Taşımacılığına İlişkin Faaliyetleri, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 165; AYM [GK], E. 2019/94, K. 2022/32, KT: 24.3.2022: Engin Yıldırım’ın Karşı Oy Yazısı.

[24] Bkz. Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanunun Uygulanmasına Dair Genel Tebliğ, Seri No: 1, Resmî Gazete Tarih: 30.3.2007, Sayı: 26478.

[25] Erol, s. 165.

[26] AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014: Serruh Kaleli’nin Karşı Oy Yazısı.

[27] Aynı görüşte bkz. AYM [GK], E. 2019/94, K. 2022/32, KT: 24.3.2022: Engin Yıldırım’ın Karşı Oy Yazısı; Bekir Özcan, “Yurt Dışı Çıkış Harcının Anayasaya Aykırılığı”, Legal Mali Hukuk Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 208, 2022, s. 863; AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014: Başkanvekili Serruh Kaleli’nin Karşı Oy Yazısı. Aksi görüşte bkz. AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014: Zühtü Arslan’ın Karşı Oy Yazısı.

[28] Özcan, s. 864.

[29] Özcan, s. 863.

[30] AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014; AYM [GK], E. 2019/94, K. 2022/32, KT: 24.3.2022, para. 122.

[31] Özcan, s. 866.

[32] Anayasa’nın 23. maddesi şu şekildedir: “Madde 23 – Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek; Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/3 md.) Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.

Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.”

[33] Aynı görüşte bkz. Özcan, s. 870; AYM [GK], E. 2019/94, K. 2022/32, KT: 24.3.2022: Engin Yıldırım’ın Karşı Oy Yazısı; AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014: Alifeyyaz Paksüt’ün Karşı Oy Yazısı.

[34] AYM [GK], E. 2013/66, K. 2014/19, KT: 29.1.2014: Erdal Tercan’ın Karşı Oy Yazısı.

[35] Vatandaşlara YDÇH’nin yükletilmesinin başlı başına bir seyahat özgürlüğü ihlali olduğu görüşü için bkz. Kara, s. 165.

[36] Özcan’ın da haklı olarak işaret ettiği gibi, milyonlarca liralık vergi borcu olan bir vatandaşa dahi yurt dışına çıkış yasağı konulmamaktayken, 150 TL’yi ödemeyen bir vatandaşın seyahat hürriyetinin kısıtlanması kabul edilemez. Özcan, s. 869.

Paylaş