-->

DEĞERLİ KONUT VERGİSİ

Dr. Öğr. Üyesi Alara Efsun Yazıcıoğlu

 

I. GİRİŞ

07.12.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7194 sayılı Kanun[1] ile ihdas edilen üç yeni vergiden bir tanesi 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’na (EVK) eklenen 42-49 uncu maddeler ile düzenlenen Değerli Konut Vergisi (DKV) olmuştur. Resmî Gazete’de yayımlandığı günden itibaren Anayasa ve temel vergileme ilkelerine aykırı hükümler içerdiği gerekçesiyle büyük tartışmalara yol açan DKV’nin her ne kadar 2020 senesi itibariyle uygulanması öngörülmüş olsa da, 20.02.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7221 sayılı Kanun[2] ile hem EVK’nun DKV’ne ilişkin bazı maddelerinde değişiklik yapılmış hem de yeni verginin uygulanmaya başlanması bir yıl süre ile ertelenmiştir. İlk etapta yıllık 3 milyar Türk lirası tutarında bir hasılatı olması beklenen DKV’nin, yapılan değişiklikler sonrasında bütçeye sağlayacağı katkı miktarı ortalama 200 milyon Türk lirası olarak öngörülmektedir.[3]

DKV’ne ilişkin düzenlemelerin EVK’na eklenmiş olması sonucunda, EVK’nunda düzenlenen vergi sayısı ikiden üçe çıkmıştır (bina vergisi, arazi vergisi ve değerli konut vergisi). Bu üç vergi birbirlerinden bağımsız ve farklı vergiler olmak ile beraber, hepsinin EVK’nun genel sistematiği ışığında uygulama bulması amaçlanmıştır. DKV zaten bina vergisine tâbi olan meskenler üzerinden alınan ikinci bir emlak vergisidir. Bu vergilemenin aynı meskenden birden fazla benzer nitelikli vergi alınması sonucunu yarattığı sabit olmak ile beraber, aynı mesken nitelikli taşınmaz iki kere aynı vergiye tâbi tutulmamakta, farklı iki vergiye ayrı ayrı tâbi tutulmaktadır.[4] Bina vergisi belediyeler tarafından uygulanan bir vergi iken DKV’nin vergi daireleri (yani merkezi yönetim) tarafından toplandığının da ayrıca altının çizilmesi gerekmektedir.

DKV’ne ilişkin mükellefiyet 2021 yılının başından itibaren başlamış ve ilk beyannameler Şubat 2021’de verilmiştir.[5] Daha ilk senesini bile doldurmamış olan ve değişikliklerden sonra dahi eleştirilmeye devam edilen bu verginin uygulamada yol açacağı çeşitli sorunlar olacağı muhakkaktır. Süreç içerisinde bir uygulama oluşacak, ortaya çıkan sorunlar kanun değişikliği veya tebliğler ve özelgeler aracılığı ile çözüme kavuşturulmaya çalışılacaktır. Bu bülten yazısında DKV’nin genel hatlarının açıklanması amaçlanmaktadır. Verginin türü, konusu, mesken nitelikli taşınmazların değerlerinin tespiti, vergi mükellefiyeti, muaflıklar, verginin matrahı ve beyan ve ödeme süreleri kısaca özetlenecektir.

II. VERGİNİN TÜRÜ

DKV servet üzerinden alınan bir vergidir. Servet vergileri, genel-özel, devamlı-geçici ve gerçek-itibarî (nominal) olmak üzere üç farklı kategorik ayrıma konudur.[6] DKV’nin özel ve devamlı nitelikte bir servet vergisi olduğu açıktır. DKV ile sadece belirli bir servet unsurunun, ‘değerli konut’ olarak nitelendirilen taşınmazların, vergilendirilmesi amaçlanmış durumda olduğundan ‘özel’ servet vergisi niteliğindedir. Yapılan düzenlemeler ışığında DKV’nin belirli aralıklarla (her sene) servetin vergilendirilmesini amaçladığı da anlaşılmaktadır. Bu özelliği itibariyle, bir defaya mahsus olarak alınan ‘geçici’ nitelikte değil, ‘devamlı’ bir servet vergisi olduğu da açıktır.

DKV’nin gerçek servet vergisi olarak mı yoksa itibarî (nominal) servet vergisi olarak mı sınıflandırılması gerektiği nispeten daha tartışmalıdır. Gerçek servet vergileri, verginin ödenebilmesi için servetin bir kısmının elden çıkarılmasına yol açan vergilerdir. İtibarî servet vergileri ise servetin geliri ile ödenebilecek nitelikte vergilerdir. Diğer bir deyişle, gerçek servet vergilerinin matrahı da kaynağı da servet iken, itibarî servet vergilerinin matrahı servet fakat kaynağı servetin geliridir.[7] DKV’nin kişiden kişiye farklı bir etki yaratması mümkündür. Bu verginin alınmaya başlaması sonucunda bazı mükellefler vergiyi ödeyebilmek için bazı değerli konutlarını elden çıkarmak durumunda kalabilirler. Bununla birlikte, amacı ve uygulanma şekli itibariyle DKV itibarî bir servet vergisi olmaya daha yakındır. İlgili vergi aracılığı ile bir mükelleften sadece bir defaya mahsus yüklü bir katkı alınması değil, kamu gelirlerine devamlı bir katkı yapılması istenildiği anlaşılmaktadır.

III. VERGİNİN KONUSU

EVK m. 42 uyarınca, DKV’nin konusu Türkiye sınırları içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlardan bina vergi değeri 5.227.000 Türk lirasının[8] üzerinde olanlardır. 7194 sayılı Kanun ile yapılan ilk düzenlemede, bina vergi değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce belirlenen değeri 5.000.000 Türk lirası ve üzerinde olan mesken nitelikli taşınmazların DKV’ne tâbi olacakları belirtilmekteydi. Şubat 2020’de yapılan değişiklik ile, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce değer belirlemesi yapılabileceğine dair ibare kaldırılmıştır. Böylece DKV kapsamında mesken nitelikli taşınmazın değeri sadece EVK m. 29 uyarınca belirlenen bina vergi değeri olmuştur.

‘Mesken nitelikli taşınmaz’ kavramı Değerli Konut Vergisi Uygulama Genel Tebliği[9] (DKV Genel Tebliği)’nin 2. maddesinde ‘mesken niteliğini haiz binalar ile birden fazla bağımsız bölümden oluşan binalarda her bir bağımsız bölüm’ olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan ve verginin isminden anlaşılması gereken, konutların bu vergiye tâbi olduğu ve konut dışındaki her türlü taşınmazın (arsa, işyeri vb.) DKV’nin konusu dışında kaldığıdır. İşyeri, arazi, arsa gibi konut dışında kalan taşınmazların verginin konusuna girmiyor oluşunun eşitsizliğe yol açtığı ve mali güç ilkesine aykırılık teşkil ettiğine dair görüşler mevcuttur.

Yine DKV Genel Tebliği’nin 2. maddesi uyarınca, taşınmazın mesken niteliğini haiz olup olmadığı hususunun değerlendirilmesinde, taşınmazın kayıtlardaki niteliğinin yanı sıra fiilen kullanım durumuna da bakılır. Bu düzenleme 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) m. 3/B’nin bir yansıması olarak da nitelendirilebilir. Bu bağlamda, örneğin, tapuda ofis (işyeri) olarak kayıtlı bulunan bir taşınmazın fiilen mesken olarak kullanıldığının tespit edilmesi halinde, ilgili taşınmaz DKV açısından mesken olarak değerlendirilerek vergiye tâbi tutulacaktır. Aynı şekilde, tapuda mesken olarak görünen fakat fiilen işyeri olarak kullanılmakta olan bir taşınmazın da, fiili durumun tespit edilip dilekçe ile mali idareye başvurulması sonucunda, DKV’ne tâbi olmaması beklenir. Benzer şekilde, tapuda iki ya da daha fazla bağımsız bölüm olarak gözüküp, fiilen tek bir konut olarak kullanılan taşınmazlar da DKV kapsamında tek konut olarak nitelendirilmelidir. Örneğin, her biri 3.000.000 Türk lirası değerinde olan iki bağımsız bölüm, tek bir konut olarak kullanılıyor ise ilgili taşınmazın 6.000.000 Türk lirası değerinde bir ‘değerli konut’ olarak nitelendirilmesi uygun olacaktır.

Kullanılmaz durumda olan veya henüz yapım aşaması tamamlanmamış taşınmazlar mesken niteliğine haiz olmamalıdır. Konut olarak kullanılabilecek donanıma sahip olmayan (örneğin elektriği ya da suyu olmayan veya henüz sadece bir kısmı tamamlanmış) taşınmazlar mesken nitelikli de olamazlar. Kişinin kendi isteği ile tadilat yapması durumda ise nasıl bir değerlendirme yapılacağı zamanla anlaşılacaktır. Taşınmazın sadece bir bölümünde tadilat yapıldığı hallerde, eğer taşınmazın geneli halihazırda konut olarak kullanılmaya elverişli ise herhangi bir yorum sorunu ortaya çıkmayacak, taşınmaz ‘mesken nitelikli’ olarak değerlendirilebilecektir. Bununla beraber, taşınmazın bütününe yönelik, taşınmazı uzun bir süre ile kullanılamaz hale getiren kapsamlı tadilatların nasıl yorumlanacağı uygulamada netlik kazanması beklenen bir husustur.

Verginin konusuna girmek için mesken nitelikli taşınmazın Türkiye sınırları içinde bulunması gerekmektedir. Bu düzenleme DKV’nin asıl hedefinde değerli konut maliklerinin değil, Türkiye sınırları içinde bulunan değerli konutların olduğu anlamına gelmektedir.[10] Diğer bir deyişle, Türkiye’de yerleşik bir kişinin Türkiye sınırları dışında sahip olduğu konut niteliğindeki taşınmazlar verginin kapsamı dışında tutulmuştur. Bu durumun ödeme gücü ile ne ölçüde örtüştüğü tartışmalıdır. Örneğin, Fransa’da alınmakta olan ve DKV’ne benzer nitelikte olan ‘Impôt sur la fortune immobilière’ hem Fransa içinde hem de Fransa dışında bulunan taşınmazları kapsamaktadır.[11]

Belirtmek gerekir ki, değeri 5.227.000 Türk lirasının altında kalan mesken nitelikli taşınmazlar, vergiden ‘istisna edilmiş’ ya da ‘muaf tutulmuş’ durumda değillerdir. Bu taşınmazlar verginin konusuna girmemektedirler. Verginin konusuna girmeyen bir durum, işlem ya da gelirin vergiden istisna edilmesi de söz konusu olamaz. ‘Muafiyet’ ise mükellefler için kullanılan bir terimdir. Bu nedenle, değerleri 5.227.000 Türk lirasının altında kalan konutlar için yer yer literatürde ve 7194 sayılı Kanunun genel gerekçesinde kullanılan ‘istisna’ terimi ve yine ilgili konutlar için EVK m. 46’da kullanılan ‘muaf’ terimi yerinde değildir.[12]

IV. MESKEN NİTELİKLİ TAŞINMAZLARIN DEĞERLERİNİN TESPİTİ

DKV’nin uygulanması açısından mesken nitelikli taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. İlk etapta bu değerin EVK kapsamında belirlenen bina değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce belirlenen değer olacağı yönündeki düzenleme, daha sonra sadece EVK kapsamında belirlenen bina değeri olacak şekilde değiştirilmiştir.[13]

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce değer belirlemesi yapılabilmesi olanağının kaldırılmasının yerinde bir düzenleme olduğunu belirtmek gerekir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün yapacağı değerlemelere ilişkin olarak ortaya çıkabilecek pek çok sorundan en önemlisi devletin farklı kurumları tarafından farklı değerler tespit edilmesi ve bu farklı tespitler üzerinden vergi alınmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacak nitelikte oluşudur. Değiştirilen düzenleme ile DKV’ne konu mesken niteliğindeki taşınmazların değeri ile EVK kapsamında belirlenen bina değeri aynı olacak ve bir yeknesaklık sağlanacaktır.

7194 sayılı Kanun’un Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakiben, çok sayıda mükellefe mesken nitelikteki taşınmazlarının Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce yapılan değerlemesi tebliğ edilmiştir. Mükellefler tarafından yapılan itiraz ve verilen dava dilekçelerinde, bu değerlemelerin hukuka uygun olmadığına yönelik pek çok argüman ileri sürülmüştür. Bunlardan bazıları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün her bir taşınmazın değerini ayrı ayrı tespit etme yetki ve görevinin bulunmaması, değerleme işlemlerinin bazılarının DKV’ni ihdas eden 7194 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden yapılmış olması ve değerleme ölçü, hesap ve yöntemlerinin açıklanmamasıdır.[14] 7221 sayılı Kanun ile EVK’na eklenen geçici madde 24 ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce yapılmış olan bu değerlemelerin dikkate alınmayacağı hüküm altına alınmıştır. Yapılan bu düzenleme doğacak itirazların çözümlenmesi ve açılması muhtemel olan çok sayıda davanın önüne geçilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.[15]

EVK kapsamında bina değeri her dört yılda bir takdir komisyonları tarafından belirlenmekte olup, en son değerler 2018 senesinden itibaren uygulanmak üzere 2017 senesinde saptanmıştı. Yapılan bu değerleme 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında geçerliliğini korurken, enflasyonu göz önünde bulundurarak gerçek vergi matrahını kavrayabilmek için her yıl bir önceki yıl vergi değeri VUK hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılmıştır.[16] 2021 senesini takip eden dört yıl için değerleme, Temmuz 2021’de yapılacaktır. Bu noktada, değerlemeye yapılacak olan itirazların 2021 senesinde yapılacak olan bu takdir komisyonu değerlemesine karşı yapılması gerektiğini de belirtmek gerekir. Takdir komisyonlarınca 2017 değerlemesinde ilk etapta yüksek bir artış yapılmak istenmiş, fakat kamuoyunun tepkisi sonucu yapılabilecek artış oranı yüzde 50 ile sınırlandırılmıştır. Belirlenmiş olan bu üst sınırın değerlemelere yapılacak itirazları azaltması beklenmektedir.

V. VERGİ MÜKELLEFİYETİ

EVK m. 45 ve DKV Genel Tebliği m. 3’te belirtildiği üzere, genel kural olarak DKV’nin mükellefi mesken nitelikli taşınmazların malikidir. Bir mesken nitelikli taşınmaza paylı mülkiyet halinde malik olanlar, hisseleri oranında mükellef olurlar. Elbirliği mülkiyette ise malikler vergiden mütesels ilen sorumlu kılınmışlardır. Mesken nitelikli taşınmaz üzerinde intifa hakkı olması halinde, DKV’nin mükellefi bu hakkın sahibidir. Mesken nitelikli taşınmazın maliki de intifa hakkı sahibi de yok ise, verginin mükellefi ilgili taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerdir. EVK kapsamında düzenlenen diğer vergilerde olduğu gibi, mükellefiyetin belirlenmesinde gerçek ve tüzel kişi ayrımına gidilmemiştir.

Mükellefiyetin başlangıcı, EVK’nun ve DKV Genel Tebliği’nin aynı maddelerinde mesken nitelikli taşınmazın bina vergi değerinin EVK m. 42’de belirlenen tutarı aştığı tarihi, EVK m. 33’te belirtilmiş bulunan vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması hâlinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi veya muafiyetin sona erdiği tarihi takip eden yıl olarak belirlenmiştir. Belirtmek gerekir ki, ilgili yılın 1 Ocak gününde vergi mükellefi sıfatına haiz olan kişi, aynı sene içerisinde vergiye konu değerli konutu satsa dâhi söz konusu taşınmaz için o sene tahakkuk edecek verginin tamamını ödeme yükümlülüğü ortadan kalkmayacaktır. Diğer bir deyişle, Kanun’da belirlenmiş olan kriterler ışığında 1 Ocak tarihinde mükellef olan kişi, o sene için mükellef olan kişidir. Örneğin, 2 Ocak 2021 tarihinde mesken nitelikli taşınmazını üçüncü bir kişiye satmış olan kişi, yine de 2021 senesine ilişkin DKV’nin mükellefi olarak kalacaktır.

Mükellefiyetin sona ermesinin ise, yine EVK’nun ve DKV Genel Tebliği’nin aynı maddelerinde, yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hâle gelen veya vergiye tâbi iken istisna[17] şartları kazanan mesken nitelikli taşınmazlara ilişkin olarak, bu olayların vuku bulduğu tarihi takip eden taksitten itibaren gerçekleşeceği hükme bağlanmıştır.

VI. MUAFİYET

DKV’den muaf olan kişiler EVK m. 46 ve DKV Genel Tebliği m. 4’te kapalı liste olarak sıralanmıştır. Türkiye sınırları içinde mesken nitelikli tek taşınmazı olanlar, (bazı koşulların gerçekleşmesi halinde) esas faaliyet konusu bina inşası olanlar, kamu idareleri, Türkiye sınırları içinde bulunan ve elçilik ve konsolosluk olarak kullanılan mesken nitelikli taşınmazlara sahip olan yabancı devletler (karşılıklı olmak şartıyla) ve merkezi Türkiye’de bulunan milletlerarası kuruluşlar veya ilgili kuruluşların temsilcilikleri vergiden muaf kişiler olarak belirlenmişlerdir. Ayrıca, birden fazla mesken nitelikli taşınmazı olanlar için DKV konusuna giren en düşük değerli taşınmazın vergiden istisna olacağı da aynı maddelerde hükme bağlanmıştır.

Türkiye sınırları içinde mesken nitelikli tek taşınmazı olanlar başkaca bir şart aranmaksızın DKV’den muaf tutulmuşlardır. 7221 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce, tek mesken nitelikli taşınmazı olan kişilerin muafiyetten faydalanabilmeleri için hiçbir gelirleri olmadığını veya gelirlerinin sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıklardan ibaret bulunduğunu belgelemeleri gerekmekte idi. Yapılan değişiklik ile bu şart kaldırılmış olduğundan, tek meskene sahip olan kişi, gelir miktarına bakılmaksızın, DKV’den muaftır.

Esas faaliyet konusu bina inşası olanların işletmelerine kayıtlı bulunan taşınmazlar ilk satışa, devir ve temlike konu edilmedikleri sürece vergiden istisna edilmişlerdir. Kiraya verilen veya sair surette kullanılan taşınmazlar istisna kapsamında değillerdir. Bu düzenleme ışığında, istisna kapsamında kalan mesken nitelikli taşınmazlar harici bir taşınmaz bulundurmadıkları sürece, ana faaliyet konusu bina inşası olanlar DKV’den muaf olacaklardır.

Genel ve özel bütçeli idareler, belediyeler, üniversiteler ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı DKV’den muaf olan kamu idareleridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bütün kamu idarelerinin değil, sadece Kanun’da sayılanların vergiden muaf olduğudur. Örneğin, il özel idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve denetleyici kurumlar vergiden muaf tutulmamışlardır.[18] Yine belirtmek gerekir ki, kamu idarelerine ait mesken nitelikli taşınmazlar, kamu idaresinin bizzat kendisi tarafından kullanılmıyor da olsalar istisna kapsamındadırlar.[19]

Birden fazla mesken nitelikli taşınmazı olanlar için DKV konusuna giren en düşük değerli taşınmaz vergiden istisna tutulmuştur. Örneğin, 5.500.000 Türk Lirası, 6.000.000 Türk Lirası ve 9.000.000 Türk Lirası değerinde verginin konusuna giren üç adet taşınmazı olan kişinin, 5.500.000 Türk Lirası değerindeki taşınmazı vergiden istisnadır.

Belirtmek gerekir ki, Türkiye sınırları içerisinde fazla sayıda mesken nitelikli taşınmazı olan, fakat hiçbir taşınmazının değeri 5.227.000 Türk lirasını geçmeyen kişiler DKV mükellefi değildirler. Mesela, 15 adet her biri 4.000.000 Türk lirası değerinde mesken nitelikli taşınmazı olan bir kişi, DKV kapsamına giren bir taşınmazı olmadığı için verginin mükellefi değildir. Bu durum, özellikle mali güç açısından değerlendirildiğinde, son derece tartışmalıdır.

VII. VERGİNİN MATRAHI

Verginin matrahı EVK m. 44 ve DKV Genel Tebliği m. 5’te belirlenmiştir. 7221 sayılı Kanun ile vergi matrahına ilişkin olarak da önemli bir değişiklik yapılmıştır. 7194 sayılı Kanun ile yapılan ilk düzenlemede konutun değerinin tümü üzerinden vergi alınması öngörülmüş iken, 7221 sayılı Kanun ile yapılan yeni düzenleme ile belirlenen 5.227.000 Türk lirası tutarını aşan miktarın vergi matrahı olması öngörülmüştür. Örneğin, 8.000.000 Türk lirası değerindeki bir mesken nitelikli taşınmaz üzerinden alınacak olan vergi ilk düzenleme kapsamında 24.000 Türk lirası (8.000.000 x binde 3) tutarında olacak iken, yeni düzenleme kapsamında verginin miktarı 8.319 Türk lirası (8.000.000-5.227.000 x binde 3) olacaktır.

Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyette matrah hesaplanırken kişinin payına düşen değer değil, taşınmazın toplam değeri esas alınır. Örneğin, 6.000.000 Türk lirası değerinde bir konutun yarısına sahip olan bir kişinin ödeyeceği DKV miktarı belirlenirken hesaplama 3.000.000 Türk lirası üzerinden değil 6.000.000 Türk lirası üzerinden yapılarak ödenmesi gereken vergi miktarı malikler arasında payları/hisseleri oranında bölüştürülür.

7221 sayılı Kanun ile ilk düzenlemenin en çok eleştirilen maddelerinden biri olan vergi tarifesi ile ilgili de değişikliğe gidilmiştir. 7194 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede dilim usulüne yer verilmemiş olması nedeni ile üst sınırın küçük bir miktar aşılması durumunda, taşınmaz değerinin tümüne bir üst seviyedeki vergi oranı uygulanıyor ve ödenecek vergi miktarı önemli ölçüde artıyordu. Yeni düzenleme bu sorunun önüne geçmiştir.

VIII. BEYAN VE ÖDEME SÜRELERİ

Vergi beyanı, ödeme süresi ve ödeme yerine ilişkin düzenlemeler EVK m. 47 ve DKV Genel Tebliği m. 6’da düzenlenmiş durumdadır. DKV beyannamelerinin taşınmazın bulunduğu yer vergi dairesine şubat ayının 20’nci günü sonuna kadar verilmesi gerekmektedir. Taşınmazın bulunduğu yer belediyesinden alınan bina vergi değerine ilişkin belgenin de beyannameye eklenmesi gerekmektedir.

Tam mülkiyet, paylı mülkiyet ve intifa hakkı sahiplerinin DKV’ne konu bütün taşınmazlarını toplu şekilde DKV Genel Tebliği Ek 1A’da yer alan 1 No.lu DKV beyannamesini kullanarak beyan etmeleri gerekmektedir. Birden fazla mesken niteliğinde taşınmazları olanların en düşük değerli meskenlerinin (istisna tutulan taşınmaz), beyannameye dahil edilmemesi ve DKV Genel Tebliği EK 2A’da yer alan bildirim örneği doğrultusunda hazırlanan şekilde bildirilmesi gerekmektedir.

Elbirliği mülkiyete konu taşınmazlara ilişkin yapılacak beyanlar ise DKV Genel Tebliği Ek 1B de yer alan 2 No.lu DKV beyannamesi kullanılarak yapılmaktadır. Elbirliği mülkiyete konu taşınmazlar toplu olarak bir beyannamede değil, her taşınmaz için bir beyanname verilmesi sureti ile beyan edilmektedir. Elbirliği mülkiyete konu taşınmazlara ilişkin verilen beyannamelerin ekinde maliklerin en düşük değerli meskenlerine ilişkin bildirim (Ek 2A) veya tek meskeni olanların elbirliği mülkiyete konu meskenlerine ilişkin taahhüt belgesi (Ek 2B) dahil edilmelidir.

DKV’nin şubat ve ağustos aylarının sonuna kadar iki eşit taksitte ödenmesi öngörülmüştür.

 

Dipnotlar

[1] ‘Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’.

[2] ‘Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’.

[3] KUŞOĞLU, Mustafa Volkan, “Yapılan Son Değişikliklerle Değerli Konut Vergisi”, Vergi Sorunları, Sayı 378, Mart 2020, s. 126.

[4] ARSLAN, Erdoğan, “Değerli Konut Vergisi”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 326, Şubat 2020.

[5] EVK, geçici m. 24 ve m. 47.

[6] AKTAN, Çoşkun Can/BAŞARAN, Dilek/VURAL, Tarık, “Vergi ne üzerinden alınmalı?: vergi konusunun seçiminde optimalite ve meşruiyet”, Vergi, Cilt-I, AKTAN, Çoşkun Can, Seçkin, Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 72-73.

[7] A.g.e.

[8] 2021 senesi için. İlgili tutar her yıl güncellenecektir (bkz. Değerli Konut Vergisi Uygulama Genel Tebliği, m. 5/4).

[9] 15 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

[10] DOĞAN, Hasan, “Türkiye’de Yeni Vergi Paketinde Bulunan ‘Değerli Konut Vergisi’ ile Fransa’daki Taşınmaz Mal Varlığı Üzerine Verginin Karşılaştırılması”, Vergi Dünyası, Yıl 39, Sayı 461, Ocak 2020, s. 110.

[11] Code général des impôts, m. 964/1.

[12] Aynı görüşte, BAŞAK, Levent, “7194 Sayılı Kanun Kapsamında Değerli Konut Vergisi ve Dikkat Edilmesi Gereken Tereddütlü Bazı Hususların Analizi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 377, Şubat 2020, s. 56.

[13] EVK, m. 42.

[14] KUŞOĞLU, Mustafa Volkan, “Yapılan Son Değişikliklerle Değerli Konut Vergisi”, Vergi Sorunları Dergisi, Sayı 378, Mart 2020, s. 126.

[15] A.g.e.

[16] EVK, m. 29/2.

[17] Kanunda kullanılan terim ‘muaf’ olup, ‘istisna’ teriminin kullanılmasının daha yerinde olacağı düşünüldüğü için, terim yazar tarafından değiştirilmiştir.

[18] ARSLAN, Ahmet, “Hangi Konutlar Değerli Konut Vergisinden Muaf (İstisna) Dır? ”, Vergi Dünyası, Yıl 40, Sayı 475, Mart 2021, s. 129.

[19] A.g.e.

 

Paylaş