TÜRK HUKUKU İÇİN YENİ (?) BİR KURUM: TEMİNAT YÖNETİCİSİ

Dr. Öğr. Üyesi Gökçe Kurtulan Güner

 

 I. Giriş

Teminat yöneticisi, özellikle birden çok alacaklının bulunduğu borç ilişkilerinde söz konusu alacak için verilen teminatların bu alacaklılar arasından ya da bunların dışından seçilen bir kişi lehine verilmesi, böylece tüm teminatların bir havuzda toplanarak tek elden yönetilmesi ve gerekirse paraya çevrilmesini sağlayan bir hukuki yapıdır. Bu yapı Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde trust kurumu üzerinden sorunsuz bir şekilde inşa edilebilmektedir.[i] Böylece teminat alan kişi, yani teminat yöneticisi ilgili mal varlığı unsuru üzerinde hukuk (common law) mahkemelerince kabul edilen bir asli mülkiyet hakkına (legal title), alacağı bu şekilde teminat altına alınan kişi ise hakkaniyet (equity) mahkemelerinin önünde kabul gören bir tali/türev mülkiyet hakkına (equitable/beneficiary title) sahip olmaktadır.[ii] Bu sayede alacağı teminat altına alınan kişi, teminatları elinde bulunduran teminat yöneticisinin aralarındaki sözleşmeyi ihlal etmesi ihtimaline ya da iflası riskine karşı koruma altına alınmaktadır. Buna karşılık trusta ya da trust benzeri bir kuruma sahip olmayan hukuk sistemlerinde durum daha karmaşıktır. Kuşkusuz bu durum özellikle rehin ve kefalet gibi feri nitelikteki teminatlar bakımından önem kazanmaktadır.

Bilindiği üzere feri nitelikteki bir teminat söz konusu olduğunda teminat altına alınan geçerli bir asıl alacağın mevcut olması gerekir.[iii] Ancak ferilik ilkesi kendini sadece teminatın doğuşunda değil, aynı zamanda kapsamının belirlenmesinde, alacağın el değiştirmesinde, alacaklıya ileri sürülebilecek savunmalar bağlamında ve sona ermede bağımlılık şeklinde de gösterir.[iv] Bu durum öğretide sıklıkla feri teminatların alacağın kaderine bağlı olması olarak ifade edilmekte ve prensip olarak alacaklının ve teminat alan kişinin aynı kişi olmasını gerektirmektedir. Buna karşılık bazı hâllerde, teminatın alacaklı dışında bir kimse tarafından alınması, yönetilmesi ve gerektiğinde paraya çevrilmesi ya da iade edilmesi ihtiyacı doğabilir. Bu ihtiyaç, uygulamada özellikle sendikasyon kredileri bağlamında karşımıza çıkmaktadır.

II. Teminat Yöneticisine Duyulan İhtiyaç: Sendikasyon Kredileri Örneği

Özellikle büyük ölçekli projeler için birden çok bankanın (alacaklının) bir araya gelerek borçluya finansman sağladığı sendikasyon kredilerinde teminat yöneticisi yapısına duyulan ihtiyaç, sendikasyonun farklı aşamalarında kendini göstermektedir.[v] Kredi ilişkisinin ilk ayağı olan birincil sendikasyon aşamasında teminat yöneticisi kurumundan yararlanmanın sunduğu temel avantaj, tüm bankalar lehine ayrı ayrı teminat kurulması yerine tüm teminatların tek bir kişi lehine kurulması, yani bir teminat havuzu oluşturularak işlem maliyetlerin azaltılmasıdır.[vi] Teminat yöneticisi yapısının ikincil sendikasyon aşamasında sunduğu avantaj ise, daha sonra kredi konsorsiyumunda oluşabilecek değişiklikler sonucunda konsorsiyuma yeni dahil olan bankaların teminatlara ilişkin menfaatlerinin daha iyi korunmasıdır.

İlk bakışta, kredi konsorsiyumunda gerçekleşen bu değişikliklerin teminatlar açısından ne gibi bir sorun doğurabileceği açık olmayabilir. Zira bir alacaklının borç ilişkisindeki yerini başkasına devretmesi için akla gelen ilk yol alacağın devridir. Bu doğrultuda feri teminatın kaderi alacağa bağlı olduğundan,[vii] kredi konsorsiyumuna daha sonra alacağın devri yoluyla dahil olan alacaklılar bakımından teminatlar bağlamında bir dezavantaj da söz konusu değildir. Bununla birlikte uygulamada ikincil sendikasyonun alacağın devri üzerinden değil, sıklıkla yenileme üzerinden yapıldığı görülmektedir.[viii] Yenilemenin teminatlar üzerindeki sona erdirici etkisi dikkate alındığında ise teminat yöneticisi yapısının ikincil sendikasyon aşamasındaki önemi özellikle göze çarpmaktadır.[ix] 

Uluslararası finans piyasasında özellikle sendikasyon sözleşmeleri bakımından yüksek derecede bir standartlaşmadan söz etmek mümkündür.[x] Bu nedenle Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde trust üzerinden kurulan ve sendikasyon piyasasında önemli bir rol oynayan teminat yöneticisi kurumunun, trust ve benzeri yapılara sahip olmayan sistemlere nasıl entegre edilebileceği sorusu gündeme gelmiştir.

Bu yüksek derecedeki standartlaşmada büyük pay sahibi olan Kredi Piyasası Birliği'nin (Loan Market Association) hazırladığı ve Türk hukuku uygulamasında da esas alınan sözleşme modellerinde, teminat yöneticisi yapısı sözleşme hukuku üzerinden kurulmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda teminat yöneticisi ile kredi borçlusu arasında akdedilen bir soyut borç ikrarı sayesinde, taraflar arasında bir paralel borç ilişkisi tesis edilmektedir.[xi] Bu doğrultuda borçlu, teminat yöneticisi lehine kredi sözleşmesinden doğan borcuna maddi olarak karşılık gelecek bir soyut borç tanıması yapmakta, böylece teminat alan kişinin alacaklı sıfatına sahip olmamasının beraberinde getirdiği sorunlar ilk bakışta bertaraf edilmiş olmaktadır.[xii]

Dolayısıyla trust yapısına sahip olmayan sistemlerde, sözleşme hukukunun sunduğu basit tekniklerle teminat yöneticisi yapısına duyulan ihtiyaca yanıt arandığını söylemek mümkündür. Ancak bu doğrultuda bulunan çözümün kusursuz olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira paralel borç yapısı bu sözleşmenin gerçekten bir soyut borç ikrarı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği veya bir kanuna karşı hile teşkil edip etmeyeceği gibi soruları da beraberinde getirmektedir.[xiii] Bir başka sorun ise, teminat yöneticisinin iflası ihtimalinde, bu kişinin inançlı işlemle elinde tuttuğu teminatların akıbetinin ne olacağına ilişkindir.[xiv]

Nitekim bu nedenlerle, geçtiğimiz yıllarda trust yapısına sahip olmayan bazı Kara Avrupası sistemlerinde teminatların merkezi bir şekilde yönetilmesinin yolunu açan düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Örneğin Fransız Medeni Kanunu'na 2007 yılında eklenen bir maddeyle (m. 2328) ayni teminatlar açısından teminat yöneticisi yapısına başvurulabileceği açıkça düzenlenmiştir.[xv] Daha sonra 2017 ve 2019 yıllarında yapılan değişiklikler neticesinde hükmün kapsamı tüm teminatları kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Fransız Medeni Kanunu m. 2488-6 uyarınca teminat yöneticisinin hem ayni hem de şahsi nitelikteki teminatları almak, yönetmek ve paraya çevirmek konusunda yetkili olduğu ifade edilmiş, bunları yaparken kendi adına ancak teminat altına alınan borcun alacaklısı hesabına hareket ettiği kabul edilmiş ve teminat yöneticisinin bu sıfatla edindiği teminatların kendi mal varlığından ayrı, özel bir mal varlığı oluşturduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Böylece hem teminatların alacaklı dışında bir kimseye verilebileceği açıkça düzenlenmiş, hem de bu teminatlar açısından özel mal varlığı yapısı benimsenerek alacaklılar teminat yöneticisinin iflası riskine karşı koruma altına alınmıştır.

Takip eden yıllarda Belçika hukukunda da benzer yönde bir adım atılmıştır. Bu doğrultuda teminat hukukunda 2013 yılında gerçekleşen reformun en önemli özelliklerinden birinin, 2004 yılından beri sadece sermaye piyasası araçları için kabul edilen teminat yöneticisi yapısının taşınırlar için de kabul edilmiş olması olduğu ifade edilmektedir.[xvi] Belçika hukukunda da söz konusu teminatların özel mal varlığı teşkil ettiği kabul edilerek teminat yöneticisinin iflası riski bertaraf edilmiştir.

Teminat yöneticisi kavramının pozitif hukukumuza girişi ise 2020 yılının başında, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'na eklenen 31/B maddesiyle olmuştur. Aşağıda ilgili hüküm kısaca incelenmeye çalışılacaktır.

III. Türk Pozitif Hukukunda Teminat Yöneticisi: SPK m. 31/B

7222 sayılı Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 29. maddesiyle Sermaye Piyasası Kanunu'na eklenen "Teminat Yönetim Sözleşmesi ve Teminat Yöneticisi" başlıklı 31/B hükmü toplamda 11 fıkradan oluşmaktadır. İlgili hükmün gerekçesinde yurt dışında sermaye piyasalarında geniş bir uygulama alanı bulan "Teminat Yöneticisi - Trust- Yed-i Emin" kurumunun Türk sermaye piyasası kazandırılmasının amaçlandığı ifade edilmiştir.

Hükmün kurduğu sistem temel olarak şu şekilde işlemektedir:

  • Sermaye piyasası araçları karşılığında teminat olarak gösterilen varlıklar, yatırım kuruluşu niteliğindeki ve alacaklı konumunda olmayan bir teminat yöneticisine devredilir veya ilgili varlıklar üzerinde bu kişi lehine sınırlı ayni hak tesis edilir. (f. 1)
  • Söz konusu varlıkların teminat amacıyla devredildiği ihtimalde, yani teminat amaçlı inançlı temlik söz konusu olduğunda, söz konusu devrin teminat amacıyla yapıldığına ilişkin bir kayıt ilgili sicilin beyanlar hanesine düşülür. (f. 1)
  • Teminat yöneticisi teminat konusu varlıkların yönetimi, korunması, borcun sona ermesi durumunda borçluya iade edilmesi ya da gerekli olduğu takdirde paraya çevrilmesi ve alacaklılar arasında bunun paylaştırılması, arta kalan değer olursa bunun borçluya iadesi konusunda görevli ve yetkili kabul edilir. (f. 2)
  • Teminat yöneticisi aynı zamanda söz konusu varlıklara ilişkin, söz gelimi teminatın tesisi ya da terkini gibi hukuki işlemleri yapma konusunda yetkilidir. (f. 3)
  • Teminatın paraya çevrilmesi için gereken şartlar oluştuğunda teminat yöneticisi, hiçbir merciden onay almadan ve açık arttırma veya başka bir yoldan paraya çevirme yoluna gitmeden, teminata konu varlıkları satarak bedeli alacaklılar (yatırımcılar) arasında paylaştırabilir. (f. 5)
  • Teminat konusu varlıklar, teminat yöneticisinin mal varlığından ayrı, özel bir mal varlığı oluşturur. Bu sayede teminat yöneticisinin alacaklılarının taleplerine ve iflas riskine karşı korunaklıdır. (f. 6)

Bu doğrultuda öncelikle, hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu yapının trust niteliğini haiz olduğu ifade edilmelidir. Trust yapısından söz etmek için, her zaman Anglo-Sakson ülkelerinde kabul edilen ve mülkiyetin bölünmesi esasına dayanan asli/türev mülkiyet ayrımından hareket edilmesine gerek yoktur. Trustın konusunu oluşturan mal varlığı unsurlarının mülkiyetinin güvenilen kişide (trustee) bulunması, güvenilen kişinin bunları inançlı mülkiyet esasları doğrultusunda elinde tutması ve en önemlisi, söz konusu unsurların güvenilenin mal varlığından ayrı, özel bir mal varlığı oluşturması trust yapısından bahsedebilmek için yeterlidir.[xvii] Dolayısıyla Sermaye Piyasası Kanunu'nun 31/B maddesinin 6. fıkrasının, bu yapının trust olarak nitelendirilebilmesi için temel oluşturduğunu söylemek mümkündür. Öte yandan bunun, özellikle sermaye piyasası hukukumuz bakımından tam anlamıyla bir yenilik olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira Kanun'da yatırım fonlarının ve konut ve finansman fonlarının trust olarak nitelendirilmesini sağlayan, bu fonların mal varlıklarının ayrılığına ilişkin düzenlemeler zaten mevcuttur.[xviii]

Teminat yöneticisinin bu sıfatla elinde tuttuğu varlıkların özel bir mal varlığı (Sondervermögen) oluşturduğunun kabul edilmesinin iki önemli sonucu vardır. Bunlardan ilki, teminat yöneticisi olarak hareket eden yatırım kuruluşunun iflası hâlinde bu mal varlığı unsurlarının iflas masasına dahil olmamasıdır. İkincisi ise bu yatırım kuruluşunun başkaca ilişkilerinden doğan alacakları bakımından ilgili mal varlığı unsurları üzerinde icra işlemlerinin yapılamamasıdır.

İlgili düzenlemenin bir diğer ilgi çekici özelliği, feri alacaklar bakımından alacaklı ve teminat alan sıfatlarının farklı kişilerde bulunabilmesine imkân tanımasıdır. Bu doğrultuda uygulamada sendikasyon kredileri bağlamında yararlanılan ancak yukarıda ifade edildiği üzere kusursuz olmaktan uzak paralel borç çözümüne duyulan ihtiyaç, en azından sermaye piyasası araçları bakımından, giderilmiştir.

Bunların dışında üzerinde durulması gereken bir yenilik, Kanun'da düzenlenmeyen bir sözleşme olan teminat amaçlı inançlı devirlere ilişkin olarak, tapu ve diğer ilgili sicillerin beyanlar hanesine kayıt düşülebileceğinin hükme bağlanmış olmasıdır. Bununla birlikte beyanlar hanesine yapılacak bu kayda bağlanacak hukuki sonuçların ne olacağı açık değildir. Bilindiği üzere tapu kütüğündeki beyanlar hanesine yapılan kayıtların hükmüne ilişkin genelgeçer bir kural yoktur.[xix] Bazı beyanlar, taşınmaz üzerindeki eklentinin beyanlar hanesine yazılması durumunda olduğu gibi bir karine yaratmakta, bazıları ise kanundan doğan geçit hakkının beyanlar hanesine kaydedilmesinde olduğu gibi açıklayıcı bir rol oynamaktadır.[xx] Eski hukuktan intikal eden ve kurulması artık mümkün olmayan haklarda olduğu gibi bazı beyanların ise üçüncü kişilerin iyi niyetini ortadan kaldırma işlevini yerine getirdiği kabul edilmektedir.[xxi]

Bu noktada Kanun Koyucu'nun teminat yöneticisinin ilgili mal varlığı unsurlarını bu sıfatla elinde tuttuğuna ilişkin bilginin, ilgili sicillerin beyanlar hanesine kayıt düşülmesiyle amaçladığının ne olduğu üzerinde düşünmek gerekir. Zira aslında teminat yöneticisi teminat olarak verilen mal varlığı unsurlarının maliki (ya da bu unsurlar üzerinde sınırlı ayni hak sahibi) olduğuna göre, bu kişinin teminat yönetim sözleşmesine aykırı olarak yaptığı işlemler, tasarruf yetkisi eksikliği söz konusu olmadığı için işlem tarafının iyi niyetli olup olmadığından bağımsız olarak geçerli olmalıdır. Şerhin aksine kişisel hakkı güçlendirici bir etkiden de yoksun olan beyanlar üzerinden, teminat yönetim sözleşmesinin bu kişilere karşı ileri sürülmesi de mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla kanımca inançlı işlemin beyanlar hanesine kaydedilmiş olmasına bağlanabilecek tek sonuç, ilgili kişilerin bilgilendirilmesidir. Ancak söz konusu beyanın ne teminat yöneticisinin sözleşmeye aykırı yaptığı işlemlerin geçerliliğine, ne de alacaklıların teminat yönetim sözleşmesinden doğan haklarını ileri sürdükleri çevrenin sınırlarına bir etkisi vardır. Bu nedenle Kanun'un bir inançlı işlem niteliğindeki teminat yönetim sözleşmesinin şerh verilebilmesi yönünde bir kural getirmiş olmasının çok daha isabetli olacağı ortadadır.

Bu çıkarımın pratik öneminin sermaye piyasası araçları için verilen teminatların bir yatırım kuruluşu tarafından yönetildiği durumdaki fazla olmadığı itiraf edilmelidir. Zira teminat yöneticisinin yönetim sözleşmesini ihlal ederek mal varlıklarını üçüncü kişilere devretmesi ve bu yönetim sözleşmesinden haberdar olan kişilerin, buna rağmen ilgili yatırım kuruluşuyla böyle bir sözleşme ilişkisi içine girmesi ihtimali yüksek olmayabilir. Bununla birlikte, ileride teminat yöneticisi yapısının tıpkı Fransa veya Belçika hukuk sistemlerinde olduğu gibi, sermaye piyasası dışında kalan ilişkiler için de kabul edilmesi ihtimalinde Kanun Koyucu'nun bu yapının korunaklılığını sağlamak için, ilişkinin beyanlar hanesine kaydedilmesinden daha farklı bir yol izlemesi gerektiğine işaret etmek gerekir.

Son olarak ilgili hükmün 5. fıkrasında düzenlenen özel yoldan paraya çevirme imkânına da kısaca değinmek yol gösterici olacaktır. İlgili fıkrada teminat yöneticisinin, teminattan alacağın karşılanması ihtiyacı doğduğunda herhangi bir ön şart gerçekleştirmeksizin teminatları satmaya ve satış bedellerini yatırımcılar arasında paylaştırmaya yetkili olduğu düzenlenmiştir. Kuşkusuz bu hüküm, teminatların sınırlı ayni hak tesis edilmesi yoluyla verildiği ihtimalde önem kazanmaktadır. Zira inançlı işlemde teminatın özel yoldan paraya çevrilmesinin önünde zaten herhangi bir engel yoktur.

Söz konusu hükmün, özellikle taşınmazlar üzerinde kurulan teminatlar bakımından önem taşıdığı belirtilmelidir. Sermaye Piyasası Kurulu'nun hazırladığı Sermaye Piyasası Araçlarının Teminat Varlıklı İhracına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ Taslağı'nın 5. maddesinde teminata konu olabilecek varlıklar olabildiğince geniş kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş, aynı hükmün ı bendinde sigortalanması şartıyla taşınmazların da teminata konu olabileceği açıkça belirtilmiştir.[xxii] Bu doğrultuda öğretide taşınırlar ve alacaklar için zaten kabul edilen özel yoldan paraya çevirme imkânının taşınmazlar bakımından uygulanabilir olup olmadığına ilişkin tartışmanın da,[xxiii] en azından teminat yöneticisi lehine kurulan teminatlar açısından, son bulduğunu söylemek mümkün gözükmektedir.

 

Dipnotlar

[i] Gökçe Kurtulan Güner, Trust ve Türk Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, On İki Levha 2020, s. 423; David Hayton, English Trusts and Their Counterparts in Continental Europe, iç Extending the Boundaries of Trusts and Similar Ring-Fenced Funds (ed. David Hayton), Kluwer International 2002, s. 35-36; Christoph Zimmermann, Die Parallelverbindlichkeit als abstraktes Schuldversprechen und akzessorisches Kreditsicherungsmittel, Verlag Dr. Kocac 2018, 47.

[ii] Trust yapısına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Kurtulan Güner, s. 109 vd.

[iii] Hüseyin Can Aksoy, Sendikasyon Kredisi Alacaklarının Fer'i Teminatlarla Güvence Altına Alınması, On İki Levha 2019, s. 56.

[iv] Rona Serozan, Ayni Hakların Sona Erme Açısından Borçlanma İşleminden Bağımsızlığı İlkesi ve Ayni Teminat Haklarının Feriliği Ayrığı, iç Prof. Dr. Turgut Akıntürk'e Armağan, Beta 2008, s. 365-366.

[v] Sendikasyon aşamalarına ilişkin olarak bkz. Aksoy, s. 40-41.

[vi] Aksoy, s. 3; Kurtulan Güner, s. 423; Andrea Zbinden, Das Pfandrecht an Aktien, Staempfli Verlag 2010, s. 144.

[vii] Türk Borçlar Kanunu m. 189/1: "Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer."

[viii] Bunun temel sebebi, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası finans sektöründeki konumu nedeniyle sendikasyon kredilerine uygulanacak kuralların Anglo-Sakson hukuk çevresi çerçevesinde şekillenmiş olmasıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Aksoy, s. 78 vd.; Kurtulan Güner, s. 425 vd. Hatta yenilemenin, uluslararası sendikasyon yönünden vazgeçilemez bir teknik olduğu görüşünde bkz. Zbinden, s. 142.

[ix] Teminat açısından yenilemenin sonuçlarına ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Işık Önay, Yenileme, On İki Levha 2016, s. 138 vd.

[x] Mike Danielewsky/Jasmin Isabel Dettmar, Instrumente der Vertragsgestaltung zur Übertragung akzessorischer Sicherheiten im Rahmen von Konsortialkreditverträgen, Zeitschrift für Wirtschafts- und Bankrecht, S. 16, 2008, s. 713.

[xi] Soyut borç ikrarının hukuki niteliğine ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Özlem Karlı, Sebebi Gösterilmeyen Borç Tanıması, Vedat 2008, s. 34 vd.

[xii] Ayrıntılı bilgi için bkz. Aksoy, s. 100 vd.; Kurtulan Güner, s. 427 vd.

[xiii] Paralel borcun kapsam ve defiler açısından kredi borcuna bağlanmasının, bu sözleşmenin bir soyut borç ikrarı olarak nitelendirilmesinin önünde bir engel oluşturabileceği yönünde bkz. Sebastian Apfelbaum, Die Verpfändung der Mitgliedschaft in der Aktiengesellschaft Duncker Humblot 2005, s. 250; Zimmermann, s. 172. Paralel borç yapısının kanuna karşı hile teşkil edebileceği yönünde bkz. Magnus Bleifeld, Akzessorische Kreditsicherheiten im Rahmen von Syndizierten Krediten, De Gruyter 2015, s. 141; İsmail Esin, M&A: Avoiding the Pitfalls, International Financial Law Review, 01.07.2011 (https://www.iflr.com/article/b1lv0pyk9lrwst/ma-avoiding-the-pitfalls)

[xiv] Kurtulan Güner, s. 433.

[xv] Hükmün ilk hâli (m. 2328) uyarınca teminat yöneticisi yapısının sadece ayni teminat için kurulması mümkünken, hükme ilişkin olarak 2017 ve 2019 yıllarında iki önemli değişiklik gerçekleşmiştir. Bu doğrultuda Fransız Medeni Kanunu'nun ayni teminatlara ilişkin hükümlerinin sonuna eklenen bir maddeyle (m. 2488-6) teminat yöneticisi yapısı düzenlenmiştir.

[xvi] Eric Dirix/Vincent Sagaert, The New Belgian Act on Security Rights in Movable Property, European Property Law Journal C. 3, S. 3, 2014, s. 244.

[xvii]  Bu yönde bir yaklaşım (Türkiye'nin tarafı olmadığı) Trustlara Uygulanacak Hukuk ve Trustların Tanınmasına İlişkin 1985 tarihli Lahey Antlaşması'nın 2. maddesinde benimsenen tanımla da uyumludur. Ayrıntılı bilgi için Kurtulan Güner, s. 64 vd.

[xviii] Bkz. SPK m. 53 ve 58. Karş. Ayça Akkayan Yıldırım, Konut Finansmanı Sistemi Çerçevesinde İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler, Filiz 2013, s. 12-13, dn. 20.

[xix] M. Kemal Oğuzman/Özer Seliçi/Saibe Oktay-Özdemir, Eşya Hukuku, 19. bası, Filiz 2016, s. 257; Sendi Yakuppur, Tapu Kütüğüne Güven İlkesi, On İki Levha 2016, s. 33.

[xx] Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 257-258; Yakuppur, s. 33.

[xxi] Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 257; Lale Sirmen, Eşya Hukuku, 4. bası, Yetkin 2016, s. 220; Işıl Ergül, Tapu Sicilinde Beyanlar, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış yüksek lisans tezi, 2011, s. 61. Beyanlar hanesine yazılan kayıtlar için tapu sicilinin aleniyeti ilkesinin sonuçlarına ilişkin olarak ayrıca bkz. Mehmet Şengül, Tapu Sicilinin Aleniyeti, Adalet 2013, s. 516-517. Karş. Yakuppur, s. 33.

[xxii] Tebliğ Taslağı'nın tam metni için bkz. https://www.spk.gov.tr/Sayfa/Dosya/1329

[xxiii] Ayrıntılı bilgi için bkz. Orhan Emre Konuralp, Alacaklıya Rehni Özel Yoldan Paraya Çevirme Yetkisi Verilmesi, DEÜHFD, C. 16, Özel Sayı 2014, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez'e Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları 2015, s. 2855 vd.

 

Paylaş