-->

Machiavelli ve Adamotu

Cemal Bâli Akal

 

Bir oyun yazarı da olan Machiavelli’nin dünyaya bakışı hem onun oyunlarından hoşlanan iki Papa’nın, Leone X ile Clementius VII’nin hem de dönemin çeşitli İtalyan şehirlerindeki tiyatro izleyicilerinin meşrebine bire bir uyar. Bu ortaklık açısından, Machiavelli’nin sağlığında bu şehirlerde uçarı ve sevimli bir ün kazanmasına yol açan Adamotu (Mandragola) özellikle önemlidir. Bazı yorumcuların bir Commedia dell’Arte öncesi başeseri saydıkları oyun 1514-1518 arasında yazılır. 1518’de ilk kez Lorenzo di Piero de Medici’nin evliliği şerefine Firenze’de sahnelenen Adamotu’nu izleyebilmek için, Papa Leone X Roma’da bir tiyatro sahnesi kurdurup dekorları getirtir ve tüm oyuncuları davet eder. Papa Clementius VII’nin de oyunu izlediği söyleniyor. 1522’de Venezia’da ve 1526’da Modena’da da başarıyla sahneye koyulan Adamotu’nun metni 1524’te basılmış[1]. Adamotu kadar tanınmış olmasa bile, Plautus’un Casina’sından 1520’de uyarlanan ve ilk kez 1525’te Firenze’de, sonra Faenza’da sahneye koyulan Clizia da sağlığında Machiavelli’den söz ettirmiş, yine de basılmak için 1537’yi beklemiştir.

Adamotu’nun Machiavelli hakkındaki ezberleri bozan bir özelliği daha var: O da Machiavelli-Medici ilişkileridir. Medicilerin, Firenze yönetimini ele geçirdiklerinde eski yöneticilerin adamı sayılan, aslında Firenze’nin sadık görevlisi olan Machiavelli’den kuşkulandıkları bir gerçek. Bu nedenle kısa bir dönem hapis yatsa da Machiavelli’yle Mediciler arasındaki soğukluğun, sanıldığı gibi hep sürmediğini, birer Medici olan Leone ve Clementius’un onun oyunlarına duydukları ilgi kanıtlıyor. Üstelik bu ilgi yalnızca Machiavelli’nin teatral ustalığından ve Papaları çok güldürebilmesinden kaynaklanmıyor. İlk Medici Papa olan Leone 1520’de ondan Firenze için, Commedia dell’Arte sayılamayacak –ya da siyasi-hukuki bir sahne başka bir tiyatro koltuğundan izlendiğinde sayılabilecek– bir yönetim reformu tasarısı hazırlamasını istiyor; ama tasarı ancak bu Papa’nın ölümünden sonra gün ışığına çıkıyor[2]. Papalık koltuğuna Clementius VII adıyla oturacak olan Kardinal Giulio de Medici, yine 1520’de, Machiavelli’nin başeseri olan ve Clementius VII’ye ithaf edeceği Firenze Tarihi’ni[3] sipariş ediyor. Kısacası, Medicilerin sözde gözden düşmüş bir Machiavelli’ye duydukları güvensizlik sürekli olsaydı, ondan böyle ciddi –tabii, asıl komik olan Machiavelli’ye hiç yakışmayacak asık suratlı bir yönetici ciddiyetidir– çalışmalar istemeleri mümkün olmazdı. Ayrıca Mediciler Firenze’de başa gelince hapse atılan Machiavelli’nin, Leone X Papalık tahtına çıkar çıkmaz ilan edilen genel afla serbest bırakılması da rastlantı sayılmaz.

Hemen buna bağlı bir ezber de Machiavelli gerçeğine uymuyor: Hükümdar’ı ve yazarını önce Katolik Kilisenin sonra da Protestan Kilisenin lanetlediği doğruysa da bu siyaset, Machiavelli’nin sağlığında Papalığın ve özellikle Medicilerin güdebileceği bir siyaset değildi. İffetli ve evli bir kadının, hem de Katolik bir dünyada bir din adamının suç ortaklığıyla baştan çıkarılmasını cüretkâr bir dille anlatan Adamotu’ndan hoşlanan bu Papalar, belli ki dünyaya Machiavelli’den farklı bir pencereden bakmıyor ve sadece uçarı dünyevi hazlar açısından değil, ama hukuki-siyasi-dinî kaygılar açısından da Hükümdar’ın savları onları şaşırtmıyordu. Machiavelli/Kilise çatışması daha sonra ortaya çıkacak ve muhafazakârlığı karşıt cephelerde günümüze kadar sürdürecektir: Machiavelli’nin neredeyse bütün eserleri sorunsuzca basıldıktan sonra, 1559’da Clementius’a[4] hiç benzemeyen Paulus IV’ün, sapkın eserlerin yasaklanmasına yönelik Index librorum prohibitorum’u devreye girer ve yalnızca Hükümdar değil, basılmamış olanlar da dahil yazarın tüm yazdıkları Index’e alınır; Machiavelli’nin ölümünden otuz yedi yıl sonra da 1564’te yasaklanır. Bu tür yasaklayıcı bir devlet dinini ya da din devletini savunanların hemen Machiavelli’nin eserlerine saldırmaları, “Makyavelizm” denen uydurmaya inananlar için her daim iyi bir uyarıdır. Birini tanımanın en iyi yolu onun düşmanlarına bakmaktır ve Machiavelli’ye her daim düşman olanlar dostlarının kim olduğunu bu yöntemle anlayabilir: Machiavelli karşıtlarının en mükemmel dostu, ifade özgürlüğü düşmanı, gözü dönmüş Papa Paulus IV’tür[5].

Adamotu’na dönmeden önce, oyun yazarının pek düşkün olduğu Terentius ve Plautus’la başlıyorum: Machiavelli tahminen Hükümdar’ı yazdığı 1513’ten önce Terentius’un Androslu Kadın (Andria) adlı oyununu Latinceden İtalyancaya çevirir[6]. Terentius da bu oyunu Menandros’un, bazı parçalarına ulaşılabilen Andria (Androslu Kadın) ve Perinthia (Perinthoslu Kadın) adlı oyunlarından uyarlamıştır. Terentius’un Yunancadan Latinceye çeviri yapması çok olağansa da Machiavelli’nin Latinceden İtalyancaya yaptığı çeviri üzerinde durmak gerekir. Machiavelli’nin döneminde Latince artık Kilise duvarları ardına çekilmiş teolojik bir dildir. Bir süre daha bilimsel ve diplomatik alana hâkim olmayı sürdürecekse bile, İtalyan şehirlerinin, özellikle de Machiavelli’ye göre Firenze’nin dili değildir. Onun, Hükümdar’dan en az on bir yıl sonra yazdığı tahmin edilen Dilimize İlişkin Söylev ya da Diyalog’da, Latinceyi bütünüyle devre dışı bırakarak soracağı soru şudur: Üçü de Firenzeli olan Dante, Boccacio ve Petrarca’nın eserlerinin dili İtalyanca mı, Toscana dili mi yoksa Firenze dili midir? Soruyu hayali bir diyalogda, Firenze dilinde yazmadığını iddia eden Dante’ye soran ve onunla tartışan Machiavelli, sözde İtalyan birliğini savunan biri için ezber bozan[7] saptamalarda bulunur: İtalya denen ülkeyi kafa karışmadan anlamanın tek yolu onu Lombardia, Romagna, Toscana, Papalık Toprakları ve Napoli Krallığı’na –bunları bir araya getirerek değil– bölerek düşünmektir. Bu bölünmüş topraklar ve onların farklılaşmış diyalektleri arasında, kalem erbabının, öncelikle de Dante’nin nereden çıktığına ve hangi dili konuştuğuna bakılmalıdır. Dante’nin dili, “Machiavelli’ye göre onun patria”sı olan Firenze’nin ya da vatanının dilidir ve Milano ya da Napoli gibi “başka vatanlar”ın dili olsa olsa önce Firenze dilinin, sonra Toscana dilinin taklididir. Bugün Ferraralılar, Napolililer, Vicenzalılar, Venezialılar arasında yetkin yazarlara rastlanıyorsa bunun nedeni, Dante, Boccaccio ve Petrarca’dan Firenze dilinde yazmayı öğrenerek, kendi “vatanlarının dili”nin içine battığı “tabii barbarlık”tan kurtulmuş olmalarıdır. Kısacası İtalya’da genel bir İtalyanca yok, kaynağını Firenze’de bulan bir Firenze dili vardır ve bu “vatanın dili”nin Milano, Venezia, Romagna ve Lombardia dilleriyle karıştırılmaması gerekir. Konu tiyatro olduğuna göre, bu dersten çıkarılacak bir diğer önemli sonuç da Firenze dilinin Firenzeli seyirci için komedyaya en uygun dil olduğudur. Komedyanın hedefi insanlara “özel hayatın aynası”nı sunarak ve onları böylece güldürerek ders verebilmekse, bu ancak o insanların yaşadığı vatana özgü deyimlerle yapılabilir[8]. Latium’un eski dilinde yazan Terentius’un Latincesiyle yapılması ise mümkün değildir. Sonuçta izleyiciler Menandros’un Yunanca, Terentius’un Latince ve Machiavelli’nin Firenze dilinde anlattıkları hep aynı olaylara gülerler, ama bunun için anlatı onları güldürebilecek dilde olmalıdır. 1520 tarihli Clizia’nın proloğu bu açıdan dört ya da beş yıl sonra yazılmış olan Dilimize İlişkin Söylev ya da Diyalog’un dersini önceden seyircisine verir: Dünya bu seyirciyi eğlendirerek nasıl anlatılmalı? -Anlayabileceği bir dilde, nasıl yaşıyor, algılıyor ve konuşuyorsa öyle; verità effettuale’ye ya da yaltaklanma, kötü niyet, hırs, açgözlülük, sefalet, kurnazlık, öfke, cimrilik dünyasına uygun biçimde; üstelik Atina ve Roma’da olduğundan da daha ölçüsüzce. Proloğunun sonunda “Firenzeli hanımların utançtan yüzlerini kızartacak ölçüde olmasa da oyunda uygunsuz sözcüklerle karşılaşılabilir” diye uyarıda bulunan Machiavelli “ölçü” üzerine bu söylediklerine hiç sadık kalmaz[9]. Clizia’da ve ondan daha pervasızca Adamotu’nda uygunsuzluğu abartır. Oyunları pek tutulduğuna göre, demek ki 16. yüzyılın başında yalnızca Papalar değil, evli ve iffetli kadınlar da Firenze dilinin bu uygunsuz sözcüklerinden pek hoşlanıyormuş.

Aynı gülünç konunun merkezinde değil, izleyicilerin merak ettiği bir yerde de genelde baba-oğul-köle üçlüsü arasında kaderi belirlenecek bir kadın bulunur. Oyununun proloğunda Terentius’un söylediği gibi[10], Menandros’un Androslu Kadın’ıyla Perinthoslu Kadın’ının kolayca bir araya getirilebilmesinin nedeni bu konu yakınlığıdır. Andria’da böyle bir araya gelen iki oyundan Androslu Kadın’ı bazılarının yine Menandros’un Samoslu Kadın’ıyla karıştırmalarının nedeni de budur. Sonunda söz konusu olan bir kadındır ve ataerkil mantıkla hep bu kapıya çıkılır. Andros’ta, Samos’ta, Marmara Ereğlisi’nde (Perinthos) ya da Sinop’ta, şaşmaz biçimde onun “sahibinin kim olacağı sorulur”. Machiavelli’nin son oyunu olan ve Plautus’un Casina’sından –Plautus da onu Sinoplu Diphilus’un Klèroumenoi’sinden (Kura Çekenler) uyarlamıştır– uyarlanan Clizia’nın, izleyicileri çok eğlendiren entrikası da İÖ 3. yüzyıldan Machiavelli’nin yüzyılına ve günümüze kadar hep bu olacaktır. Köleler ve Kadınlar: Diphilus’un, Menandros’un, Terentius’un, Plautus’un oyunlarında efendileri yöneten kurnaz kölelerin öne çıkması önemlidir. Menandros, tabii kölelik yanlısı Aristoteles’e hiç benzemeyen Epikuros’un arkadaşıymış. Epikuros gibi, dünyaya seyircilerinin bakmadığı bir yerden bakan bu oyun yazarları, tiyatro sayesinde onlara görmek istemedikleri şeyi allayıp pullayıp gösterirler. Oyunlarında efendilerinden daha akıllı kölelerden efendilerinden daha akıllı uşaklara geçilmiş olsa bile, Machiavelli de ifşa ettiği mantıkla onlardan farksızdır. Verità effettuale’sinde de köleleri ve uşakları hep kadınlar izler. Clizia’da, köle olmasa da babasının kim olduğu bilinmeyen bir kadın itibarlı bir Firenzeli aileye sokulmaz, olsa olsa bir uşakla evlendirilir; ama itibarlı ya da itibarsız o hep aynı konumdadır. Oyunun II. Perde 3. Sahnesinde yaşlı aşığın karısı, ya da genç aşığın annesi Sofronia şöyle diyecektir: “Bu kızı oğlumdan, kocamdan ve uşaklardan korumam gerek; her yandan saldırıya uğruyor”[11]. Uşaklar ya da köleler erkekse, efendilerinden hep daha akıllı olsalar bile, saldırganlar sırasının en arkasında onlar da hizaya girmiştir.

Adamotu ve Clizia arasındaki benzerlikler[12] son oyunun Adamotu tarafından belirlendiğini kanıtlar: Clizia’da yaşlı aşığın, –Machiavelli’nin bir erkek olarak kendisini de alaya alacak kadar “ince zekalı” olduğunu kanıtlayan biçimde– Nicomaco’nun ya da “Nicco-macho”nun[13] başına gelenler, cüretkâr bir dille anlatılan yatak oyunları çerçevesinde, Adamotu’ndaki iffetli kadının ahmak kocasının da başına gelmiştir. Sonra, Machiavelli özgün oyununun bazı karakterlerini de aynen Clizia’ya taşımıştır: Clizia’da ortaya çıkan Sostrata ya da Siro’nun ilk oyunun karakterlerinden olup olmadıkları belirsizse de, sahnede görülmedikleri halde onlardan söz edilen iffetli kadın Lucrezia, “bir defadan bir şey olmaz, nasıl olsa adam ölecek” diye aldatılan yaşlı koca ya da ahmak hukukçu[14] Nicia, bu sonuncuya oynanan oyunda evli kadını “kutsal aile”yi dolanmaya razı ederek belirleyici olan din adamı Timoteo[15], Adamotu’nun asıl karakterleridir. Kaldı ki Clizia’nın IV. Perdesinin sonundaki Şarkı[16], Adamotu’nun III. Perdesinin sonunda da[17] vardır: “Tutkuyla arzulanan hedefe götüren kurnazlık ne kadar tatlıdır. Kederimizden bizi nasıl arındırır ve ağızdaki her acı tadı tatlıya dönüştürür”.

Bu Şarkıda Machiavelli’ye yakıştırılan “amaca giden yolda her araç meşrudur” parolasını bulanlar mutlaka çıkacaktır. Birçok yorumcu, Machiavelli’nin söz konusu ünlü parolayı hiçbir kitabında dile getirmediğini söylese de bunu iddia etmeden önce Adamotu’nu okumaları gerekirmiş; ki parola bire bir dile getirilmese de şöyle ya da böyle Machiavelli’nin her eserinde belirir. Adamotu’nda da Timoteo “her şeyde yalnızca amacı düşünmek gerek” (El fine si ha a riguardare in tutte le cose)[18] der. Evli kadını, elbette makul bir bedel karşılığında, bir başkasıyla yatmaya ikna eden bu din adamı Kutsal Kitap’ı (Yaratılış 19) örnek gösterecektir: Dünyada başka erkek kalmadığını sanan Lût’un kızları çocuk sahibi olmak için babalarıyla yatarken günah işlememişlerdir, çünkü amaçları iyidir; tıpkı Lût’un da Sodom’un erkeklerine kızlarını sunmasının günah olmaması gibi, çünkü amacı sodomiye engel olmaktır. Ancak Papa’sından en basit seyircisine kadar o dönemin dünyasına ve her dünyaya uygun bu “araç ardındaki amaca” odaklanmış genel geçer bakışa, salt Machiavelli’nin sözde kötücül kuramına özgü istisnai bir anlam yakıştırmak makul değildir. Üstelik, Timoteo’nun sahtekârlığını ona “her şeyde yalnızca amacı düşünmek gerek” dedirterek kanıtlayan yazar, tüm düşmanlarını üzme pahasına, demek ki böyle bir araç-amaç ilişkisinin de karşısındadır. Machiavelli elbette bir ahlakçı olamaz, ama asık suratlı bir kinik de olamaz; o edebi ya da değil tüm eserlerinde dünyayı olduğu gibi görmeye ve ifşa etmeye çalışan bir yarı-alaycı ve yarı-karamsardır. Machiavelli’ye hiç uygun olmayan saçma ve de bayağı Makyavelizm ezberlerinden kurtulup, Adamotu’nun, insanların sahtekârlığını ya da verità effettualeyi anlatan “tadına” bakmak eğlenceli bir Machiavelli söylevine daha uygun düşer.

Clizia’nın sonundaki bir başka Şarkıyla, bu Machiavelli seyircisine şöyle seslenir: “Siz, insan hayatının bilge ve sevimli kuralını, şu dürüst ve alçakgönüllü örneği sessizce ve dikkatle dinleyen cömert ruhlar, onun sayesinde kaçınılması gereken şeyi ve dosdoğru göğe yükselmek için hangi yolun izlenmesi gerektiğini öğrendiniz” [19]. Oyunu izleyen ve önceki “tatlı kurnazlık” Şarkısını da dinleyen seyirciler bu son Şarkıyı nasıl karşıladılar acaba? Oyunlarında hangi yolun izleneceğini gösterecek bir ders verdiğini söyleyen Machiavelli’yi ciddiye alıp, onu tiyatrosu aracılığıyla insanlara seçilecek doğru yolu gösteren ve belli bir etik sunmaya çalışan bir “ahlakçı” sanan ahlakçılar çıkabilir[20]; tıpkı Hükümdar’la da bir ahlak dersi verildiğini savunanlar nasıl çıkıyorsa. Ama Adamotu’ndan iffetli ve evli bir kadının nasıl baştan çıkarılacağına ilişkin dersi almış olanlar, kahkahalarla gülmedilerse, son Şarkıda en azından gülümsemişlerdir. Zaten Machiavelli de Adamotu’nun proloğunda kadın seyircilerine Lucrezia gibi baştan çıkmalarını temenni ederek onları gülümsetmiştir. Yoksa Machiavelli evliliğin de zorunlu bir verità effettuale’den başka şey olamayacağını düşünüp, baştan çıkmasa da kimsenin dosdoğru göğe yükselemeyeceğini mi anlatmıştır oyununun satır aralarında? 

Machiavelli’nin Evlilik Yapan Şeytan Belfagor’un Eğlenceli Öyküsü’nde şeytanlar, cehenneme gelenlerin işledikleri her günahı evliliğin üstüne yıkıp yakındıklarını görünce, öykü yazarının yalnızca onlara –asla hukukçulara değil– yakıştırdığı “hukuki” bir olgunluk ve nesnellikle, ceza-sorumluluk bağını tartışmaya başlarlar: Evlilik gerçekten her kötülüğün nedeniyse cehennem azabının bir anlamı kalmayacaktır. Gönüllü ceza hukukçularımız bu nedenle medeni hukukçulara da dönüşüp, evliliğin ne olduğunu öğrenmek için, bu hukuki araştırmaya hiç de gönüllü olmayan Belfagor’u dünyaya gönderirler. Orada yakışıklı bir genç olarak ortaya çıkan, eski adıyla şeytan Belfagor yeni adıyla insan Roderigo, hemen Machiavelli’nin iffetli kadınlarına çok uygun bir adı olan “Onesta”yla evlenir. Öykünün sonunda, Belfagor, evlilik boyunduruğuna eşlik eden sıkıntı, rahatsızlık ve tehlikelere katlanmaktansa cehenneme dönmeye[21] can atacaktır. Burada elbette Machiavelli’yi de kuşatan ve eserinde yer yer yükselen ataerkil bir söylemi yakalayanlar çıkabilir. Yine de Machiavelli’den sonra, 16. yüzyılın sonlarında, Bodin[22] gibi modern devlet ve egemenlik kuramcısı umumi amme hukukçuları bile kadının şeytana tabii yatkınlığına yürekten inanmış ve bunu azılı bir kadın düşmanlığıyla özdeşleştirmişlerdi. Oysa Marx’ın, Epikuros ve Spinoza’nın bilinçlerini aşan sistemleri konusunda Lassalle’e yazdıkları[23] Machiavelli için de geçerlidir: Epikurosçu-Lucretiusçu bir sistem Machiavelli’yi içerirken onun bilincini aşar. O da ayrıca ne alaya almaktan hiç çekinmediği şeytana inanır ne de dolayısıyla kadını şeytana yakın bir varlık sayar. Kaldı ki Bir Haz Topluluğunun Uyması Gereken Kurallar[24] adlı satirik metninin 16. maddesinde, topluluğa katılmış evli çiftler için şu kuralı koyacaktır: Her evli kadın ya da erkek ayda en az on beş gün kocası ya da karısı yanında olmaksızın yalnız yatacaktır. En az on beş günle sınırlandığına göre ayın tamamına da huzur adına yayılabilecek bu güzel kurala uymayan çiftlere verilecek ceza ise iki ay birlikte yatmak gibi dayanılmaz bir işkence olacaktır. Machiavelli’nin liberten bakışını kanıtlayan ve bu kurgusal haz topluluğunun neler yapmak için kurallandırıldığını satır aralarından sezdiren metin, onun çok erken bir dönemde, içinde kadınlarla erkeklerin tamamen eşit olarak aynı kurallara uydukları bir topluluğu hayal edebildiğini gösterir. 28. maddedeki kuralla da eşitlikçilik, “gerçek” bir Makyavelist tavırla sürdürülür: Kadın ya da erkek tüm topluluk üyeleri uyurken iki gözlerini birden yummayacak, bunu sırayla yapacaklardır; hep gözü açık olmanın en iyi yolu budur. Ama 20. maddede gelinler kaynanalara ve oğullarına göre daha açık gözlü olmalıdır: Topluluktaki hiçbir kadının kaynanası olmamalı, tesadüfen varsa bile altı ay içinde ondan mutlaka kurtulunmalıdır; bu işte kullanılacak ilaçlar kaynananın, görevlerini yerine getirmeyen oğlu için de[25] önerilir. Machiavelli’nin kutsal aileye bakışı ya da dürüstçe kurallandırılmış bir haz topluluğunun ona mutlaka aykırı düşen kuralları bunlardır.

Boşanmanın yasak olduğu ve sadakate kimsenin –belki tam da boşanmak yasak olduğundan– önem vermediği bir dünyada, aldatılan ve aldatıldığı için de ahmak olması gereken bir koca, Firenze’de ya da her yerde, kadın ya da erkek, Papa ya da değil herkesi çok güldürür; aldatılan kadınsa, bu olay “vaka-i adiye”den sayılır. Olayımızda kitap kurdu olduğu için dünya işlerine aklı ermeyen[26] Nicia’nın, iffetli, inançlı ve güzel karısına göz koyan uçarı Callimaco tarafından nasıl oyuna getirildiği anlatılacaktır. O dönemdeki her ahmak gibi Latince duyduğu her söze aşırı saygı gösterip hemen kanan Nicia’yı, arada Latince paralayarak[27] –ve elbette Kilisenin resmi dilinde söylenenleri duyunca nedense kahkahalar atan seyircinin de onayını alarak– hekim olduğuna inandırır Callimaco. Lucrezia’dan çocuğu olmadığı için üzülen Nicia’ya, –elbette bunun sorumlusu bir erkek olamayacağına göre– Lucrezia’nın sorununu “adamotu”yla çözeceğini söyler. Bu harika ilacı içen kadının hemen bir çocuğu olacaktır. Ancak adamotunun hafif bir yan etkisi vardır: Onu içen kadınla ilk yatan erkek ölür. Dolayısıyla Nicia, Lucrezia’dan doğacak çocuğunu görebilmek istiyorsa, kadınla önce başka bir erkeğin yatmasını kabullenmelidir. Adam hemen öleceğine göre bunda da bir mahzur yoktur. Nicia bu su götürmez tıbbi öneriyi, Latince de dile getirildiği için, fazla direnmeden kabul eder; iş muhtemelen Latince bilmeyen iffetli Lucrezia’yı Firenze dilinde razı etmeye kalır. Orada da saygıdeğer din adamı Timoteo devreye girip, bu tıbbi çözüme başta yanaşmayan kadını, “önemli olanın amaç olduğunu söyleyerek” ikna eder. Machiavelli için anlamı farklı olmayan sözcüklerle, “iffetli” ve “ahmak” yola getirilince, mutlu amaca çabuk ulaşılır. Kılık değiştirip bir sokak serserisine benzeyen sahtekâr Callimaco’yu tanıyamayan Nicia onu kendi elleriyle karısının yatağına sokar. İşin aslını yatakta Callimaco’dan öğrenen Lucrezia ise bu oyundan pek hoşlanır[28]. IV. Perde şu Şarkıyla bitecektir[29]: “Ah tatlı gece! Ah tutkulu aşıkları kayıran kutsal ve sakin gece saatleri! Ne kadar çok hazzı içinizde taşırsınız ve yalnızca siz ruha göksel bir mutluluk verirsiniz”.

Adamotu’nun Papa dahil dönemin çeşitli İtalyan şehirlerindeki seyirciler tarafından pek sevildiği göz önüne alındığında, ahmak kocadan da sahtekâr aşıktan da iffeti başından savıp kurtulan kadından da daha önemli olan karakter, özel konumuyla Timoteo’dur. Bu din adamı, Machiavelli’nin Kiliseye bakışını tüm eserleri adına iyi özetleyen bir dinî temsilcidir. III. Perde 3. Sahnede arzı endam eyler ve sonra oyunun gizli omurgası olarak, Machiavelli’nin, din adamlarının da ötesinde insanlar ve dünya hakkındaki yorumlarını eksiksizce seyirciye sunar. Hükümdar’da insanları “nankör, değişken, sahtekâr, hilekâr, ödlek, açgözlü” diye niteleyen[30] Machiavelli, Adamotu’nun proloğunda da seyirciye iyi zaman geçirteceğini tahmin ettiği “karakter”leri –kayırdığı pek belli olan Lucrezia hariç– şöyle takdim edecektir: “Adi bir aşık, aklı kıt bir hukukçu, yoldan çıkmış bir rahip, kötü huylu bir asalak”. Yazarın insanlık hakkındaki yorumu, tıpkı Romalı oyun yazarı Plautus’unki gibi bütünüyle olumsuzdur: Plautus’un Casina’sının da tüm karakterleri sahtekârdır. Ana-oğul-baba üçlüsünde hiç kimse diğerine güvenmez. Elbette kölelerine de güvenmezler ve köleler de haklı olarak her fırsat çıktığında onları aldatırlar. İÖ 2. yüzyıldan 1500’lere, Roma’dan Firenze’ye oyun yazarlarının gözünde dünya hep böyledir ve Machiavelli’yi hiç eskitmeyen biçimde, böyle olmaya devam etmektedir. Adamotu’nun tüm karakterleri arasında, Machiavelli’nin deyimiyle “dosdoğru göğe yükselebilecek” tek bir kişi bile yoktur. Timoteo dışında: O da ötekilerden daha az sahtekâr olduğu için değil, kutsal mesleği gereği koltuğu yukarıda rezerve edilmiş olduğu için.

Timoteo oyunun sözde ikincil karakterlerinden biri olsa da III. Perde 9. Sahnede, IV. Perde 6. ve 11. Sahnede, V. Perde 1. ve 3. Sahnede[31] seyirciyle baş başa kalıp konuşur. Oyunun sonunda da perde onun seslenişi ardından iner. Oysa kurnaz Callimaco ve ahmak Nicia iki kez sahnede yalnız kalacak, düzenbaz Siro ise bu şansa bir kez erişecektir. Öyleyse dünyaya Machiavelli’yle aynı yerden bakarak, kurnazla ahmak arasında bir fark olmadığını düşünen, kendisinin de insan olarak onlardan ne daha iyi ne daha kötü olduğunu kavrayan Timoteo’yu izleyelim: Din adamı nasıl biri olduğunu seyirciyle ilk karşılaşmasında, üstelik Türkler üzerinden kanıtlar. Türklerin herkesi kazığa oturtacağına inanan ve dehşet içinde kendisine “Türkler bu yıl İtalya’ya girecek mi?” diye soran kadına[32], “Eğer dua okutmazsanız, kuşkusuz”[33] cevabını verir. “Kuşkusuz”, Timoteo Türklerin İtalya’yı işgal edeceğini düşünmez, ama dua sayesinde bu korkuyu paraya tahvil edebilecektir; Machiavelli de onun sayesinde hem Türk korkusunu hem de din adamlarının açgözlülüğünü sergileyebilecektir. Timoteo belli bir çıkar karşılığında, Nicia’yı ve Lucrezia’yı kandırıp kutsal ailenin değerlerini, “Kutsal Kitap’ı amaca götüren bir araç sayarak” alaşağı eder. Her türlü değere mesafeli Machiavelli de Kutsal Kitap’ın Timoteo türünden sahtekârlara bu imkânı verip onların işini kolaylaştırdığını bilir ve bu nedenle oyunda Lût ile kızları ve Sodom örneğine –elbette kötü niyetle– başvurur.

Iulius III’ün Papalık döneminde (1550-1555) Kardinaller Kurulunun kaleme aldığı bir metinde şunlar yazılıymış: “İncil’in özellikle modern dillerde okunmasına mümkün olduğunca az ve yalnızca otoritemiz altındaki ülkelerde izin verilmelidir. Ayin sırasında okunacak birkaç şey yeterli sayılmalı ve kimseye bundan fazlasını okuma izni verilmemelidir. Halk bu sınırlı okumayla yetindiği sürece çıkarlarımız korunacak, daha fazla okumak isterse bu çıkarlar tehlikeye girecektir”. Lût örneğindeki fantezinin de onun yerine oturtulacak gerçeğin de bu kurulun gözünde önemi yoktu. Tüm Papalıklar için önemli olan tam da o fanteziyi ya da gerçeği gizleyen sözde hakikatin korunması, bu sayede dizginlerin elde tutulmasıydı. Kendi hakikatleri olmayan bilime, hatta bazen Kutsal Kitap’a bile değil, alt seviyede hurafeye ihtiyaçları vardı ve Machiavelli bunu çok iyi kavrayanlardandı. Timoteo ise, oyunun en akıllı, dolayısıyla da en fazla sorumlu tutulacak sahtekârı olarak, Machiavelli’ye önce onu sonra da sahnenin arkasındaki asıl sahtekârları sorgulatacaktı. Sorumluluk ve zorunluluk hukuki açıdan birbirini reddeden sözcüklerdir: Timoteo da zorunluluğu devreye sokarak sorumluluğunu azaltmaya çalışacak, Ligurio denen şeytanın kendisini aldattığını, parmağını bu nedenle günaha sokup, önce kolunu, ardından tüm bedenini günaha batmış bulduğunu[34] açıklayacaktır. Machiavelli, Epikurosçu-Lucretiusçu bir özgür irade karşıtı ve determinist olduğundan onu insani zaaflarıyla elbette bir ölçüde mazur görür. Çünkü Timoteo’nun bir başka sahnede seyirciye itiraf ettiği gibi[35], onu da arkasındaki, inancın güçlenmesine değil, tam tersine zayıflamasına yol açan daha sorumlu bir kurum belirlemiştir. Sonsuzca olmasa da sahip olunan güç arttıkça sorumluluk artar; Timoteo’nun sorumluluğu, dinî gücü oranında, oyundaki diğer karakterlerinkinden fazlaysa da ondan da fazla sorumlu olanlar, önce insanları kuşatan kurumlar, sonra da bunların yöneticileridir.

Egemenlik ve devlet kuramcısı Bodin’in bir cadı avcısı da olduğu ve cadı olduğu düşünülen zavallı bir kadının yakılma kararına yargıç olarak imza attığı düşünülürse, hemen akla tüm yöneticilere sorulabilecek şu makul soru gelir: Hukukçu Bodin gerçekten cadıların varlığına inanıyor muydu; yoksa, Machiavelli’nin ifşa ettiği biçimde, yönetmeyi kolaylaştıran bir yönetim sanatını mı seçmişti? Cadılara inanmasa bile, inanıyor gözüktüğü şeye, aslında yalnızca yönetilenlerin mi inanması gerektiğini düşünüyordu? Böyle sorularla dolu gizemli ve hâkim düşünce karşıtı metinler olan Tribus impostoribus[36] ve Theophrastus redivivus’ta Machiavelli’nin Hükümdar’ından aktarılmış pasajlar da vardır[37]. Bu kışkırtıcı kitapların aykırı Machiavelli’sine, yukarıda Bodin’e sorulan soru sorulamaz: Amacının ardında, açığa çıkmasını istemediğin bir niyet mi var? Machiavelli’nin art niyet gizlemeyen tek amacı, görüldüğü ve anlaşıldığı sanılanın arkasında gizli verità effettuale’yi ya da eşitsiz güç ilişkilerini ortaya çıkarmaktır. Tıpkı Epikuros’un “adalet denen şeyin görece temeli”ni[38], Spinoza’nın “şeylerin gerçek nedeni”ni, Darwin’in “türlerin kökeni”ni, Nietzsche’nin her tür “meşruiyetin kaynağındaki çıplak şiddet”i, Marx’ın “altyapı”yı, Freud’un “bilinçaltı”nı, Kelsen’in “hukuki yapıları belirleyen Grundnorm”unu göstermeye çalışmaları gibi.

Machiavelli’nin belli başlı siyasi-hukuki yaklaşımları, Adamotu, Clizia, Evlilik Yapan Şeytan Belfagor’un Eğlenceli Öyküsü gibi edebi eserlerde de açıkça belirir[39]. Bunlara mesafeli kalanlar, onun verità effettuale’ye ya da etkili gerçekliğe odaklanmış siyasi-hukuki düşüncesinin bütününü asla kavrayamazlar[40]. Benedetto Croce “Machiavelli’nin gerçek ruh hali”ni en iyi temsil eden eserin Adamotu olduğunu düşünürmüş[41]. O gerçek ruh hali, modern ya da değil, her türlü yapılanma, zihniyet ve değer övgüsünün yerini alan bir gerçekçiliktir. Hiçbir insanın ve tavrın yüceltilmediği Adamotu’nda kusursuzca ortaya çıkan arayış budur. Machiavelli’nin ahlaksız bir siyaseti önerdiğine ya da tam tersine, ulusal birlik ve cumhuriyet fikriyle, yeni bir ahlakı gündeme getirdiğine ilişkin ezberleri aşmak gerekir:

Schmitt’e göre, Machiavelli ne tiranlara karşı üstü kapalı bir saldırıda bulunur, ne umutsuzluğa kapılmış bir İtalyan ulusçusu olarak birliktelik önerir, ne de iktidara ve çıkara verdiği önem nedeniyle yönetici bencilliği ahlakın üstüne çıkarır. Bunlar düşüncesinin ahlak-dışılığını açıklamaz. Hükümdarın yöntemi Machiavelli’de somut koşullar uyarınca sürekli değişir; çünkü coğrafi konuma, halkın özelliğine, dinî kanılara, iktidarın sosyal yoğunlaşmasına ve geleneklere göre ortaya her defasında farklı tipte bir yapı çıkar[42]. Hahmann bu göreci ve nesnel tavrı, Machiavelli’deki Epikuros etkisinin Aristotelesçi skolastik etkiden çok daha fazla olmasına bağlar. Bu nedenle de birçok açıdan, geleneksel Machiavelli ezberleri çürüyüp gitmiştir: Epikuros ve Lucretius, Machiavelli düşüncesinde Aristoteles ve Platon geleneğinin karşısına dikilince, bundan çıkarılacak sonuçlardan biri, modern meşruiyet anlayışına uygun cumhuriyetçi yaklaşıma karşı, hükümdarla uyrukları arasında kurulabilecek herhangi bir meşrulaştırıcı bağı yok saymak, hükümdarın gücünden başka şey düşünmemektir[43]. Butters da Hükümdar’la Titus Livius’un İlk On Kitabı Üstüne Söylevler[44] arasındaki sözde uzlaşmazlığı çözmeye çalışanların sorunun esasını gözden kaçırdıklarını, Machiavelli’nin ideal bir yönetim biçimiyle ilgilenmediğini, sadece hangi topluma hangi yönetim biçiminin uygun düşeceğini araştırdığını söyler[45]. Adil olanın zamana ve mekâna göre sürekli değişeceği ve asla sonsuz olamayacağı bir dünya anlayışına göre, siyasi bütünleri Epikurosçu gerçekçilikle düşünen Machiavelli’nin bir rejimi diğerine, örneğin cumhuriyeti tiranlığa kendinden menkul değerlerden yola çıkarak tercih ettiğini sanmak anlamsızdır[46]. De rerum natura’nın sistematik bir incelemesi olsa olsa Lucretius’un, Epikuros’a sadık kalarak, herhangi bir rejimi öne çıkarmadığını gösterir. İster bir kabile ister bir monarşi isterse bir yönetim biçimi olarak farklı republica’lar söz konusu olsun, aslolan –asla modern bir “kurucu sözleşme kurmacası”yla değil– “zarar vermeme ve zarar görmeme ilkesine dayalı Epikurosçu gerçek bir mutabakat”la güvenlik ve yarar üstüne kurulmuş şu ya da bu düzendir.  Machiavelli’nin cumhuriyetçiliğine ilişkin tartışmalar, Hükümdar’la Söylevler ya da sözde tiranlık övgüsüyle sözde cumhuriyet övgüsü arasında var olduğu iddia edilen –en azından Rousseau’ya kadar geri götürülebilecek– çok eskimiş bir ayrıma dayanır. Machiavelli iki kitabın yazımına hemen hemen aynı dönemde başladığından[47] aralarındaki bu radikal farklılık savı zaten hiçbir zaman pek makul olamasa da onun kopya ettiği De rerum natura’nın 1961’de Vatikan’da keşfedilişinden[48] önce, söz konusu tartışma kısmen güncel sayılabilirdi. Artık ya da tam “altmış bir yıldır” öyle değil. Epikurosçu-Lucretiusçu natüralist ve materyalist etki, Landon’a göre de Hükümdar’la Söylevler arasındaki düşünsel devamlılığı kanıtlar[49]. Üstelik bu düşünsel süreklilik, yalnızca hemen akla gelen bu iki kitap arasında değil, toplu eserin genelde ihmal edilen ya da habersiz olunan diğer önemli parçaları arasında da vardır. Hem onlardaki ayrıntıları gözden kaçıranlar hem de “kuramcı olmayan uçarı bir tarihçinin[50] iki farklı kuramsal görüşü nasıl ileri sürmüş olabileceğini” sormayanlar, dönemin İtalyan şehirlerini cumhuriyetin modern anlamıyla özdeşleştirirler. Oysa Foucault’nun deyimiyle, herkes en azından biraz nominalist olabilmelidir[51] ya da Althusser’in Machiavelli üstüne yazdığı metinde belirttiği gibi, “nominalizm materyalizme giden en iyi yoldur”[52] ve Machiavelli’nin republica’dan ne anladığını bu yol üstünde düşünmek gerekir. Modern anlamda meşruiyetçi diğer yol üzerinde ise, “bir” cumhuriyet ve cumhuriyetçilik, ona uygun “bir” özgürlük fikriyle, bugünden geçmişe yakıştırılarak Machiavelli’ye atfedilir. Onun, republica sözcüğünün içini çeşitli verità effettuale’lere göre her defasında nasıl doldurmuş olabileceği ise hiç düşünülmez. Ancak dönemin şehirlerinin Machiavelli için ne ifade ettiği sorulur sorulmaz, verilecek cevaplar bu ezberleri hemen çökertir: Machiavelli republica denilen bir yerde yaşadığı ölçüde, ancak “o republica’ya göre” cumhuriyetçi olabilirdi[53]. Ama o yer, bugün cumhuriyet sözcüğünün beş ya da altı farklı anlamından sadece ikisine uyan ve birbirinden de yine çok farklı olan “ulus devlet”e ya da salt onun “yönetim biçimi”ne ne kadar benzeyebilir? Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, Machiavelli’nin kafasındaki siyasi bütünün sınırları kendi şehrinin duvarlarıdır. Hükümdar’dan dört yıl sonra yazılan Eşek’in Beşinci bölümünde –yapılanma ve zihniyet olarak birbiriyle hiç ilişkisi de bulunmayan– Atina, Sparta ya da Firenze’nin, o duvarların dışına yayılmaya kalkıştıklarında ideal konumlarını kaybettiklerini anlatır ve –diplomatik görevle gidip geldiği Fransa’nın, İspanya, Hollanda ve İngiltere’yle birlikte, ilk modern republica’lardan biri olduğunu bir türlü fark edemeyip– küçük Alman şehirlerini ideal republicası’na örnek olarak gösterir: Güvenlik içindedirler, çünkü hiçbirinin toprağı altı milden fazla değildir; oysa Heinrich VII (Arrigo) ve imparatorluk güçlerinin bile zamanında kaygılandıramadığı Firenze, bu duvarların dışına yayılıp büyüdüğünden beri her şeyden korkmaktadır[54]. Her modern yapılanmanın gerektirdiği biçimde büyümekten böylesine korkan bir Machiavelli’nin hem yönetenin konumunu hem de yönetim biçimini anlatmak için belirsizce kullandığı stato’nun, devlet sözcüğünün bugünkü anlamına uygun bir yapılanmaya ve zihniyete denk düşmediğini Skinner söyler[55]. Ondan önce, bu savı Passerin d’Entrêves de 1962’de açıkça dile getirmişti[56]. Devleti düşünmeden, onun yönetim biçimi olan ya da en azından onunla özdeşleşen bir cumhuriyeti düşünmek mümkün değilse, devleti –ki o da farklı dönemlerde içi farklı doldurulan bir sözcüktür– düşünemeyen Machiavelli’nin bu modern anlamlara bürünmüş bir cumhuriyeti düşünmesi de mümkün değildir.

Cumhuriyetçilikle özdeşleşecek modern bir temsilî yönetim ideolojisinden Machiavelli’yi kurtarmaya çalışanlar ise, –cumhuriyetçilikle halkçılığın aynı anlama gelebileceğini sananlara karşı– “cumhuriyetçi” Machiavelli’nin yerine daha belirsiz bir genellemeyle “halkçı” Machiavelli’yi oturtarak, bir halk yönetimi düşüncesini tercih ederler. Örneğin bu eğilimdeki Rodríguez, “Machiavelli tipi cumhuriyetçiliğin modern temsilî yönetimle hiç ilgisi olmadığını” tutarlılıkla belirtir, ama bunu halkçı Machiavelli’yi cumhuriyetçi bir Machiavelli’den ayırabilmek ve onun eserinden –Luccalı Castruccio Castracani’nin Hayatı[57] da dahil– bir “halk yönetimi” düşüncesi çıkarabilmek için[58] yapar. Oysa bu durumda da her türlü yönetim karşısında nesnel ve gerçekçi kalan Machiavelli, ait olmadığı modern bir sorunsaldan çıkarılıp ait olamayacağı bir başka modern sorunsalın içine sokulmuş olur. Hükümdar’dan önce yazılan[59] I Capitoli’nin “Nankörlük” başlıklı şiirinde, sözde halkçı Machiavelli –Popul sözcüğünün içini her defasında nasıl doldurduğu da ilginç bir araştırma konusu olurdu– şöyle der: “Nankörlük yönetenlerin yüreğinde filizlenir; en çok da halk yönettiği zaman, onun yüreğinde yeşerir”[60]. Bu saptamanın ardından sıra, Hükümdar’ın IX. Bölümünde gönderme yaptığı ünlü “halk deyişi”ne gelir: “Halkı temel alan, çamura temel atmış olur”[61]. Bunlara rağmen, kendinden menkul bir cumhuriyetçiliğe alternatif olarak sunulan kendinden menkul bu halkçılık, bir ölçüde, Gramsci’nin – “modern Hükümdar ile Sorel’in genel grev mitosu” ve “kolektif irade simgesi ile bir tür jakobenizm” arasında bağ kurarken –  Machiavelli’yi de içine taşıdığı sorunsaldır. Bu çerçevede Machiavelli’den çok Sorel’i yorumlayan Gramsci’nin ünlü metni, Hükümdar’la yazarı konusundaki bazı ısrarlı yanılgıların da kaynağı olmuştur. Yine de kitapta özgürlük/zorunluluk ve özgür irade/belirlenim “karşıtlığı-hiyerarşik bağı”nın tanımlandığı cümle, özgür iradeyi reddeden determinist ve materyalist bir Machiavelli’nin kendi dünyasına bakışına da uyar: “Bu durumda kendiliğindenliğin arkasında saf bir mekanizmanın, özgürlüğün ardında (özgür irade-dirimsel atılım) azami bir determinizmin, idealizmin ardında mutlak bir materyalizmin varsayıldığı görülür”[62]. Strauss, Machiavelli’nin anti-idealist bir anlayışı olduğunu, geleneksel siyaset felsefesini yararsız bulduğunu, hukuka aşkın bir kaynak aramadığını, adalet taleplerinin yerine zorunluluğun gereklerini oturttuğunu ve tabii hukuku reddettiğini söylerken[63] kuşkusuz çok haklıdır. Ancak idealist ve tabii hukukçu Strauss söz konusu Makyavelyen özellikleri olumsuz bulurken, bunlar idealizm ve tabii hukukçuluk karşıtı olanların materyalizme çok uygun bulacağı olumlu özellikler olacaktır. Öyleyse, “öteki” Machiavelli’ye yakışan bir materyalizm ve determinizm, her sosyal bilimciye, yalnızca cumhuriyet ya da halk sözcüklerinin modern anlamlarını değil, farklı dönemlerde en az üç değişik anlam daha taşımış olan republica’larla[64] çeşitli dönemlerin sayısız özgürlük fikri arasında ne tür görece bağlar kurulduğunu da sorgulatabilmelidir.

Adamotu’nu ve Machiavelli’nin diğer eserlerini Hükümdar’a göre değil, Hükümdar’ı Epikurosçu-Lucretiusçu bir aykırı düşünce hattı üzerinde ve “iyi ile kötünün ötesinde”[65], Adamotu’na ve Machiavelli’nin tüm diğer eserlerine göre yorumlamak gerekir. Ve Machiavelli’nin siyasi-hukuki düşüncesini gereğince tanımak isteyenler, edebiyatçı kimliğini de asla es geçmemelidirler…

 
 Dipnotlar
 

[1] Adamotu, I Decennali I-II ve Savaş Sanatı (Dell’arte della guerra) Machiavelli’nin sağlığında basılan eserleridir. 1494-1504 arasını anlatan Decennali I 1506’da, 1504-1509 arasını anlatan ve yarıda kalan Decennali II 1509’da basıldı. Savaş Sanatı 1519-1520 arasında yazıldı ve 1521’de basıldı.

[2] Riforma dello stato di Firenze 1522’de tamamlandı.

[3] Machiavelli, Istorie Fiorentine.

[4] Clementius VII, Papalığın siyasî bir mevki olduğunu iyi bilen ve onun çıkarları doğrultusunda davranan, duruma göre saf değiştirmekten çekinmeyen, kişisel olarak Reform karşısında bile kayıtsız kalan bir Papa’ydı. Teolojiyle arası da iyi olmayan bu Papa’nın döneminde sanatsal yaratıcılığa ve Roma’yı terk etmiş sanatçılara kapılar açılmış, Caravaggio, Michelangelo ve diğerleri onun koruyuculuğu altında çalışmışlardı. Vatikan Kütüphanesi’ni zenginleştiren, Hippocrates’in tüm eserlerini yayımlatan ve onları yorumlayan, Copernicus’u çalışmalarında teşvik eden bu Papa, roman kahramanı olarak tanınan Afrikalı Leo’yu (Hassan al-Wazzan) evlat edinmiş, ona Bologna’da Arapça dersleri verdirmiş, ünlü Cosmographia de Affrica’sını yazdırtmıştı. Kilise resmi tarihi ise sonradan ve her resmi tarihe uyan biçimde, onu keyfine düşkün, ilkesiz bir Papa olarak tanıtmıştı. Ondan önceki Papa Leone IV de gerçek bir sanatseverdi. Ayrıca, kullandığı iddia edilen “İsa masalı” (Christo fabula) deyimini kullanmamış olsa bile, en azından böyle bir dinî pervasızlık ona yakıştırılabilmişti.

[5] Kendisine atfedilen “Sapkın olan babam bile olsa, onu yakacak odunu ben taşırım” cümlesine pek uyan bu “Engizisyon Başı” bağnaz Papa, Yahudileri Ghetto’larda en zor koşullarda yaşamaya mahkûm etmiş, Protestanlara ve sapkın saydıklarına dünyayı dar etmişti. Ölümünden sonra Romalılar büyük kutlamalar yapacak, Engizisyon mahkûmlarını kurtaracak, Engizisyon sarayını ateşe vereceklerdi.

[6]  Black, Machiavelli’nin bu oyunu 1498’den önce çevirmiş olduğu kanısındadır. Genç Machiavelli, dönemin ünlü hocası Marcello Virgilio Adriani’nin öğrencisi olarak yalnızca Terentius’un Andria’sı değil, ama yine onun, Rönesansın akademik referans metinlerinden olan Eunuchus’u (Hadım Ağası) ve Lucretius’un De Rerum Natura’sı üstüne de çalışmıştı (Robert Black, “Maquiavelo en la Universidad y los Discursos sobre la primera década de Tito Livio”, s. 133, 134).

[7] Cosentino 1970’li yıllarda Discorso o dialogo intorno alla nostra lingua’nın Machiavelli tarafından yazılıp yazılmadığına ilişkin yoğun tartışmalar çıktığını, ancak 1982’de Paolo Trovato’nun çalışmasıyla metnin ona ait olduğunun belirlendiğini yazar (Cosentino, “Machiavel et son Discours sur notre langue: théorie et pratique de l’intrigue comique”, s. 9).

[8] Machiavelli, Discorso o dialogo intorno alla nostra lingua, s. 2, 3, 8-10; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 169-172, 180-184.

[9] Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, s. 2-4; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 237-239.

[10] Térence, Andria – L’Andrienne.

[11] Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, s. 14; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 249.

[12] Ancak Martinez’e göre, aradaki önemli fark Adamotu’nun siyasi göndermelerine karşın Clizia’nın daha çok geleneksel komedya sınırları içinde kalmasıdır (Martinez, “Comedian, tragedian: Machiavelli and traditions of Renaissance theater”, s. 217).

[13] Yorumcular bu Nicomaco karakteri aracılığıyla yaşlı Machiavelli’nin tutkulu bir ilişkisine otobiyografik göndermeler yapar (Spackman, “Machiavelli and gender”, s. 234).

[14] Belli ki oyundaki en ahmak insanı avukat yapan Machiavelli, hukukçulardan ve hukuktan pek hoşlanmıyormuş.

[15] Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, s. 18; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 252.

[16] Şarkının esin kaynağı Lucretius’un De rerum natura I’indeki “Şiire övgü” başlıklı bölümdür (Lucrèce, De la nature, De rerum natura, s. 103-105).

[17] Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, s. 46; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 277. Machiavelli, Mandragola, s. 37; Machiavelli, Adamotu, s.47; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 217.

[18] Machiavelli, Mandragola, s. 35; Adamotu, s. 45; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 215.

[19] Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, s. 56; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 285.

[20] Díaz, “La finalidad de la comedia en Maquiavelo: El ejemplo útil de la representación”, s. 316.

[21] Machiavelli, Favola di Belfagor. Tutte le opere, s. 10; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 169.

[22] Bodin, De la démonomanie des sorciers.

[23] “Benim için söz konusu olan, parçalardan yola çıkarak tüm sistemi açıklamaktı. Bu sistem konusunda hâlâ şuna eminim: Herakleitos’ta olduğu gibi, bu sistem Epikuros’un yazılarında, üstü örtülü biçimde, yalnızca ‘kendinde’ vardı ve asla bilinçli olarak tasarlanmış değildi. Çalışmalarına sistematik bir biçim vermiş olan filozoflarda, örneğin Spinoza’da bile, sistemin iç yapısı yazarın onu bilinçli olarak içinde açıkladığı biçimden bütünüyle farklıdır” (Rubel, “Marx Spinoza’yla Karşılaşıyor”, s. 35-52).

[24] Capitoli per una compagnia di piacere’nin 1504’ten önce yazılmış olamayacağını söyleyen Mula’ya göre hem metnin grafolojik incelemesi hem de onun Machiavelli’nin geç dönem mizah anlayışına uygunluğu, elyazmasının 1519-1520 yıllarında yazılmış olabileceğini gösterir (Mula, “Présentation”, s. 29).

[25] Machiavel, Œuvres Complètes, s. 157-159.

[26] Machiavelli, Mandragola, s. 26; Adamotu, s. 36; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 207.

[27] Machiavelli, Mandragola, s. 16, 17, 20; Machiavelli, Adamotu, s. 26, 27, 30; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 198, 199, 202.

[28] Machiavelli, Mandragola, s. 55, 56; Machiavelli, Adamotu, s. 65; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 233. Sforza, İtalyan komedya tarihinin ilk önemli eseri saydığı Adamotu’nda, iffetli Lucrezia’nın Callimaco’yla birlikte olduktan sonra geçirdiği dönüşümü, kadının “nesne”den “eylemin öznesi”ne dönüşmesi olarak olumlar (Sforza, “Voces y silencios. La mujer en el teatro cómico del Renacimiento italiano: entre el amor, la supervivencia, el goce y el reordenamiento del mundo”, El amor y la literatura en la Europa bajomedieval y renacentista, s. 14).

[29] Machiavelli, Mandragola, s. 50; Machiavelli, Adamotu, s. 60; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 228.

[30] Machiavelli, Il Principe, s. 61; Machiavel, Le Prince, s. 118; Machiavelli, Prens, s. 99. Agudelo-González ve Cárdenas Díaz da Adamotu ile Hükümdar arasında virtù-fortuna teması üzerinden ilişki kurarlar (Agudelo-González & Cárdenas Díaz, “Fortuna y Virtud: Análisis de Il Príncipe y La Mandrágora de Nicolás Maquiavelo”).

[31] Machiavelli, Mandragola, s. 33, 45, 46, 50, 51, 54, 55; Machiavelli, Adamotu, s. 43, 55, 59, 61, 64; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 213, 224, 228, 229, 232.

[32] Neves dos Reis’e göre, oyunda bir kez ortaya çıksa da bu incognito kadının varlığı, Machiavelli’nin her an yozlaşabilir –nankör, geveze, sahtekâr, korkak, açgözlü– insanlık durumunu anlatması açısından önemlidir (Neves dos Reis, “El Arte de engañar: la Mandrágora como lección política de Maquiavelo”, s. 411-413).

[33] Machiavelli, Mandragola, s. 28; Machiavelli, Adamotu, s. 38; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 208.

[34] Machiavelli, Mandragola, s. 45, 46; Machiavelli, Adamotu, s. 56; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 224.

[35] Machiavelli, Mandragola, s. 51; Machiavelli, Adamotu, s. 61; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 229.

[36] L’Esprit de Spinoza. Traité des trois imposteurs.

[37] Gengoux, “Plaisir et athéisme. L’Epicurisme renouvelé du Theophrastus Redivivus”, Colloque international: "Le plaisir des modernes. Epicurisme et pensée morale de la Renaissance à nos jours".

[38] Epicure, Lettres, maximes, sentences, çev Jean-François Balaudé, s. 205, 206.

[39] Unzué, “Detrás del telón. Teoría politíca y literatura en Maquiavelo”, s. 1-14.

[40] Anfossi, “Política en las tablas: La Mandrágora como forma de divulgación del pensamiento de Maquiavelo”, s. 52.

[41] Sforza, “Voces y silencios. La mujer en el teatro cómico del Renacimiento italiano: entre el amor, la supervivencia, el goce y el reordenamiento del mundo”, s. 12.

[42] Schmitt, La dictature, s. 72, 73.

[43] Hahmann, “Machiavelli and Epicureanism: An Investigation into the Origins of Early Modern Political Thought”.

[44] Machiavelli, Discorsi sopre la prima deca de Tito Livio

[45] Butters, “Machiavelli and the Medici”, s. 68.

[46] Ruiz Stull bazı yorumcuların, örneğin Machiavelli tipi klasik bir cumhuriyet algısının Lockeçu bir liberalizme karşı olduğunu düşünen J. G. A. Pocock ya da tam tersi onda ABD’nin kurucu babalarını etkileyen liberal bir cumhuriyetçiliğin yeşerdiğini düşünen Paul A. Rahe’nin, Lucretius düşüncesinden de yola çıkarak, Machiavelli’ye şu ya da bu cumhuriyetçi ruhu atfettiklerini, ama bu öznel Lucretiusçu yorumun yerinde olmadığını belirtir (Ruiz Stull, “La política de De rerum natura. Efectos del clinamen en la idea de comunidad de Lucrecio”).

[47] Discorsi sopra la prima Deca di Tito Livio’nun yazımı muhtemelen 1512’de başladı, 1531’de ilk kez Roma’da, bir ay sonra da Firenze’de basıldı.

[48] Erwin, Machiavelli’nin kopya ettiği bir De rerum natura’nın 1961’de Vatikan Kütüphanesinde keşfedildiğini ilk kez Sergio Bertelli’nin yazdığını söyler (Erwin, “Mixed bodies, agency and narrative in Lucretius and Machiavelli”, s. 337). Özmakas da Miguel Vatter’in bu elyazması konusunda verdiği bilgiden yola çıkarak, Epikuros düşüncesinden etkilenen Machiavelli’nin Platon ve Aristoteles’e karşı olduğu kadar Kilisenin tarih anlayışına da karşı oluşuna değinir (Özmakas, Prens: Machiavelli’nin Muazzam Muamması, s.  202, 290).

[49] Landon, “Bridging the Supposed Chasm: Tyranny, republicanism and Lucretius' influence on Machiavelli's The Prince and The Discourses”, s. 1, 2.

[50] Natüralist tarihçi Taine Titus Livius Üstüne Deneme’sinde, Titus Livius’un Roma Tarihi’ni Söylevler’inde yenileyen Machiavelli’nin tarihçiliğini şöyle tanımlar: “Olguların, tarihlerin, yerlerin ve nedenlerin sırasını hiç umursamadan Manlius Capitolinus’tan Romulus’a, Tiberius’tan Caligula’ya gider, Venezia, Sparta ve Firenze’yi Roma’yla karşılaştırır, anlatısına Yahudi kralları ve Konstantinopolis’teki sultanları katar; çünkü amacı, tarihi açıklamak değil, kendi ilkesini doğrulamaktır” (Hippolyte Taine, Essai sur Tite Live, s. 167).

[51] Foucault, La volonté du savoir, s. 120-123.

[52] Althusser, “Tek Materyalist Gelenek: I. Spinoza”, s. 182. 

[53] “Cumhuriyetçi mi? Öyle olduğunu kanıtlamak için az gayret gösterilmedi. Machiavelli şöyle cevap verecektir soruya, ‘cumhuriyetçiyim; cumhuriyette olduğuma göre’! Bir böcekbilimci kelebekleri inceleye inceleye nasıl kelebeğe dönüşüyorsa, Machiavelli de öyle cumhuriyetçi olur; tam da hep böyle. Tırtıldan kelebek çıkana ve deney sona erene kadar Cesare Borgia için de böyledir. Machiavelli’de bilim insanının oportünizmi vardır. Önemli olan aklını kullanmasıdır. Güncel olanın ya da bir inancın üzerinin külle kaplanmasına asla izin vermez. Herkesin tutkusunu devreye soktuğu yerde, şeylerin gerçek nedenini tutkusuzca arar. İnsanın yalnızca ekmekle yaşamadığını bilir, ama aynı zamanda ona ekmeğin yanında ne gerektiğini de bilir: mutluluk değildir o, tam karşıtı olan tutkudur. O andan itibaren her şey sapar, materyalizm bile. Machiavelli güç, kin, kardeşlik, özgürlük (italik bana ait), sevgi sorunlarını ‘iki kere iki dört eder’e ya da üçgenlerin iç açılarının toplamına indirger” (Giono, “Introduction”, s. XIV).

[54] Machiavelli, L’Asino, s. 15; Œuvres Complètes, s. 68, 69.

[55] Skinner, El nacimiento del estado, s. 32-36.

[56] Passerin d’Entrèves, La notion de l’Etat.

[57] Machiavelli, La vita di Castruccio Castracani da Lucca. Luccalı Castruccio Castracani’nin Hayatı için, Akal, “Machiavelli’ye göre özgürlük ya da Castruccio Castracani’nin virtù ile fortuna arasındaki özgürlüğü”.

[58] Rodríguez, “El Príncipe nuevo y la democracia. La vida de Castruccio Castracani de Nicolás Maquiavelo y sus implicancias para el concepto de gobierno popular”, s. 216, 217. Baldini ise Machiavelli düşüncesi ile siyasi modernite arasında kurulan bağları ele aldığı metinde, herkesin kendi çıkarları ve kendi siyasi-ideolojik amaçları doğrultusunda Machiavelli’yi eğip bükerek kullandığını yazacaktır (Baldini, “Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu”, s. 24). 

[59] Bausi, “Machiavelli, ‘Capitoli’”, s. 263.

[60] Machiavelli, I Capitoli, s. 7; Machiavel, Œuvres Complètes, s. 88.

[61] Machiavelli, Il Principe, s. 36; Machiavel, Le Prince, s. 73. Hükümdar’ın Türkçe çevirileri için, Akal, “Il Principe in Turchia”, “Les traductions du Prince en Turquie” ve “Sonsöz ya da Türkiye’de Hükümdar çevirileri”.

[62] Gramsci, Notes sur Machiavel, sur la politique et sur le Prince moderne (1931-1933), s. 4.

[63] Strauss, Droit naturel et histoire, s. 162, 163, 148, 149.

[64] Machiavelli’de republica’nın çeşitli anlamları için, Akal, “Machiavelli’nin cumhuriyeti ve cumhuriyetleri”.

[65] Machiavelli’de iyi ve kötünün yaratıcısı olarak Hükümdar düşüncesi için, Akal, “Egemenlik ya da iyi ve kötünün yaratımı olarak istisna halinin sürekliliği”; Machiavelli ve modern meşruiyet ilişkisi için, Akal, “Machiavelli, Makyavelizm ve meşruiyet sorunu”.

 

Kaynakça

 

 a)

Machiavelli, Mandragola, Einaudi, Torino 1964.

Machiavelli, Adamotu, çev. Samim Sinanoğlu, Mitos-Boyut, İstanbul 2009.

Machiavelli, Clizia. Tutte le opere, Einaudi, Sansoni, Firenze 1971.

Machiavelli, L’Asino, http://www.ousia.it.

Machiavelli, Favola di Belfagor. Tutte le opere, Einaudi, Sansoni, Firenze 1971.

Machiavelli, Discorso o dialogo intorno alla nostra lingua, Ousia.it. http://www.ousia.it.

Machiavelli, I Capitoli, http://www.ousia.it.

Machiavelli, La vita di Castruccio Castracani da Lucca, http://www.ousia.it.

Machiavelli, Istorie Fiorentine, http://www.ousia.it.

Machiavelli, I Decennali, http://www.ousia.it.

Machiavelli, Il Principe, Einaudi, Torino 1961.

Machiavel, Le Prince, çev. Jacques Gohory, Gallimard, Paris 1962.

Machiavelli, Prens, çev. Kemal Atakay, Can, İstanbul 2011.

Machiavelli, Discorsi sopre la prima deca de Tito Livio. Tutte le opere, Einaudi, Sansoni, Firenze 1971.

Machiavelli, Dell’arte della guerra. Tutte le opere, Einaudi, Sansoni, Firenze 1971.

Machiavel, Œuvres Complètes, çev. Edmond Barincou, Gallimard, Paris 1952.

 
 
b)
 

Andrés Felipe Agudelo-González & Javier Alonso Cárdenas Díaz, “Fortuna y Virtud: Análisis de Il Príncipe y La Mandrágora de Nicolás Maquiavelo”, Desafíos. Maquiavelo, Un. Del Rosario, 25-2, Rosario 2013.

Cemal Bâli Akal, “Il Principe in Turchia”, Il principe di Niccol Machiavelli e il suo tempo: 1513-2013, s. 230-235, Istituto della Enciclopedia Italiana, Roma 2013.  

Cemal Bâli Akal, “Les traductions du Prince en Turquie”, Synergies Turquie 6, Gerflint, İstanbul 2014.

Cemal Bâli Akal, “Machiavelli, Makyavelizm ve meşruiyet sorunu”, Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite, ed. Cemal Bâli Akal, Dost, Ankara 2018.

Cemal Bâli Akal, “Sonsöz ya da Türkiye’de Hükümdar çevirileri”, Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite, ed. Cemal Bâli Akal, Dost, Ankara 2018.

Cemal Bâli Akal, “Machiavelli’nin cumhuriyeti ve cumhuriyetleri”, Felsefelogos 69, Oda, Ankara 2018.

Cemal Bâli Akal, “Egemenlik ya da iyi ve kötünün yaratımı olarak istisna halinin sürekliliği”, Düşmanı Yargılamak, Zoe, İstanbul 2020.

Cemal Bâli Akal, “Machiavelli’ye göre özgürlük ya da Castruccio Castracani’nin virtù ile fortuna arasındaki özgürlüğü”, Kavramlar Tarihi: Özgürlük, Doğu Batı, Ankara 2022.

Louis Althusser, “Tek Materyalist Gelenek: I. Spinoza”, çev. Cemal Bâli Akal, Marx’tan Spinoza’ya Spinoza’dan Marx’a. Güncel Müdahaleler, der. Eylem Canaslan & Cemal Bâli Akal, Dost, Ankara 2013.

Pietro Cea Anfossi, “Política en las tablas: La Mandrágora como forma de divulgación del pensamiento de Maquiavelo”, Los límites de lo humano. Tales, Revista de Filosofía, Universidad de Complutense, Madrid 2016.

Enzo Baldini, “Machiavelli, Makyavelizm ve Siyasi Modernite Sorunu”, çev. Durdu Kundakçı, Machiavelli, Makyavelizm ve Modernite, ed. Cemal Bâli Akal, Dost, Ankara 2018.

Francesco Bausi, “Machiavelli, ‘Capitoli’”, Enciclopedia machiaveliana, Istituto della enciclopedia Italiana, Roma, 2014.

Robert Black, “Maquiavelo en la Universidad y los Discursos sobre la primera década de Tito Livio”, çev. Ella Munn Giddings & Ely Orrego Torres & Mar Barbuto, Ingenium. Revista Electrónica de Pensamiento Moderno y Metodología en Historia de la Ideas, Ediciones Complutense, Madrid 2019, http://dx.doi.org.

Jean Bodin, De la démonomanie des sorciers, Jacques du Puy, libraire juré, Paris, 1580.

Humfrey Butters, “Machiavelli and the Medici”, The Cambridge Companion to Machiavelli, ed. John M. Najemy, Cambridge University Press 2010.

Paola Cosentino, Machiavel et son Discours sur notre langue: théorie et pratique de l’intrigue comique”, çev. Jean-Yves Vialleton, Colloques en ligne/Théories, notions, catégories 2020, https://www.fabula.org.

Sebastián Guerra Díaz, “La finalidad de la comedia en Maquiavelo: El ejemplo útil de la representación”, La Revolución de Maquiavelo, CAIP-UAI-RIL, Santiago de Chile 2013.

Epicure, Lettres, maximes, sentences, çev. Jean-François Balaudé, Librairie générale française, Paris 1994.

Sean Erwin, “Mixed bodies, agency and narrative in Lucretius and Machiavelli”, Epoché: A journal for the History of Philosophy, 2020.

Nicole Gengoux, “Plaisir et athéisme. L’Epicurisme renouvelé du Theophrastus Redivivus”, Colloque International: "Le plaisir des modernes. Epicurisme et pensée morale de la Renaissance à nos jours" - IEA-ENS Paris, 8-9 avril 2016, https://www.Academia.edu.

Jean Giono, “Introduction”, Œuvres Complètes, Machiavelli, çev. Edmond Barincou, Gallimard, Paris 1952.

Antonio Gramsci, Notes sur Machiavel, sur la politique et sur le Prince moderne (1931-1933), https//www.marxists.org.gramsci.works.

Michel Foucault, La volonté du savoir, Gallimard. Paris 1976.

Andree Hahmann, “Machiavelli and Epicureanism: An Investigation into the Origins of Early Modern Political Thought”, https://bmcr.brynmawr.edu.

William Landon, “Bridging the Supposed Chasm: Tyranny, republicanism and Lucretius' influence on Machiavelli's The Prince and The Discourses”, https://academia. Edu.

Lucrèce, De la nature, De rerum natura, çev. José Kany-Turpin, Flammarion, Paris 1998.

Ronald L. Martinez, “Comedian, tragedian: Machiavelli and traditions of Renaissance theater”, Cambridge Companion to Machiavelli, Cambridge, 2010.

Patrick Mula, “Présentation” in La vie de Castruccio Castracani de Lucques, Machiavel, Ecrits littéraires en prose, Uga, Grenoble 2011.

Utku Özmakas, Prens: Machiavelli’nin Muazzam Muamması, İletişim, İstanbul 2019.

Nilo Henrique Neves dos Reis, “El Arte de engañar: la Mandrágora como lección política de Maquiavelo”, https://ddd.uab.cat, 2019.

Alessandro Passerin d’Entrèves, La notion de l’Etat, Sirey, Paris 1969.

Gabriela Rodríguez, “El Príncipe nuevo y la democracia. La vida de Castruccio Castracani de Nicolás Maquiavelo y sus implicancias para el concepto de gobierno popular”, Revista de Reflexión y Análisis Político, vol. 18, núm. 2, Universidad de la Rioja, Buenos Aires 2013.

Maximilien Rubel, “Marx Spinoza’yla Karşılaşıyor”, çev. Cemal Bâli Akal, Marx’tan Spinoza’ya Spinoza’dan Marx’a. Güncel Müdahaleler, der. Eylem Canaslan & Cemal Bâli Akal, Dost, Ankara 2013.

Miguel Ruiz Stull, “La política de De rerum natura. Efectos del clinamen en la idea de comunidad de Lucrecio”, Atenea N° 500- II Sem, Concepción - Chile 2009.

Nora Sforza, “Voces y silencios. La mujer en el teatro cómico del Renacimiento Italiano: entre el amor, la supervivencia, el goce y el reordenamiento del mundo”, El amor y la literatura en la Europa bajomedieval y renacentista, Colihue Universidad, Buenos Aires 2012.

Carl Schmitt, La dictature, çev. Mira Köller&Dominique Séglard, Seuil, Paris 2000.

Quentin Skinner, El nacimiento del estado, çev. Mariana Gainza, Gorla, Buenos Aires 2003.

Barbara Spackman, “Machiavelli and gender”, The Cambridge Companion to Machiavelli, ed. John M. Najemy, Cambridge University Press 2010.

Leo Strauss, Droit naturel et histoire, çev. Monique Nathan & Eric de Dampierre, Flammarion, Paris 1986.

Hippolyte Taine, Essai sur Tite Live, Hachette et Cie., Paris 1904.

Térence, Andria – L’Andrienne, çev. Philippe Remacle, L’Antiquité grecque et latine du moyen âge.

Martín Unzué, “Detrás del telón. Teoría politíca y literatura en Maquiavelo”, Revista Pilquen, Año VII No. 7, Comahue 2005.

L’Esprit de Spinoza. Traité des trois imposteurs, Max Milo, Paris 2002.

Paylaş