PANDEMİ, T. HOBBES ve CONSENSUS ÜZERİNE BİR NOT
-
1 Ocak 2021
Pandemi nedeniyle bir eve kapatılma gününde (confinement), durumun özelliğinden dolayı rıza göstermeyi (consentement) de kapsayan bu güncel olguyu üç köşeli şablon üzerinde göstermek istiyorum.[1] Şablonun birinci köşesinde pandemi var. Bütün dünyada korona salgını ülkeleri kasıp kavuruyor, ilacı yok gibi, aşısı bulundu deniyor ama kesin sonuca daha ulaşılamadı, geriye bir tek yol kalıyor: salgın geçene kadar evde oturmak, çevre ile ilişkiyi kesmek. Sokağa çıkarken de maske takmak, mesafeye dikkat etmek, fırsat buldukça elleri dezenfekte etmek için sık sık yıkamak… Dünya Sağlık Örgütü bunu bir salgın olarak ilan, her ülkeyi de gösterdiği tedbirleri almaya davet etti.
Ne var ki, bu “evde kalma” kuralına insanların gönüllü olarak katılmaması ve salgının artarak her tarafa yayılmaya başlaması üzerine “Devlet” işe el attı ve “yasaklar” getirdi; çeşitli yaş gruplarına göre gündüz ayrı gece ayrı uygulanan düzenlemelerle de insanlar adeta “evlere kapatıldı.” Tartışma da böyle çıktı; hak ve özgürlükler kısıtlanmış, Devlet düzenlemeler getirmiş, yargı kararları ortaya çıkmıştı. Öte yandan konuya kamu hukuku açısından yaklaşırsak, Anayasanın 119. maddesi Cumhurbaşkanı’nın olağanüstü hâl ilan edeceği durumları gösteriyor ki bunların arasında “tabii afet veya tehlikeli salgın hastalık” da sayılmış. Dolayısıyla böyle bir yola gidilerek altı ay için olağanüstü hâl ilan edilir, kaynağını Anayasa’dan almış bir yetki de kullanılmış olur.[2] Bir tarafta salgın, diğer tarafta Devletin koyduğu yasaklar vardı. Bu da şablonun ikinci köşesini oluşturuyordu.
Nihayet yorumu en zor olan üçüncü köşesi karşımızdaydı, consensusun payı neydi; yani tüm bu gelişmenin içinde evde kalanın rızası da var mıydı? Tam bu noktaya gelince konuyu ele alan herkes, ne ilginçtir ki, çıkış noktası olarak hep Thomas Hobbes’u ele almış.[3] Biz de geleneği bozmayalım.
I. T. Hobbes Ne Diyor?
“Senin de hakkını ona bırakman, benim yaptığım gibi, senin de onu tüm hareketlerinde yetkili kılman şartıyla kendimi yönetmek hakkımı bu kimseye bırakıyorum. Yetkilerimi ona aktarıyorum[4]”
Yöneticiyi dışarda bırakan bir toplum sözleşmesiyle hem devleti kuran hem de tüm yetkilerini egemene bırakan halk, hak ve özgürlüklerinden de vazgeçmektedir. Egemen böylece barış ve güveni sağlamakla yükümlü olmaktadır, yani Devlet, yani Leviathan…
İşte sorunun düğümlendiği nokta tam buradadır. 17. yüzyılda İngiltere’yi İspanyol donanmasından koruyacak güçlü bir devletin zorunluğu ve bunu bütün varlığıyla savunacak İngiliz halkı… Böyle olunca halk, öyle birkaçından değil (J. Locke gibi), tüm haklarından egemen adına vazgeçecektir. Hobbes, “Korku ve ben ikiz kardeşiz.” derken o dönemin kendisinde yarattığı psikolojiyi tüm ağırlığıyla anlatmıştır.
Tek taraflı bir irade beyanıyla kendini ve geleceğini Devlete bırakan halk, güvenlik amacıyla onun getireceği tüm sınırlamaları, tüm yasakları peşinen kabul etmiş demektir, çünkü orada bir consensus gizlidir en başta daha devlet kurulurken verilmiş bir rıza, bir onay. Şimdi bu bakış açısını günümüze taşıyarak pandemiye bakalım.
II. Pandemi ve Consensus
Günümüzün modern devletiyle Hobbes’un Leviathan’ı arasında büyük fark var; önce kuruluşları farklı. Konuyla ilgili tüm ders kitaplarında, Siyasal Düşünceler Tarihi derlemelerinde hep rastladığımız T. Hobbes, nedense günümüzde pandemi ile birlikte gündeme geldi, bu konuda düşünen herkesin ilgi odağı oldu. Sebebi hiç şüphesiz, 17. yüzyılda yazdığı Leviathan adlı eseri, orada getirdiği Devlet anlayışı tabii ki, ancak günümüze ne ölçüde katkısı var, neden birden tekrar değişik ülkelerin düşün alemine girdi, o konuya geleceğiz ama önce Leviathan’ın nasıl kurulduğuna bakalım.
Yukarda hem Hobbes’un egemene hak ve yönetimi nasıl devrettiğini, hem de bunun sonuçlarını kısaca aktarmıştık. Ancak Leviathan’ın kuruluş şekil ve amacını biraz daha geniş ele almak zorundayız, böylece günümüzdeki yerini ve neden gündeme getirildiğini de anlamış olacağız.
a) Sözleşme ile haklarını egemene devreden halk, aslında sözleşmeyi onunla değil, kendi arasında yapmıştır. Bu yüzden sözleşme egemeni bağlamaz, tamamen dışındadır.
b) Tek sözleşme ile hem toplum haline geçen hem de yönetim hakkını egemene devreden insanlar, aynı zamanda tüm hak ve özgürlüklerinden de vazgeçmektedirler.
c) Hobbes bu yoldan ilerde halkla yönetici arasında çıkacak anlaşmazlıkları önlemiş oluyor, özel yararların birleşmesinden oluşan devletin amacı yurttaşın güvenliğini sağlamakla birleşiyordu.[5]
Özetlersek, İspanya savaşından etkilenen Hobbes; merkezi, egemene bağlı, güçlü bir devlet için sanal bir sözleşme öngörüyor. Bu sözleşme ile yurttaşlar tüm haklarından vazgeçecekler, yönetimi egemene devredecekler ama onu sözleşme dışında bırakacaklardır. Amaç barış ve güvenlik olunca, egemenin getireceği her türlü tedbir kısıtlama ve yasak da toplum tarafından tartışmasız kabul edilecektir.
Görülüyor ki, daha devlet kurulurken halkın ONAYI, RIZASI (CONSENSUS) bulunmaktadır, devletin harcında vardır. Halbuki günümüzde devlet böyle sanal bir sözleşmeyle değil, yazılı bir metin olan Anayasa ile kurulmaktadır. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi 16. maddesi Anayasayı farklı bir anlatımla tanımlamış; “Hakların garanti altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının öngörülmediği bir toplumda anayasa da yoktur.”[6] Böylece hem Anayasa’nın tanımı yapılıyor hem de devletin kuruluşundaki yeri ve önemi anlatılıyor.
Burada artık güç koşullarda tek kişinin iradesi altında toplananların yaptığı bir sanal sözleşme ile kurulan devlet değil, anayasası, organları seçmenler tarafından seçilmiş çağdaş demokratik devlet vardır ve onaylarını kurallara, ilkelere uyulmadığı zaman çekerler. Bir başka deyişle, consensuslarını başta bir defa verip geri çekilen bir toplum yerine, yönetimi sürekli denetleyen, koyduğu kuralları değiştirebilen bir demokratik toplum geçerlidir.
Şimdi konumuzu oluşturan temel soruya geliyoruz; böyle bir modelde örneğin bir pandemi ortamında, herhangi bir kurala uymadan, halka getirilen yasakların hak ve özgürlükleri sınırladığı söylenebilir mi?[7] Halkın bu yasaklar karşısında sessiz kalarak aynen uygulaması durumunda nasıl bir geçerlikten söz edilebilir?
III. Halkın Gizli Onayı
Eğer Devlet, acil durumda, kurallara uymadan birtakım yasaklar getirmişse, orada gizli consensus var demektir.[8] Özellikle Avrupa’da başlayan bu akım, giderek öteki ülkelere de yayıldı ve Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un 15 Aralık’ta Noel ve yeni yıl nedeniyle yapacağı konuşmaya kadar geldi. Fransız halkı Başkanın, Noel için Bilim Kurulunun önerisi olan “8 gün önceden auto-confinement (kendini kapatma)” görüşü hakkında “herkes için pek mümkün gözükmüyor, isteyenler yapsın” açıklamasıyla şimdi derin derin düşünüyor …[9]
Görüldüğü gibi kendi başına eve kapatılma da yetmiyor, hemen arkasından başka bir otoritenin karışması olmadan, kendini eve kapama geliyor ve böylece pandemiden korunma birbirini izleyen iki aşamada gerçekleşiyor.
Böylece Hobbes’da gördüğümüz halkın kendi aralarında yaptıkları bir sözleşme ile yasakları peşinen kabul etmesinden sonra günümüzde iki yeni tip eve kapanma modeli görüyoruz; eve kapatılmaya sessiz onama ve kendini eve kapama. İlki yönetimin yasaklaması sonucu, ikincisi de kendi iradesiyle eve kapanma olarak ortaya çıkıyor.[10]
Bu iki tip eve kapanma modeli bağlamında karşımıza Hobbes’un düşüncesinin iki görünümü çıkıyor. Birinci görünümde, insanlar salgının yarattığı koşullarda Anayasa’daki açık rızalarına karşın sessiz kalarak hak ve özgürlüklerinden vazgeçip örtülü rızaları ile yeniden Hobbes’un Leviathan’ına boyun eğiyorlar. İkinci görünüm ise birincinin bittiği noktada başlıyor. Yeniden hayatımıza giren Leviathan, “kendini eve kapama” ile tüm kudretine rağmen “sorumluluğu” kendisini yaratan insanların omuzlarına yüklüyor.[11]
Pandemide kişinin kendini koruması için siyasal otoritenin karar vermesi dışında, hatta onun kararını beklemeden ya da tavsiyesi üzerine kendini eve kapatmaya karar verebiliyor. Yazının konusunu oluşturan pandemi ve consensus arasındaki ilişkinin sonuçta halkın ONAYI ile şekillendiği, bunun da ya gizli ya da açık kararıyla aldığı bir rıza anlayışı ile açıklandığı anlaşılmaktadır.
Dipnotlar
[1] Konuyu belirtilen kavramlar açısından ele alan yazıların yer aldığı bir dergi için L’Obs, No.: 2923, 5 Kasım 2020.
[2] Bu yıl 20 Mayıs’ta Bolu’daki olayda maskesiz köpeğini gezdiren kişiye verilen para cezasını Sulh Ceza Hakimliği, sosyal devlet ilkesini gerekçe göstererek iptal etmişti. Ne var ki, bu yazıda devletin Anayasadan doğan hakları ve bu hakların kullanılışı değil, bir pandemi döneminde alınan önlemler ve toplumun bunun karşısındaki tutumu incelenmeye çalışılacak. Sulh Ceza Hakimliğinin kararı ve itiraz sonrası Yargıtay’ın verdiği karar için bkz.: Yargıtay 19. CD, 09.11.2020, E. 2020/ 4354, K. 2020/ 14250.
[3] Bu gözlemi doğrulayan ayrıntılı bir çalışma için Bkz.: Emre Erdoğan, Türkiye’de Koronavirüs Günleri: Despotik Leviathan’ın Gölgesinde Yönetişim Kavramını Düşünmek, TESEV DEĞERLENDİRME NOTLARI, 2020/ 2. Özellikle Leviathan’ın farklı yüzleriyle ilgili yorumlar ilginç.
[4] Bkz. M. Akad-B. Dinçkol-N. Bulut, Genel Kamu Hukuku, 16. Baskı, Der Yay., İst., 2020, s. 107 vd.
[5] Akad-Dinçkol-Bulut, age., s. 108.
[6] Bkz.: Akad-Dinçkol-Bulut; age., s. 412.
[7] Bu tür yasaklara karşı çıkan ABD’deki protesto hareketleri için bakınız.: BBC, Coronavirus lockdown protest: What's behind the US demonstrations?, 21.04.2020, https://www.bbc.com/news/world-us-canada-52359100 (erişim tarihi: 18.12.2020).
[8] Fransız medyasında tartışılan “confinement et consentement” sınırlamayı onama üzerine bkz.: bkz. Dipnot 1’deki dergi.
[9] Bkz.: L’autoconfinement avant les fêtes, L’Obs, 7.12.2020, Reuters, 15.12.2020 Salı Günkü açıklaması için bkz.: https://www.reuters.com/article/sante-coronavirus-france-castex-idFRKBN28P1C4 (erişim tarihi: 18.12.2020). Ayrıca 15 Aralık’tan itibaren 20 Ocak’a kadar geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulaması akşam 20.00 ile sabah 06.00 saatleri arasına alınmıştır. Bkz.: L’Obs, 15.12.2020.
[10] Ülkemizdeki kısıtlamalarda da bu iki model bir arada kullanılmaktadır.
[11] Bu paragraf kürsümüz asistanı Arş. Gör. Tevfik Can Peker’in katkısıdır.