7499 SAYILI KANUN İLE YENİDEN DÜZENLENEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

  

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hukuk sistemimize girdiği günden itibaren ciddi tartışmalara neden olmuştur. Bu kurumla ilgili güncel bir gelişme Anayasa Mahkemesi'nin Atilla Yazar ve Diğerleri kararıyla başlayıp iki farklı iptal kararı ile devam eden sürecin sonunda 8. Yargı Paketi olarak da bilinen 7499 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmesidir. Bu yazıda 8. Yargı Paketi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin değişikliklerin yapılmasının nedenleri ve değişiklikler incelenmiştir. 

 

I. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Gelişimi
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) m. 231/5 vd. fıkralarında düzenlenmiştir. Bu kurumun amacı ilk defa suç işleyen kişinin infaz sistemine dahil edilmeyerek, infazın olumsuz etkilerine maruz kalmaksızın topluma kazandırılması[1], ona bir şans daha verilmesidir[2]. Sanığın iki yıl veya daha az süreli hapis cezasına veya adli para cezasına mahkumiyeti halinde, hüküm kurulmakta ancak açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmektedir. Dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında bir mahkumiyet bir de bu mahkumiyet kararının geri bırakılması olmak üzere iki karar bulunmaktadır[3]. Açıklanması geri bırakılan hüküm herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Bu çerçevede cezanın infazına başlanmayacaktır ve cezanın ertelenmesinden farklı olarak açıklanması geri bırakılan hüküm adli sicil kaydına da işlenmemektedir[4]. Eğer sanık denetim süresi içerisindeki tedbirlere uyar ve beş yıl içinde kasıtlı bir suç işlemezse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilecektir.
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ilk etapta 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu m. 23 hükmünde düzenlenerek, yalnızca çocukların hapis cezasına mahkumiyetiyle sınırlı şekilde uygulanırken, 19/12/2016 tarihinde 5560 sayılı Kanun[5] ile CMK m. 231’e de eklenmiş, böylece yetişkinler bakımından da şikayete tabi suçlarda bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarıyla ilgili uygulanabilecek istisnai bir kurum haline gelmiştir. Ardından 08/02/2008 tarihinde 5728 sayılı Kanun[6] ile mahkumiyet hükmü iki yıl veya daha az süreli hapis haline getirilmiş, şikayete tabi olma şartı kaldırılmış ve yalnızca Anayasa m. 174’te koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olarak korunmuştur[7]. Dolayısıyla yalnızca çocuklar hakkında hükmedilecek hapis cezasına mahkumiyetleriyle ilgili başvurulabilecek istisnai bir kurum olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kapsamını, sonraki değişikliklerle oldukça genişletilmiştir.
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili sonraki tarihli değişiklikler ise kurumun kapsamının sınırlanmasına hizmet etmiştir. 25/07/2010 tarihinde 6008 sayılı Kanun[8] ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması sanığın bunu kabul şartına bağlanmıştır. Gerçekten de sanığın kabulü olmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanığın kanun yoluna başvuru hakkı sınırlanmaktadır. Bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edilmemesi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığın kabulü şartına bağlı tutulmuştur. Belirtmek gerekir ki doktrinde uygulamada aslında verilmemesi gereken durumlarda dahi sırf hükmün açıklanması geri bırakılabileceği için mahkumiyet kararı verildiği gerekçesiyle sanığın kabulü şartının getirildiği de belirtilmektedir[9]. Bunu destekleyecek şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılacağı durumlarda infaz edilmeyeceği ve adli sicile işlenmeyeceği gerekçesiyle mahkemelerin kolaylıkla mahkumiyet kararı verebildiği de vurgulanmaktadır[10].
 
18/06/2014 tarihinde 6545 sayılı Kanun[11] ile denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği öngörülmüştür. Böylece ilk hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonrası tekrar suç işlenmesi halinde kurumun uygulanmasının önüne geçilmiştir.
 
Görüldüğü üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması, çocuklara yönelik mahkumiyet hükümleriyle sınırlı istisnai bir erteleme sistemi kurumu iken, gerçekleştirilen değişiklikler sonucu kapsamı giderek genişlemiş, ancak kurum ve uygulanmasıyla ilgili sorunlar çözülememiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi tarafından verilen Atilla Yazar ve Diğerleri[12] kararında kurumla ilgili sorunlar ortaya konularak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Anayasa’nın ihlaline yol açılmaması için yapılması gereken değişikliklerle ilgili önerilere yer verilmiştir.
 
Anayasa Mahkemesi daha sonra somut norm denetimiyle önüne gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulacağının öngörüldüğü CMK m. 231/12 hükmünü iptal etmiştir[13]. Anayasa Mahkemesi kararında, itiraz kanun yolunun hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla haklara yönelik müdahalenin denetiminde belirli ve etkili bir yol olmadığını vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin mezkur düzenlemeyi iptal kararında da işaret ettiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının denetiminde tutarlı bir uygulama bulunmamaktadır. Gerçekten de Yargıtay tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itirazda usulün yanı sıra esastan da inceleme yapılması gerektiği yönündeki içtihada[14] rağmen itiraz merci olarak görev yapan yerel mahkemeler, esastan inceleme yapmaktan kaçınmışlardır. Bu noktada Yargıtay’ın, yargılamada keyfiliğin önüne geçmeye yönelik bu içtihadı da eleştiriye açıktır. İtiraz merciin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını esastan incelemesi itiraz kanun yoluna ilişkin esaslarla örtüşmemekteydi. Gerçekten de esastan inceleme sonucunda mahkumiyet hükmünün hatalı olduğu sonucuna ulaşan itiraz merciin, yeni bir hüküm kurması mümkün olmayacaktır. Halbuki itiraz merciin, itirazı yerinde görmesi halinde CMK m. 271/2 uyarınca itiraz konusu hakkında da karar verebilmesi gerekmektedir. Buna karşılık sanıkla yüz yüze gelmeyen itiraz merciin, mahkumiyet hükmünü kaldırarak beraat hükmü veya başkaca bir hüküm kurması da yargılama kurallarıyla hiçbir biçimde bağdaşmayacaktır. Nitekim ilgili kararında Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itiraz merciin yalnızca itiraz konusuyla ilgili karar verebileceğini, dosyanın esasıyla ilgili bir sorunun varlığı halinde kararı kaldırabileceği ve dosyayı esas mahkemesine göndereceğini belirtmiştir. Ancak bunun da yasal bir dayanağı bulunmamaktadır[15]. Dolayısıyla itiraz merciin, hükmü esastan inceleyebileceği yönündeki içtihat hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetimini oldukça sorunlu bir konu haline getirmişti.
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulacağı yönündeki CMK m. 231/12 hükmünün iptali sonrasında 05/04/2023 tarihinde 7445 sayılı Kanun[16] ile itiraz merciin verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını hem esas hem de usul yönünde inceleyeceği, hukuka aykırılık tespit ettiğinde karar ve hükmü kaldırarak dosyayı esas mahkemesine göndereceği öngörülmüştür. Buna karşılık ilgili değişiklikle öngörülen ve sınırlı süreyle yürürlükte kalan bu denetim rejimi de birbirlerinin kararlarını incelemekten imtina eden yerel mahkeme hakimleri göz önünde bulundurulduğunda, başarı şansı sunmamıştır. Gerçekten de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolunun etkili olmadığı yönündeki tespitinde Anayasa Mahkemesi, itiraz kanun yolunun tek başına varlığının yeterli olmadığını, kanun yolunun etkili olabilmesi için uygulamada da başarı şansı sunması gerektiğini vurgulamıştır[17].
 
 
II. 7499 Sayılı Kanun Değişikliğinin Gerekçeleri
 
Anayasa Mahkemesi, somut norm denetimi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının düzenlendiği CMK m. 231/5-14 hükümlerinin, yani hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu bütün olarak 1 Haziran 2023 tarih ve E. 2022/120, K. 2023/107 sayılı kararı[18] ile iptal etmiştir. Bu iptal kararı çok radikal bir adım olarak düşünülse dahi, aslında büyük ölçüde Atilla Yazar ve Diğerleri kararındaki gerekçeler yinelenmiştir. Dolayısıyla iptal kararından yaklaşık bir yıl önce verilmiş bireysel başvuru kararında kurumla ilgili sorunlar ortaya konulmuş ve sorunların çözümü için Meclis’e önerilerde bulunulmuştu. Buna karşılık hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi mahkumiyet kararlarının yaklaşık %25’inde verilen bir karar[19] bakımından bu sorunların çözümü için herhangi bir adım atılmamış ve bundan yaklaşık bir yıl sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Anayasa Mahkemesi tarafından bütün olarak iptal edilmiştir.
 
Anayasa Mahkemesi 1 Haziran 2023 tarihli iptal kararında dört temel sorun üzerinde durmuştur.
 
  1. Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması teklifinin henüz deliller ortaya konulmamışken yapılması:
Anayasa Mahkemesi sanığın henüz delillerin ortaya konulmadığı bir aşamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması teklifine dair değerlendirme yapmak durumunda bırakılmasını “henüz verilmemiş ve sanığa bildirilmemiş bir hükmün açıklanmasının ertelenmesini isteyip istemediği sorulan sanık yargılamaya konu olayla ilgili tüm şüphelerin ortadan kaldırılmadığı bir aşamada, kendi yargılama sonucunu tahmin edip henüz aydınlatılmamış bir iradeyle beyanda bulunmak zorunda bırakılmaktadır” şeklinde değerlendirmiştir[20]. Bunun sonucunda sanığa hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmeyeceğinin ne zaman teklif edileceğine dair bir kuralın bulunmaması sebebiyle sanığın henüz aydınlatılmamış bir iradeyle istinaf kanun yolundan feragat etmesine yol açıldığı için Anayasa Mahkemesi ilgili hususu Anayasa m. 36’daki hak arama özgürlüğüne aykırı bulmuştur.
 
  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla birlikte verilen müsadere kararının infazındaki belirsizlik:
Anayasa Mahkemesi ilgili iptal kararında; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla birlikte verilen müsadere kararları bakımından mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin yeterli usulî güvencelerin bulunmadığını tespit etmiştir. Mahkeme “mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan sınırlamanın keyfî veya hukuka aykırı olup olmadığının ileri sürülebileceği bir yol olarak öngörülen istinaf kanun yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu ve yeterli güvencelerin sağlanmadığı dikkate alındığında kuralın maliklere aşırı bir külfet yüklediği” sonucuna ulaşmıştır[21].
 
  1. İşkence yasağı kapsamında değerlendirilen fiiller nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının cezasızlığa yol açması:
Anayasa Mahkemesi iptal kararında işkence yasağına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğün usuli boyutuna vurgu yaparak, işkence yasağı kapsamındaki eylemlerin cezasız bırakılmaması gerektiğini belirtmiştir. Bu konunun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili boyutu bakımından da “failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğinin gösterilmesi gerekir. Bu anlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiilî olarak cezasız bırakılmamalıdır. HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması ve ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözememesi Anayasa’nın 17. maddesinin devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması şeklindeki usul yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur[22]
 
  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını yargılamanın başında kabul eden sanıkla ilgili adil yargılanma hakkı güvencelerinin ilk derece mahkemesince sağlanıp sağlanmadığının denetiminin istinaf kanun yolunda yapılmaması:
Anayasa Mahkemesi iptal kararında açıkça vurgulamasa da iptal kararında sıklıkla atıf yaptığı Atilla Yazar ve Diğerleri kararında “HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıklar hakkında derece mahkemelerinin yargılamanın sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkının neredeyse bütün güvencelerini askıya almalarına yol açtığını açıkça göstermektedir. Diğer bir ifadeyle mevcut durumda sanıkların yargılamanın en başında alınan irade beyanlarıyla hissettikleri baskıyı adil yargılanma hakkının çeşitli güvenceleriyle telafi edecek bir sistemin bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu bakımdan mevcut sistemde haklarında HAGB kararı verilmesini henüz duruşmanın başında kabul eden sanıkların bu irade beyanlarının da istismar edildiğini söylemek yanlış olmayacaktır[23] şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, kanaatimizce yerinde olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının duruşma safhasının başında kabul edildiği dosyalarda adil yargılanma hakkına riayet edilmediğini tespit etmiştir.
 
Mahkemenin bu tespiti, yine Atilla Yazar ve Diğerleri kararındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının beraat etme oranları üzerindeki etkisine ilişkin değerlendirmeyle desteklemek mümkündür. Buna göre beraat kararları oranları 2005 öncesinde %22,2 iken, 2005 yılında çocuklar ve 2006 yılında yetişkinler bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ihdası sonrası beraat oranlarının 2007 yılında ,4’e; 2008 yılında kurumun kapsamının genişletildiği değişiklik sonrası %21,2 olan oranın ,5’e düştüğü tespit edilmiştir[24]. Dolayısıyla temelinde bir mahkumiyet hükmünü barındıran hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, mahkemelerce yalnızca mahkumiyet hükümleriyle sınırlı olarak değil, beraat kararı verilmesi gereken hallerde uygulandığı da görülmektedir.
 
III. 7499 sayılı Kanun ile Değişik Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kanun maddelerinin iptali sonrasında kamuoyunda 8. Yargı Paketi olarak bilinen 7499 sayılı Kanun[25] ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması yeniden düzenlenmiştir. CMK m. 231/5-14 hükümleri yeniden düzenlenmiş görünmekle birlikte aslında dört temel değişiklik yapılmıştır:
  1. CMK m. 231/5’te hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukukî sonuç doğurmayacağına yönelik kısımda müsadereye ilişkin hükümler hariç tutulmuştur. Böylece mülkiyet hakkına yönelik müdahale, kanuni bir dayanağa kavuşturulmuştur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulacak kanun yolunun istinaf olması sebebiyle iptal kararının gereği olarak müsadereye karşı yeterli güvenceler de sağlanmıştır. Böylece düzenlemenin değişiklikten önceki halinde, müsadere kararlarının infazıyla ilgili karşılık giderilmiş olacaktır.
  2. CMK m. 231/6’da hükmün açıklanmasının geri bırakılması için sanığın kabul etmesi şartı kaldırılmıştır. Böylece sanık iradesine aykırı olsa dahi, hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılabilecektir. Düzenlemenin mevcut halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması bakımından sanığın kabul etmesi gerekliliği, sanığın açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvuramamasından, dolayısıyla hak arama özgürlüğünün kısıtlanmasından kaynaklanmaktadır. Aşağıda da değerlendirileceği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı istinaf yolu kabul edildiği için, artık sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi gibi bir şarta gerek kalmamıştır.
  3. CMK m. 231/11’e göre sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme tarafından açıklanan hükme karşı istinaf değil, itiraz kanun yolu öngörülmüştür. Önceki açıklanması geri bırakılan hükme karşı istinaf kanun yolu açık olduğu için, burada usul ekonomisi gereği tekrardan istinaf mercii tarafından bir inceleme yapılmaması tercih edilmiştir[26]. İlgili fıkrada her ne kadar yeni kurulan hükümden bahsedilmişse de, söz konusu ibarenin cezanın yarısına kadar belirlenecek kısmının infaz edilmesi, seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya ertelenmesiyle ilgili kararla sınırlı şekilde yorumlanması gerektiğini düşünmekteyiz.
  4. CMK m. 231/12’de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı istinaf kanun yoluna tâbi hale getirilmiştir. Dolayısıyla hükmün açıklamasının geri bırakılması ve bunun temelindeki mahkumiyet hükmünün istinaf, sonra da şartları oluşmuşsa temyiz kanun yolu denetimine tabi olacağı öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin Atilla Yazar ve Diğerleri kararıyla başlayan ve 5 Temmuz 2022 ve 1 Haziran 2023 tarihli iptal kararlarıyla devam eden süreçte Mahkeme, mahkumiyet hükümlerine karşı kanuni güvencelerin açıklanması geri bırakılan kararlar bakımından da sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve dolayısıyla bunun temelindeki mahkumiyet kararının istinaf kanun yoluna ve sonraki aşamada kabil ise temyiz kanun yoluna tabi hale getirilmesi, ilgili kararlarda belirtilen güvencelerin sağlanması bakımından önemli bir değişikliktir. Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz kanun yolu kapsamında oldukça sorunlu hale gelen denetimden kaynaklı sorunlar da büyük ölçüde giderilebilecek, genel esaslara[27] uygun olarak kararlar hem usul hem de esas bakımından denetlenebilecektir.

 

IV. Değişikliklerin Zaman Bakımından Uygulanması
 
7499 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici m. 6/2’de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili değişikliklerin yürürlük zamanı düzenlenmiştir. 
 
- Geçici m. 6/2-a uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı istinaf yoluna başvurulmasıyla ilgili değişiklik, 1 Haziran 2024 tarihinden ve sonrasında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları hakkında uygulanacaktır.
 
- Geçici m. 6/2-b uyarınca 1 Haziran 2024 tarihinden önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz kanun yolu uygulanmaya devam edilecektir.
 
- Geçici m. 6/2-c uyarınca, b bendine göre gerçekleştirilen itiraz başvuruları sonucunda hükmün açıklanması veya yeniden kurulması halinde de 7499 sayılı Kanun ile kanun yoluna ilişkin yapılan değişiklikler uygulanmayacaktır.
 
- Geçici m. 6/2-d uyarınca 1 Haziran 2024 tarihinde önce verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bakımından sanığın kabul etmesi şartı yine de aranacaktır.
Görüldüğü üzere kanun koyucu, 7499 sayılı Kanun ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması bakımından sistem değişikliğinin külli bir şekilde uygulanmasını amaçlamıştır. Burada da başvuru tarihinden ziyade hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı tarihinin esas alındığı görülmektedir. Dolayısıyla 1 Haziran 2024 tarihi ve sonrasında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bakımından sanığın kabul şartı aranmamakta ve kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilecek; buna karşılık bu tarihten önceki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı sanığın kabulü şartı aranacak ancak yalnızca itiraz kanun yoluna başvurulabilecektir.
 
Değerlendirme
 
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukukî sonuç doğurmayacağına yönelik kısımda müsadereye ilişkin hükümlerin hariç tutulması oldukça yerinde bir değişikliktir. Zira müsadere bir güvenlik tedbiridir ve hükmün hukuki bir sonucudur. Bazı durumlarda mahkumiyet hükmünden bağımsız olarak müsadere tedbirine hükmedilerek infaz edilmesi gerekebilmektedir. Örneğin üzerinde hukuka aykırı arama sonucunda üzerinde uyuşturucu madde bulunan sanık, bulunan madde delil olarak kullanılamayacağı için beraat edebilecekken, uyuşturucu maddenin iadesine değil, müsaderesine hükmedilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla mahkumiyet hükmü hukuki sonuç doğurmayacak olsa da müsadere tedbirinin infazı bazı durumlarda gereklidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulacağının öngörülmesi, adil yargılanma hakkı bakımından bir ölçüde güvence teşkil edebilecektir. Ancak esas önemli noktası kanun yolundan feragat söz konusu olmayacağı için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmasına artık gerek bulunmamasıdır. Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin sanığın kabulünün ne zaman alınması gerektiği konusundaki sorunlar çözülmüş görünmektedir. Ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının istinaf denetimine tabi olması, açıklanması geri bırakılan hükümle birlikte verilen müsadere kararlarının denetimi, bireysel başvurunun ikincilliği[28] ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair etkili bir kanun yolu öngörülmesi konularında Anayasa Mahkemesi’nin işaret ettiği noktaları karşılamış görünmektedir.
Buna karşılık ilgili değişikliklerle aslında Atilla Yazar ve Diğerleri bireysel başvuru kararı ile 1 Haziran 2023 tarihli iptal kararında işaret edilen bazı sorunlar ise varlığını sürdürmektedir. Özellikle hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı durumlarda usuli güvencelere riayet edilmemesi, yani hükmün açıklanması geri bırakılacağı için nitelikli bir yargılama yapılmamasına karşı istinaf denetiminin yeterliliği tartışılabilecektir ve bu meselenin takip edilmesi gerekmektedir. Kanaatimizce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun bu kadar çok değişikliğe uğramasının ve tartışılmasının esas sebebi de hükmün açıklanmasının geri bırakılacağı yargılamalarda usuli güvencelere riayet edilmeyen keyfi uygulamaların gerçekleştirilmesidir.
Bunun yanı sıra devletin pozitif yükümlülüğü çerçevesinde işkence yasağı kapsamındaki eylemlerin cezalandırılması gerekliliğine dair herhangi bir adım atılmamıştır. Dolayısıyla 7499 sayılı Kanun ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuyla ilgili gerçekleştirilen değişiklikler, büyük ölçüde olumlu görünse de Anayasa Mahkemesi tarafından gerek Atilla Yazar ve Diğerleri gerekse 1 Haziran 2023 tarihli iptal kararında işaret edilen sorunlar tam anlamıyla karşılanmamıştır.
  
Dipnotlar:
 
* Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı, e-posta: [email protected], ORCID ID: 0000-0002-8104-6101.
[1] AKYILDIZ, Anıl; “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumuna İlişkin Sorunlar”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XVII, 2020/Özel Sayı, s. 68.
[2] ŞAHİN, Cumhur/GÖKTÜRK, Neslihan; Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2023, s. 563.
[3] ŞAHİN/GÖKTÜRK; s. 564; GÖKCEN, Ahmet/BALCI, Murat/ALŞAHİN/M. Emin/ÇAKIR, Kerim; Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2022, s. 652; KARAKEHYA, Hakan; Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, Nisan Kitabevi, Eskişehir 2022, s. 586; YALÇIN, Can; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2021, s. 103.
[4] Doktrinde bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması “yumuşatılmış cezanın ertelenmesi” olarak da nitelendirilmiştir. Bkz. YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe; Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2022, s. 839.
[5] 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun, RG. 19/12/2006 – 26381.
[6] 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG. 08/02/2008 – 26781.
[7] Kurumun gelişimiyle ilgili bkz. YALÇIN; s. 97 vd.
[8] 6008 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG. 25/07/2010 – 27652.
[9] ŞAHİN/GÖKTÜRK; s. 572.
[10] KARAKEHYA; s. 587.
[11] 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG. 28/06/2014 – 29044.
[12] Atilla Yazar ve Diğerleri Kararı, Başvuru Numarası: 2016/1635, Tarih: 05/07/2022, normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr.
[13] AYM, E. 2021/121, K. 2022/88, Tarih: 20/07/2022, normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr.
[14] YCGK, E. 2012/10-534, K. 2013/15, Tarih: 22/01/2013, www.lexpera.com.tr
[15] Benzer doğrultuda KARAKEHYA; s. 598.
[16] 7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG. 05/04/2023 – 32154.
[17] Atilla Yazar ve Diğerleri, § 155; AYM, E. 2021/121, K. 2022/88, Tarih: 20/07/2022, § 28.
[18] AYM; E. 2022/120, K. 2023/107, Tarih: 01/06/2023, normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr.
[19] Atilla Yazar ve Diğerleri, § 108. 2018 yılı için benzer yöndeki tespit için ayrıca bkz. AKYILDIZ; s. 66, 67.
[20] AYM; E. 2022/120, K. 2023/107, Tarih: 01/06/2023, § 38.
[21] AYM; E. 2022/120, K. 2023/107, Tarih: 01/06/2023, § 48.
[22] AYM; E. 2022/120, K. 2023/107, Tarih: 01/06/2023, § 55.
[23] Atilla Yazar ve Diğerleri, § 164.
[24] Atilla Yazar ve Diğerleri, § 110.
[25] 7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG. 12/03/2024 – 32487.
[26] ERSOY, Uğur; Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2024, s. 790.
[27] Belirtmek gerekir ki genel esaslara göre istinaf ve temyiz incelemesinde zaten usul ve esasa ilişkin inceleme yapıldığı için “İstinaf ve temyiz yolunda karar ve hüküm, usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılıklar yönünden incelenir” şeklindeki CMK m. 231/12 hükmünün son cümlesinin gereksiz olduğu kanaatindeyiz. Doktrinde de bu cümlenin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bkz. ERSOY; s. 789.
[28] Değişiklikten önceki durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilmesinden sonraki aşamada Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulabilmekteydi. Zira bu nevi bir durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı başvurulabilecek hukuki yollar tüketilmiştir. Bununla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılması sonrasında sanığın denetim tedbirlerine uygun davranmaması veya beş yıllık denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde hüküm açıklanacaktır. Kanunun değiştirilmeden önceki bu halinde açıklanan hükme karşı istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurulması mümkündür. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurudan daha sonraki süreçte hüküm açıklandığı takdirde, bu hükme karşı ayrıca istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulabilecektir. Atilla Yazar ve Diğerleri kararında Anayasa Mahkemesi bu durumun bireysel başvurunun ikincilliği ile bağdaşmadığını tespit etmiştir. Bkz. Atilla Yazar ve Diğerleri, § 158.
 
KAYNAKÇA
 
AKYILDIZ, Anıl; “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumuna İlişkin Sorunlar”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XVII, 2020/Özel Sayı, s. 65-88.
ERSOY, Uğur; Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2024
GÖKCEN, Ahmet/BALCI, Murat/ALŞAHİN/M. Emin/ÇAKIR, Kerim; Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2022
KARAKEHYA, Hakan; Ceza Muhakemesi Hukuku, 4. Baskı, Nisan Kitabevi, Eskişehir 2022
ŞAHİN, Cumhur/GÖKTÜRK, Neslihan; Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2023
YALÇIN, Can; Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2021, s. 103.
YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe; Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2022
AYM, Atilla Yazar ve Diğerleri Kararı, Başvuru Numarası: 2016/1635, Tarih: 05/07/2022
AYM, E. 2021/121, K. 2022/88, Tarih: 20/07/2022
AYM; E. 2022/120, K. 2023/107, Tarih: 01/06/2023
YCGK, E. 2012/10-534, K. 2013/15, Tarih: 22/01/2013
normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr (son erişim 06/02/2025)
www.lexpera.com.tr (son erişim 06/02/2025)

Paylaş