-->

Karar İncelemesi: Alman Federal Mahkemesi’nin (BGH) 14.10.1986 Tarihli “NENA” Kararı

Ar. Gör. Elif Beyza Akkanat Öztürk

 

ÖZ 

Kişilik değerleri üzerinde tasarrufta bulunulmasının mümkün olup olmadığı tartışması bakımından önem arz eden kararların başında Alman Federal Mahkemesinin Nena Kararı gelmektedir[1]. İlgili karar kapsamında kişilik değerleri üzerindeki tasarruf imkânı sorununa değinilmiştir. İnceleme konusu karara ilişkin doktrinde, Alman Federal Mahkemesi’nin kişilik değerleri üzerindeki tasarruflara kapı araladığı ve devredilemezlik kuralına (Prinzip der Unübertragbarkeit) sıkı suretle bağlı kalınmadığı yorumları yapılmıştır.

Bu çalışma kapsamında ilk olarak Alman Federal Mahkemesi’nin Nena Kararı açıklanmıştır. Akabinde karar kapsamında Federal Mahkeme’nin kişilik değerlerinin devredilemezliği ilkesine yaklaşımı ortaya konulmuştur. Çalışmanın kişilik değerleri üzerindeki tasarruf imkânına yönelik henüz neticelenmemiş tartışmalara bir çözüm önerisi sunulması şeklinde bir amacı bulunmamaktadır. Çalışmada, ilgili ilkenin Nena Kararı çerçevesinde nasıl uygulandığı konusuna yoğunlaşılmaktadır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı olduğu kabul edilen kişilik hakkının ve dolayısıyla kişilik değerlerinin konu edildiği işlemlere yönelik farklı bir yaklaşımın sonuçları açıklanmıştır. 

A.    Uyuşmazlığın Konusu

Alman Federal Mahkemesi’nin 14.10.1986 tarihli kararına konu olan olay dava dışı NENA sahne isimli sanatçıyla dünya çapında faaliyet gösteren davacı menajerlik şirketi arasında imzalanan sözleşmeye dayanarak, davacının NENA isminin ve resminin rızası olmaksızın üçüncü kişiler tarafından kullanılması halinde bu kişilere karşı ileri sürebileceği talepleri konu edinmektedir[2].

1.     Davacı ile Dava Dışı NENA Arasındaki Sözleşme

Davacı ile dava dışı NENA arasında[3] 14 Haziran 1984 tarihli sözleşme ile[4] NENA’nın resmi ve imajı üzerinde sahip olduğu hakları da dahil olmak üzere ticari olarak kullanılabilir nitelikteki tüm haklarını davacıya devredilmiştir. Bu hakların kapsamı sözleşme uyarınca sesli ve görsel ortamda ticari kullanımı için gerekli tüm haklar; özellikle kişinin kendi resmi ve imajı üzerindeki hakkıyla NENA isminin kendisi üzerindeki hak ve ismin marka olarak kaydettirilmesi imkânı (Recht am Logo-Trademark) olarak belirlenmiştir[5]. Yine bu sözleşme uyarınca davacı, dünya çapında ve münhasıran NENA için ticari faaliyetlerde bulunma, sponsorluk ve tanıtım ilişkilerine NENA adına taraf olma yetkisine sahiptir[6]. Taraflar arasındaki ilişkinin süresi ise yedi yıl olarak belirlenmiş ve bu süre içinde sözleşmenin ancak haklı nedenle feshedilebileceği, şayet yedi yılın sonunda sözleşme ilişkisi bir yıl önceden ihbarla feshedilmezse sözleşme ilişkisinin iki yıl süreyle yenilenmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır[7].

Davacı, sanatçı NENA ile arasındaki bu sözleşme ilişkisine dayanarak tişörtler, çıkartmalar, el çantaları, cüzdan, kartpostallar, ayna gibi ürünlerini NENA görselleriyle üretip satmak isteyen üreticilerle lisans anlaşmaları da imzalamaktadır[8]. Davacının bu kapsamda söz konusu sözleşmelerde lisans ücretlerinin 5.000 DM (Deutsche Mark) ile 20.000 DM arasında değiştiği anlaşılmaktadır[9].

2.     Davalının Piyasaya Sürdüğü NENA-Figürlü Ürünleri ve Davacının Talebi

Davalı, bir katalog oluşturmak suretiyle yıldız fotoğrafları ve üzerinde yıldız resimleri bulunan tişörtler, kumaş yamalar, madalyon kolyeler, kırtasiye malzemeleri, anahtarlıklar diş fırçaları ve fularlar satışa sunmuştur. Bu katalogda NENA’nın ismi ve resmini kullanılmasına ne sanatçının kendisi rıza göstermiştir, ne de davacı rıza göstermiştir[10]. Bunun üzerine davacı NENA ile aralarındaki 14 Haziran 1984 tarihli sözleşmeye dayanarak NENA'nın ismi ve resminin, izinsiz kullanımı nedeniyle davalıdan 5.500 DM ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi kadar tazminat talep etmiştir. Bu bağlamda davacı, bunun bir lisans lehtarının (lehine lisans tanınan kişinin) her durumda kendisine ödemesi gereken asgari ücret olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı ise savunmasında şirket yetkilisinin NENA'nın kendi resmi üzerindeki hakkını davacıya devrettiğini bilmediğini ileri sürmüş; üstelik böyle bir devir işleminin geçersiz olduğunu, çünkü kişinin kendi resmi üzerindeki hakkının, genel kişilik hakkının bir görünümü/parçası olduğundan devredilmesinin mümkün olmadığını savunmuştur[11]. Tüm bunların yanında NENA ürünlerinin neredeyse hiç talep görmediğini, üzerinde NENA’nın resmi olan herhangi bir ürün için üçten fazla sipariş alınmadığını, bu durum gözetildiğinde 5.500 DM tutarında lisans bedelinin kabul edilemez olduğunu savunmuştur[12].

B.    Eyalet ve Yüksek Eyalet Mahkemesi ve Federal Mahkeme’nin Uyuşmazlık Hakkındaki Kararları

Eyalet Mahkemesi (Landgericht) davacının iddialarını haklı bulmak suretiyle davasını kabul etmişken; Yüksek Eyalet Mahkemesi (Oberlandesgericht) davalının  başvurusu üzerine davayı reddetmiştir[13]. Alman Federal Mahkemesi’nin karar metninde Eyalet ve Yüksek Eyalet Mahkemelerinin davayı kabul ve ret gerekçeleri yer almamaktadır. Federal Mahkeme ise davacının temyiz başvurusunu haklı bularak kararın Eyalet Mahkemesi’ne iadesine hükmetmiştir[14]. Federal Mahkeme, davacının dava konusu talep dayanağının sebepsiz zenginleşme hükümleri olduğuna ve bu çerçevede lehine lisans bedeli hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir[15].

C.    Federal Mahkeme’nin Karar Gerekçesi

Federal Mahkeme, uyuşmazlığı KUG[16] § 22 ve BGB § 812 ve bu maddeyle bağlantılı olarak BGB § 823/2 kapsamında değerlendirmeye tabi tutacağını ifade ettikten sonra dava konusu hakkın, bir diğer ifadeyle kişinin resmi üzerindeki hakkının niteliği gereği devredilemez olduğunu belirtmiştir[17]. Dava dışı NENA ile davacı arasında kurulan 14 Haziran 1984 tarihli sözleşmenin, yalnızca tarafları arasında hüküm ve sonuçlarını doğuran bir borçlar hukuku ilişkisi meydana getirdiğinin ve davacıya üçüncü şahıslara karşı ileri sürebileceği herhangi bir hak tanımadığının altını çizmiştir[18]. Bir diğer ifadeyle Federal Mahkeme davacının 14 Haziran 1984 tarihli sözleşme uyarınca sadece dava dışı NENA’ya karşı ileri sürebileceği nisbi bir hakkı olduğunu beyan etmiştir[19]. Federal Mahkeme bu sebeple davalıdan ancak NENA’nın kişilik hakkı dolayısıyla uğradığı zararın tazminini talep edebileceğini ifade etmiş ve menajerlik şirketinin NENA adına dava açma imkânı olmadığını ortaya koymuş ve huzurdaki davanın bu nitelikte bir talep içermediği tespitinde bulunmuştur[20].

Mahkeme tarafından davanın bir mutlak hakka dayanan saldırının durdurulması talebini (Unterlassungsanspruch/actio negatoria) değil; sanatçı NENA'nın resminin ticari olarak kullanılması dolayısıyla davacıya bir kullanım karşılığı ödenmesi talebini içerdiği ifade edilmiştir[21]. Bu sebeple Mahkeme uyuşmazlığın çözümü ve davacının talebinin kabul edilmesi için kişinin kendi resmi üzerindeki hakkını üçüncü kişilere devretmesinin mümkün olup olmadığı konusunda devam eden tartışmada bir sonuca varılmasına gerek olmadığını zikretmiştir[22].

Mahkeme davacının sahibi olduğu ve nisbi niteliğini kabul ettiği sözleşmeye dayanan hakkının BGB §§ 133, 157 hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir[23]. Davalı yetkisi olmaksızın, NENA’nın resminden ekonomik olarak istifade etmiş ve böylece ödemesi gereken olağan lisans bedelini ödemekten kurtulmuştur[24]. Bu nedenle davacının, davalının malvarlığındaki bu sebepsiz artışı denkleştirmeyi (ausgleichen) amaçlayan § 812 BGB (Herausgabeanspruch) uyarınca sebepsiz zenginleşmeye dayanan iade talebinde bulunma hakkına sahiptir[25]. Federal Mahkeme, davalının lisans bedeli olarak 5.500 DM meblağı üzerinde anlaşmaya varmayacağı savunmasının hukuken korunmayacağını, zira davacının zenginleşme talebi bakımından önemli olanın, davalının, davacının 5,500 DM bedel karşılığında kullanımına izin verecekleri bir resmin, ticari bir amaçla kullanması olduğu neticesine varmıştır[26].

D.    Federal Mahkeme Kararının Değerlendirilmesi

1.     Karara Konu Olayda Yer Alan Hukukî Sorunun Tespit Edilmesi

Uyuşmazlık konusu olayın kalbinde yer alan hukuki sorun bir kişilik değeri üzerinde hak sahibi dışında üçüncü kişilerin söz sahipliğinin sınırlarının belirlenmesidir. Bu kapsamda bir kişi resmi üzerinde menajerlik şirketini de söz sahibi kıldığı, Federal Mahkeme’nin ifadesiyle “yetkilendirdiği” ihtimalde bu işlemin tarafları bakımında hüküm ve sonuçlarının ne olduğu ve üçüncü kişilere etkisi kararda değerlendirilmiştir. Federal Mahkeme, bir taraftan kişilik değerlerinin devrine ilişkin tartışmaya temas edip devrin mümkün olmadığını savunmaktadır. Öte yandan kararında ulaştığı sonucu ile görüşünün bağdaştırılabilmesi mümkün görünmemektedir.

2.     Kişilik Değeri Üzerindeki “Tasarruflar”

Federal Mahkeme’nin NENA kararı, her ne kadar karar metninde aksi ifade edilse de doktrinde kişilik hakkı ve dolayısıyla kişilik değerleri için geçerli olduğu kabul edilen devredilemezlik ilkesinin esnetilmesi olarak yorumlanmıştır[27]. Federal Mahkeme, davanın mutlak hakka dayalı bir talep içermediği kanaatindedir. Ancak ulaştığı sonucun bu kanaat ile bağdaştırılabilmesi mümkün değildir[28]. Somut olayda gerçekleştiği şekliyle kişilik değeri üzerinde hak sahibi gerçek kişi dışında bir menajerlik şirketinin üçüncü kişilerden, hak sahibinin ileri sürebileceği taleplerden olan kendisine kullanım karşılığı olarak lisans bedeli ödenmesi talebinin hukuki himaye görmesi, örtülü olarak kişilik değerleri üzerinde üçüncü kişilere etkili olacak şekilde tasarrufta bulunulabileceğinin kabul edilmesi anlamına gelmektedir[29]

Bu noktada Federal Mahkeme’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri ekseninde somut olayı ele almış olması da eleştiriye açıktır. Sebepsiz zenginleşme, geçerli bir sebep olmaksızın bir kimsenin malvarlığından diğer bir kimsenin malvarlığına kaymanın söz konusu olduğu hallerdir (BGB§ 812 vd./TBK m. 77 vd.)[30]. Bununla birlikte bir kimsenin nisbi bir ilişki uyarınca sahip olduğu hakkın gereklerine uygun davranılmaması dolayısıyla söz konusu kişinin bir masraftan kurtulmuş olması sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecektir. Somut olayda gerçekleştiği şekliyle şayet davacının sahip olduğu münhasır yetki, bir mutlak hak üzerinde üçüncü kişilere ileri sürülebilir nitelikte bir hak ise -ki bu durumda söz konusu hak da mutlak nitelikte olacaktır- bu hakkın gereklerine aykırı davranılması haksız fiil hükümleri uyarınca bir hukuka aykırılık teşkil edeceğinden sebepsiz zenginleşme hükümlerine değil haksız fiil hükümlerine başvurulacaktır[31]. Nitekim Türk hukukunda taraflar arasındaki bir sözleşme ilişkisinin kurulması halinde ödenmesi gereken lisans bedeline hükmedilmesi, esasında hem FSEK m. 68/6 hem de SMK m. 151/2/c uyarınca maddi tazminatın belirlenmesi yöntemlerinden biridir. Bu takdirde Mahkeme tarafından lisans bedeline hükmedilmesi, esasında davacının sahip olduğu ve üçüncü kişilere etkisi kabul edilen bir hakkının ihlali dolayısıyla uğradığı maddi zararın tazminine yönelik bir karar verildiği anlamına gelmektedir.

Federal Mahkeme, her ne kadar davacı ile dava dışı NENA arasındaki sözleşme ilişkisinin borçlar hukuku anlamında bir ilişki olduğunu, bir diğer ifadeyle nisbi nitelikte hak ve borçların doğmasına kaynaklık ettiğini ifade etse de mutlak hak sahibinin, hakkının ihlali halinde ileri sürebileceği lisans bedelinin kendisine ödenmesi talebinin kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Bu itibarla davacı ile dava dışı NENA arasındaki ilişkinin üçüncü kişilere etkisini kabul ederek kişilik değerleri üzerinde tasarruf işlemi gerçekleştirilmek suretiyle hak sahibi dışındaki kişilerin de söz sahipliğini tanımıştır.   

Gelinen nokta itibarıyla, incelenen karar ile benzerliği sebebiyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/3348 esas, 2013/20398 karar numaralı ve 14.03.2013 tarihli kararına da temas edilmesi faydalı olacaktır[32]. Karara konu uyuşmazlıkta Arda Turan’ın Galatasaray formalı resmi poster yapılarak kuşe kâğıda poster adı altında yayınlanmıştır[33]. Davacı spor kulübü ise Arda Turan ile aralarındaki sözleşme uyarınca Arda Turan’ın resimleri üzerinde “tekel hakkının” olduğunu, bu sebeple davalının yayınlamış olduğu poster nedeniyle telif hakkının ihlal edildiğini ve 50.000 Amerikan Doları telif hakkı bedelinin karar gününde aynen ödenmesini veya dava tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak Türk Lirası karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir[34]. Davalı ise davacının dava konusu resim üzerinde hak sahibi olmadığını, bir an için hak sahibi olduğu kabul edilse dahi resmin yayınlanmasının, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca izne tabi olmadığını ayrıca davacının tazminat isteminin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir[35].

İlk Derece Mahkemesi davacının maddi tazminat talebi olarak nitelendirilen telif hakkı bedelinin kendisine ödenmesi talebine karşılık, yayınlanan resmin günlük olaylara dair olduğu gerekçesiyle spor kulübünden izin alınmaksızın yayınlanabileceğine karar vermiş; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise resmin haber amaçlı değil, promosyon olarak dağıtılarak gazete tirajının artırılması amacına yönelik basılmış olduğuna vurgu yaptıktan sonra[36]: “…somut olayda toplumu bilgilendirme ve haber alma hakkının sağlanması kapsamında görülmesi mümkün olmayan davalı kullanımı nedeniyle davacının tazminat isteme hakkı bulunmakla, mahkemece bu konuda gerekli inceleme ve değerlendirme yapılarak davalının haksız kullanımı karşılığı uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi”nin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle kararı davacı lehine bozmuştur[37].

Yargıtay davacı spor kulübünün sporcunun resimleri üzerindeki hak sahipliğini açıkça kabul etmiş ancak resmin kişilik değeri olması yönüyle bir değerlendirmede bulunmaktan kaçınmıştır. Esasında özellikle resmin kulüp formasıyla çekilmiş olmasını da dikkate alarak taraflar arasındaki sözleşme hükmünün kişilik hakkına aykırı olup olmadığı da değerlendirilerek uyuşmazlığın ele alınması uygun düşecekken Yargıtay davacının talebini, hak sahibi sıfatında hiçbir duraksama yaşamaksızın ele almıştır. Bir diğer ifadeyle Yargıtay’ın spor kulübünün üçüncü kişilere karşı ileri sürdüğü hakkın mutlak niteliğini (telif hakkı) kabul ettiği ifade edilebilecek durumdadır. 

SONUÇ

Kişilik değerleri üzerindeki hukuki işlemlerin hukuki niteliğine ilişkin tartışma güncelliğini koruyan bir tartışmadır. Bu tartışmada Alman Federal Mahkemesi’nin yaklaşımını örtülü olarak ortaya koyan inceleme konusu karar, kişilik değerleri üzerindeki tasarrufların üçüncü kişilere etkisi yönüyle incelemeye değer niteliktedir. Türk hukukunda yakın tarihli olarak kabul edilebilecek ve yukarıda ayrıntılarına yer verilen Yargıtay kararı uyarınca da gerekçe gösterilmeksizin üçüncü kişinin, kişilik değeri üzerindeki hak sahipliğinin tasdik edildiği ifade edilebilecektir. Sonuç itibarıyla kişilik değerlerinin hukuki işlemlere konu edilmesinin yaygınlaştığı günümüzde doktrinde tartışmalıdır. Buna karşın yargı kararları uyarınca kişilik değerinin tecessüm ettiği hak sahibi gerçek kişi dışındaki üçüncü kişilerin de söz sahipliği kabul edildiği tespit edilmiştir.

 

Dipnotlar

[1] BGH, Urteil vom 14.10.1986-VI ZR 10/86 (OLG Celle), “Nena”, GRUR 1987, 128, Beck-Online (Erişim Tarihi: 11.01.2022), (“Urteil-NENA”).

[2] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[3] Mahkeme kararından anlaşıldığı şekliyle NENA dava dışı sanatçının sahne adıdır. Sanatçının gerçek ismi ise kararda sadece “K.” olarak zikredilmiştir. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[4] Sözleşme “Merchandising-Sponsor-Promotion-Vertrag” olarak isimlendirilmiştir. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[5] Sözleşme m. 2, bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[6] Sözleşme m. 1, bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[7] Sözleşme m. 7, bkz. Urteil-NENA, s. 128. Aynı uzama esası iki yıllık yenileme süresi için de geçerlidir. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[8] Kararda bu üreticiler hayran ürünleri üreticileri olarak zikredilmektedir. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[9] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[10] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[11] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[12] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[13] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[14] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[15] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[16] “Gesetz betreffend das Urheberrecht an Werken der bildenden Künste und der Photographie” (Güzel Sanat Eserleri ile Resim/Fotoğraf Üzerindeki Telif Hakkı Yasası), Bağlantı: gesetze-im-internet.de/kunsturhg/ (Erişim Tarihi: 06.03.2022).

[17] Bkz. Urteil-NENA, s. 128. Mahkeme Bu hakkın niteliği gereği, kişinin kendi resmi üzerindeki tasarruf imkânının (yayınlanması-kullanılması) yalnızca kendisine ait olduğunu; kendisini üçüncü şahıslara veya kamuoyuna nasıl, ne zaman ve nasıl sunacağına sadece kendisinin karar verebilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[18] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[19] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[20] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[21] Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[22] Mahkeme bu tartışmanın somut olayın çözüme kavuşturulmasında bir önemi olmadığını ifade etmiştir. Bkz. Bkz. Urteil-NENA, s. 128.

[23] Bu hükümler taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde iradenin yorumlanmasından başlayıp sözleşme ilişkisinin yorumlanmasına kadar olan Alman Medeni Kanun hükümleridir. Bağlantı: https://www.gesetze-im-internet.de/bgb/index.html (Erişim Tarihi: 06.03.2022).

[24] Bkz. Urteil-NENA, s. 129.

[25] Bkz. Urteil-NENA, s. 129. Mahkeme talep edilen lisans bedelinin Eyalet Mahkemesi tarafından yapılan incelemeye dayanarak aşırı olmadığına tespitine de kararında yer vermiştir. Bkz. Urteil-NENA, s. 129.

[26] Sonuç itibarıyla davalının kendi fiilleri ile içine düştüğü durumun sonuçlarına katlanması gerektiği beyan edilmiştir. Bkz. Urteil-NENA, s. 129.

[27] GÖTTING, Horst-Peter, “Die Vererblichkeit der vermögenswerten Bestandteile des Persönlichkeitsrechts-ein Meilenstein in der Rechtsprechung des BGH”, NJW 2001, s. 586, Beck-Online (Erişim Tarihi: 06.03.2022) (Rechtsprechung des BGH); UNSELD, Florian, “Die Übertragbarkeit von Persönlichkeitsrechten”, GRUR 2011, s. 983, Beck-Online (Erişim Tarihi: 03.03.2022).

[28] GÖTTING, Rechtsprechung des BGH, s. 586; UNSELD, s. 983.

[29] GÖTTING, Rechtsprechung des BGH, s. 586; Ayrıca bkz. GÖTTING, Horst-Peter, Persönlichkeitsrechte als Vermögensrechte, Tübingen 1995, s. 60 vd. (Persönlichkeitsrechte). Götting, bu sorunun devrin mümkün olduğu kabul edildiği ihtimal bakımından aynı zamanda devrin süresi yönüyle de ele alınması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bkz. GÖTTING, Rechtsprechung des BGH, s. 586.

[30] NOMER, Haluk Nami, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Bası, İstanbul 2021, N. 139.

[31] Sebepsiz zenginleşme hükümleri ile burada yarışma bulunmadığını da belki belirtebilirsin haksız fiil hükümleri arasındaki ilişki için ayrıca. bkz. OĞUZMAN, M. Kemal/ÖZ, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 2, 15. Bası, İstanbul 2020, N. 975-979.

[32] Karar metni için bkz. Lexpera-İçtihat (Erişim Tarihi: 24.02.2022).

[33] Karar metninde Arda Turan’ın ismi kapatılmışsa da aynı olaya ilişkin yapılan karar düzeltme başvurusunda sporcunun ismi yer almaktadır. İlgili karar için ayrıca bkz. Y. 11. HD, 12.6.2014, E. 2014/4660 K. 2014/11218, Lexpera-İçtihat (Erişim Tarihi: 24.02.2022).

[34] Y. 11. HD, 14.3.2013, E. 2012/3348 K 2013/20398, Lexpera-İçtihat (Erişim Tarihi: 24.02.2022).

[35] Bkz. Y. 11. HD, 14.3.2013, E. 2012/3348 K 2013/20398, Lexpera-İçtihat (Erişim Tarihi: 24.02.2022).

[36] Somut olayda posterin gazete tirajına etkisine dair bir hesap yahut değerlendirme yapıldığı noktasında karar metninde bir bilgi yer almamaktadır.

[37] Y. 11. HD, 14.3.2013, E. 2012/3348 K 2013/20398, Lexpera-İçtihat (Erişim Tarihi: 24.02.2022).

 

Paylaş