Kişisel Verilerin Duyu Organları Vasıtasıyla Hukuka Aykırı Olarak Aktarımının TCK m. 136 Açısından Değerlendirilmesi

KİŞİSEL VERİLERİN DUYU ORGANLARI VASITASIYLA HUKUKA AYKIRI OLARAK AKTARIMININ TCK M. 136 AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
 
 
GİRİŞ 
 
Olağan yaşantımızı sürdürdüğümüz sırada kimi zaman başkalarına ilişkin mühim bilgiler öğrenebilmekteyiz. Örneğin arkadaşımızın hamile olması, iş arkadaşımızın araba alması veya hiç tanışmadığımız birisinin din değiştirmesi gibi birçok bilgi günlük hayatın akışında iletişimin bir parçası olabilmektedir. Bu tür bilgilerin öğrenilmesi kimi zaman iletişim faaliyetinin bir parçası olabileceği gibi kimi zaman da aslında insanın herhangi bir iletişim faaliyetinin dahili olmaksızın düşünce sürecinin sonucunda da meydana gelebilmektedir. Örneğin gözlük takmaya başladığını gördüğümüz birisinin gözünün bozulduğu yönünde bir çıkarım yaparız veya öksüren birisinin hasta olduğu sonucuna varırız. Bütün bu öğrenme ve çıkarım sürecinde kimi zaman başkalarının kişisel verilerine dair bir fikir edinebilmekteyiz. Son derece olağan bu iletişim veya düşünce faaliyeti sonucunda elde ettiğimiz kişisel veriler her durumda ilgili kişinin[1] rızası veya başkaca bir hukuka uygunluk sebebi kaynaklı olarak uhdemize girmemektedir. Örneğin dedikodu yoluyla ilgili kişinin kişisel verisini öğrendiğimizde veya bu kişisel veriyi başkasıyla sözlü olarak paylaştığımızda bir suçun işlenmiyor olduğunu düşünmekteyiz. Ancak beklentimizin karşısında bu tür davranışlara ceza hukukunun biçtiği normatif yapı ve bu yapının yargı uygulamasında nasıl somutlaştığı ise farklılık gösterebilmektedir.
 
Kişisel verilerin korunmasına özgülenmiş suç tiplerine baktığımızda kişisel verinin hukuka aykırı aktarımını[2] cezalandıran düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu[3] (TCK) m. 136’da verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu (TCK m. 136) altında yer almaktadır. Bu suç tipine dair önemli tartışmalardan birisi sadece duyu organları vasıtasıyla hukuka aykırı olarak gerçekleşen kişisel veri aktarımlarının TCK m. 136’yı oluşturup oluşturmadığıdır. Bu tartışmayı ele alacağımız bu çalışmada öncelikle meselenin normatif arka planı aktarılacak, ardından konuya ilişkin öğretideki görüşler ortaya koyulacak ve nihayetinde yargı kararları ile oluşan güncel durum değerlendirilecektir. Bu çalışmada ampirik bir veri kullanılmamış ve sadece hukuk dogmatiği üzerinden öz bir değerlendirme yapılmıştır.
 
 MESELENİN NORMATİF ARKA PLANI
 
TCK m. 136’da verme, yayma veya ele geçirme olmak üzere üç seçimlik hareket belirlenmiştir.  Bu üç seçimlik hareketin ortak noktası kişisel verilerin aktarımıdır. Aktarıma ilişkin bu hareketlerin ne şekilde gerçekleşeceğine dair TCK’da herhangi bir belirleme yapılmamıştır. Bu sebeple lafzi bir değerlendirme yapıldığında her türlü hukuka aykırı kişisel veri aktarımının TCK m. 136 gereğince suç olduğu sonucuna ulaşılabilir. Bu durumun yanına kişisel veri kavramının son derece geniş bir alanı nitelemesi[4] ve suç tipinin soyut tehlike suçu olması[5] da eklendiğinde TCK m. 136’nın lafzi olarak cezalandırdığı alan insanlar arasındaki her türlü kişisel veri paylaşımını da kapsamaktadır.
 
Örneğin (B), (A)’ya sözlü bir şekilde bir sırrını açıklar ve kendisinin şintoist olduğunu söyler. (B), (A)’ya bu bilgiyi kimseyle paylaşmamasını tembihler. Buna rağmen (A), bu bilgiyi (B)’nin sınıf arkadaşlarına söyler. Bu durumda teorik olarak (B)’nin hareketleri TCK m. 136’da sayılan bütün unsurları karşılamaktadır. Ne var ki böylesi bir davranışın adli ceza yaptırımına tabi olmaması gerektiği aşikardır. İşte böylesi durumların TCK m. 136’nın kapsamına girmemesini sağlamak adına sadece duyu organları vasıtasıyla yapılan aktarımların TCK m. 136 kapsamına girip girmediği tartışma konusu olmuştur.
 
 MESELEYE İLİŞKİN ÖĞRETİDEKİ GÖRÜŞLER
 
Öğretideki bir görüşe göre hukuka aykırı kişisel veri aktarımının duyu organları vasıtasıyla gerçekleşmesi TCK m. 136’yı oluşturmamaktadır[6]. Bu görüşün hareket noktası TCK m. 136’nın gerekçesi[7] ve aksi bir kabulün suçun alanını gereğinden fazla genişleteceği kaygısıdır. Bu görüşün aksini savunan diğer görüş ise hukuka aykırı veri aktarımının duyu organları vasıtasıyla gerçekleşmesini TCK m. 136 kapsamında değerlendirmektedir[8]. Bu görüşün gerekçesi ise TCK’da duyu organı veya öğrenme kavramı üzerinden bir sınırlamanın yer almaması, bu sınırlamanın kanunda yer almamasına rağmen böylesi bir sınırlamanın kabul edilmesinin kanunilik ilkesine aykırı olacağı, duyu organı ile aktarım kriterinin uygulanması halinde kişilere ciddi zarar verebilecek fiillerin cezasız kalacağı ve kişisel verilerin korunması kavramının ilgili kişiyi korumak üzerine kurulu olduğudur. Biz de ikinci görüşe katılmaktayız. Gerekçemiz ise duyu organına dayalı aktarım kriteriyle aynı hukuki menfaati ihlal eden iki hareketten birisinin cezalandırılması ve diğerinin cezalandırılmaması şeklinde tutarsız iki farklı sonucun doğmasıydı. Çözüm önerisi olarak TCK m. 136’nın kaldırılmasını önermiştik[9]. Ne var ki kolaya kaçması sebebiyle bu önerimizi eleştirmekteyiz. Bu sebeple bu çalışmamızda görüşümüzü yeniden gözden geçirerek suç tipinin tamamen kaldırılması yerine TCK m. 136 üzerinde yapılacak değişiklikler ile ek kriterler (örneğin zarar neticesinin aranması veya ekonomik kazanç elde edilmesi gibi ek unsurlar) getirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
 
 MESELEYE İLİŞKİN YARGI KARARLARI
 
Öğretide tartışma konusu yapılan konuya dair yargı kararlarına bakıldığında şöyle bir ifadeyle karşılaşmaktayız:
 
Kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, [TCK m. 135 veya TCK m. 136’yı oluşturmamaktadır][10] ancak TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.”[11]
 
Duyu organları vasıtasıyla aktarıma ilişkin bu kriter Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından geliştirilmiştir. Yargıtay’a ait karar arama internet sitesindeki[12] kararları incelediğimizde bu kriterin kullanıldığı ilk kararın 2014 yılına ait olduğunu tespit ettik[13]. TCK m. 136’nın 2005’te yürürlüğe girmesi karşısında bu kriterin 2014 yılında karşımıza çıkması ilk başta şaşırtıcı gelebilir. Ancak kişisel verilerin korunmasına özgülenen suç tiplerinde Yargıtay’ın hangi ceza dairesinin görevli olduğu 2012 yılında ancak çözüme kavuşmuştur[14]. Bu sebeple de anılan kriterin oluşturulması için aradan geçen iki yıllık süre olağandır. 2016 yılına gelindiğinde ise anılan kritere ilişkin bir karşı oyun kaleme alındığı görünmektedir[15]. Karşı oya rağmen devam eden yıllarda bu kriter birçok kararda kullanılmıştır[16]. 2019 yılına gelindiğinde ise anılan kriterin olaya uygulanmadığı ve bu kriterin olaya uygulanması gerektiğine ilişkin bir karşı oy karşımıza çıkmaktadır[17]. Başka bir deyişle Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin içtihadı 2019 yılında farklılık göstermiştir. Benzer bir mesele 2023 yılında Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na sirayet etmiş ancak duyu organları vasıtasıyla yapılan aktarımın (ele geçirme açısından) TCK m. 136 kapsamında cezalandırılacağı belirtilmiştir[18]. Aynı kararda ise TCK m. 136 yerine TCK m. 134’ten dolayı cezalandırma yapılması gerekçesiyle muhalefet şerhine yer verilmiştir[19]. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2024 yılındaki kararlarında YCGK kararındaki muhalefet şerhi ışığında bir çizgiyi takip etmeye devam ettiği görülmektedir[20]. Ne var ki yakın tarihli ilk derece mahkemesi kararlarında meselenin YCGK kararındaki görüş paralelinde ele alındığı görülebilmektedir[21]. Özetle, yargı kararlarının belli bir istikrara ulaştığını söylemek mümkün değildir.
 
 DEĞERLENDİRME
 
Kişisel verilerin duyu organları vasıtasıyla hukuka aykırı şekilde aktarımının TCK m. 136 kapsamına girip girmediği meselesi hem öğretide hem de yargı kararlarında tartışmalıdır. Olan hukuk açısından ikinci görüşe -yani kişisel verilerin duyu organları vasıtasıyla hukuka aykırı olarak aktarımının TCK m. 136’ya girdiğine- katılmaktayız. Ancak olması gereken hukuk açısından birinci görüşe katılmak suretiyle TCK m. 136’nın cezalandırma alanının son derece geniş olduğunu, bunun daraltılmasını ancak bu daraltmanın normatif bir değişiklik ile güvence altına alınmasını savunmaktayız. Aksi takdirde günlük hayatta insanların alelade, olağan ve günlük paylaşımlarının cezalandırıldığı bir hal ile karşılaşılması ihtimali vardır. Keza lafzi bakış açısının bu tür sonuçların cezalandırılmasını engelleyecek bir normatif sınırı bulunmamaktadır. Nitekim böylesi davranışların cezaya layık görülmesi ceza hukukunun son çare olması ilkesiyle uyuşmamaktadır. Kaldı ki duyu organı kriteriyle ceza hukukunun dışına itilmeye çalışılan alan, KVKK’daki kabahatlere bağlanan yaptırımalar yoluyla doldurulabilir. Son olarak yargı kararlarıyla getirilen duyu organları vasıtasıyla aktarım kavramının yargı uygulamasında hala belirsiz olması ve mahkemeden mahkemeye farklı uygulamaları beraberinde getirmesi hukuki belirliliği ortadan kaldırmaktadır. Hukuki belirliliğin olmadığı bir ortamda ise kişiler bir davranışın suç olup olmadığını öngöremeyecektir. Buna ek olarak duruma göre değişiklik gösteren bu tür kriterler sayesinde hukuk dogmatiğine göre değil, kişiye veya dönemin şartlarına göre bir sonuç doğması muhtemeldir.
 
DİPNOTLAR
 
[1] 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) (RG: 07.04.2016/29677) m. 3/1-ç: “Kişisel verisi işlenen gerçek kişiyi, … ifade eder.”.
[2] Aktarım kavramı kişisel veriyi üçüncü kişiye verme, üçüncü kişilere yayma veya failin kişisel veriyi ele geçirmesi şeklindeki üç seçimlik hareketi kapsayacak şekilde kullanılmıştır.
[3] RG: 12.10.2004/25611.
[4] KVKK m. 3/1-d: “Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi, … ifade eder.”.
[5] Hale Akdağ, Türk Ceza Kanunu Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 129.
[6] Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2004, s. 279; Güçlü Akyürek, Özel Hayatin Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m. 134), Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2014, s. 221; Batuhan Aktaş, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, İstanbul, Der Kitabevi, 2017, s. 135-136; Murat Volkan Dülger, Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, İstanbul, Hukuk Akademisi, 2018, s. 349; Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023, s. 608; Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Rifat Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023, s. 612. Aynı mesele kişisel verilerin kaydedilmesi (TCK m. 135) özelinde ele alınmış ve “kaydetme” hareketinin tekrar kullanmaya elverişli bir şekilde saklanma anlamını taşıması sebebiyle öğrenilen bilginin akılda tutulması veya ezberlenmesinin TCK m. 135’i oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bkz. Şeyma Sert, Kişisel Verilerin Türk Ceza Kanunu Kapsamında Korunması, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023, s. 100. Bu hususta Aktaş her ne kadar iyi niyetli ve flamboyant şekilde benzer tespitlere yer verse de gerekçelendirme açısından bir hayli kısıtlı kaldığını üzülerek belirtmek isteriz. Bkz. Aktaş, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, s. 135-136.
[7] TCK m. 136’nın gerekçesi: “Bu madde hükmü ile, hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.”. Bkz. Erdener Yurtcan, Yargıtay Kararları Işığında Özel Hayata Karşı Suçlar, Ankara, Adalet Yayınevi, 2016, s. 88.
[8] Akdağ, Türk Ceza Kanunu Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması, s. 130 ve 136; Yavuz Erdoğan, “Kişisel Verilerin Korunması Bakımından Türk Ceza Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi (Madde 135, 136, 137, 138)”, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 8, No: 2, 2013, s. 613; Rezzan İtişgen, “Türk Ceza Hukukunda Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme Suçu”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, C. 6, No: 23, 2015, s. 188-189; Kader Sarıusta, “Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Yoluyla Korunması”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2018, s. 153 ve 157; İbrahim Korkmaz, Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Kapsamında Korunması, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s. 450; Zeynel T. Kangal, Kişisel Verilerin Ceza ve Kabahatler Hukukunda Korunması, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2019, s. 114-115; Tahir Hami Topaç, “6698 Sayılı Kanun Kapsamında Kişisel Verilere İlişkin Suçlar”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2022, s. 321-322; Hasan Sınar, Kişisel Verilerin Ceza Normlarıyla Korunması, İstanbul, Der Yayınları, 2023, s. 134.
[9] Eşref Barış Börekçi, Kişisel Verileri Verme, Yayma veya Ele Geçirme Suçu (TCK m. 136), İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2020, s. 79-80.: “Kanaatimizce, hukuka aykırı her türlü kişisel veri aktarımı TCK m. 136 ile korunmaya çalışılan kişisel verilerinin korunması hakkını ihlal etmektedir. Haliyle aktarıma ilişkin yöntem değişikliği korunan hukuki yararın ihlali açısından bir fark yaratmamaktadır. Örneğin patronunun eşcinsel olduğunu sözlü olarak iş arkadaşına söyleyen kişi yayma hareketini gerçekleştirmektedir. Yargıtay’ın yorumuna göre bu davranış sadece duyu organı ile gerçekleştirildiği için TCK m. 136 oluşmayacaktır. Oysaki patronunun eşcinsel olduğunu duyan çalışan, bu bilgiyi Whatsapp uygulaması üzerinden iş arkadaşına gönderse bu sefer duyu organı ile bir aktarım olmadığı için TCK m. 136 oluşmuş olduğu kabul edilecektir. Aslında aynı hukuki yararı ihlal edilen iki davranıştan birisinin suç, diğerinin suç olmaması hukuk tekniği açısından tutarsızdır. Kaldı ki, özel hayatın gizliliğini kapsamında korunmamasına rağmen kişisel veri niteliğini sürdüren bilgiler de mevcuttur. Örneğin alenileştirilmiş kişisel veriler özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun konusunu oluşturmamaktadır. Ne var ki, TCK m. 134 kapsamına girmeyen alenileştirilmiş kişisel verilerin aktarımı halinde yine de TCK m. 136 tatbik edilmelidir. Kuşkusuz ki duyu organlarıyla aktarımın TCK m. 136 kapsamında olması, insanların günlük hayatta TCK m. 135 anlamında kaydetme sayılmayan ve KVKK açısından işleme olmayan hareketlerin engellenmesi anlamına gelecektir. Böylesi bir sonuç, kişiler arasındaki iletişimi yok edecektir. Çünkü günlük hayattaki alelade sözlü bir konuşmada dahi onlarca kişisel veri paylaşılmaktadır. Haliyle KVKK kapsamına girmeyen bir hareketin TCK m. 136 tarafından cezalandırılması ceza hukukunun son çare olması gerekliliğine ters düşmektedir. Bu noktada dönemlik ihtiyaçları karşılamak adına hukuk tekniğini görmezden gelmek yerine TCK m. 136’da kurumsal bir değişikliğe gidilmelidir. Fikrimizce, anılan kurumsal değişiklik kapsamında TCK m. 136 suç olmaktan çıkarılmalı ve etkin koruma yöntemleri KVKK temelli olacak şekilde özel hukuk ve idare hukuku vasıtasıyla sağlanmalıdır.”.
[10] Bu notu kararın daha iyi anlaşılabilmesi için köşeli parantez içerisinde karara eklemekteyiz. Bu not kararın aslında yer almamaktadır.
[11] Yar. 12. CD, E. 2013/25397, K. 2014/13374, T. 02.06.2014. Benzer yönde bkz. Yar. 12. CD, E. 2014/607, K. 2014/16665, T. 07.07.2014; Yar. 12. CD, E. 2016/2168, K. 2016/5860, T. 06.04.2016.
[12] https://karararama.yargitay.gov.tr/, ET: 26.07.2024.
[13] Yar. 12. CD, E. 2014/607, K. 2014/16665, T. 07.07.2014.
[14] Yar. 4. CD, E. 2010/15841, K. 2012/8548, T.10.04.2012.
[15] Yar. 12. CD, E. 2016/2168, K. 2016/5860, T. 06.04.2016: “KARŞI OY: Polis memuru olan sanıkların, doğrudan bir görev tevdi edilmediği halde, kendilerinde bulunan şifreleri kullanarak, katılan ...'e ait kişisel veri niteliğindeki yurt dışına çıkış ve giriş bilgilerini sorgulamalarının, kişisel verileri ele geçirme suçunu oluşturacağı ve sanıkların beraatlerine dair hükümlerin bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.”.
[16] Yar. 12. CD, E. 2017/2960, K. 2018/1541, T. 14.02.2018; Yar. 12. CD, E. 2020/628, K. 2020/5428, T. 21.10.2020; Yar. 12. CD, E. 2021/3188, K. 2022/2026, T. 16.03.2022; Yar. 12. CD, E. 2023/219, K. 2024/1951, T. 25.04.2024.
[17] Yar. 12. CD, E. 2018/8152, K. 2019/4886, T. 10.04.2019: “Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK'nın 134/1. madde ve fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceği, nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 20.10.2014 tarihli 2014/4022 esas, 2014/20289 karar, 02.12.2013 tarihli, 2012/33924 esas, 2013/27456 karar, 27.11.2017 tarihli, 2017/405 esas, 2017/9460 karar sayılı kararlarının ve istikrar kazanan uygulamasının da bu yönde olduğu, sanığın verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan değil, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyoruz.”.
[18] YCGK, E. 2021/384, K.  2023/367, T. 21.06.2023: “… kamu kurumlarında görev yapan ve görev yaptıkları kuruma ait bilişim sistemindeki kişisel verilere hizmeti gereği erişme yetkisi verilen kişilerin; görevlerinin kapsamına ve niteliğine göre hizmetin yerine getirilmesi ile hiçbir ilgisi bulunmadığı hâlde, merak, beğeni vb. saikler ya da farklı amaçlarla, sistemde yer alan kişisel verileri sorgulamak ve bu verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olmaktan ibaret eylemlerinin de kişisel verilerin ele geçirilmesi seçimlik hareketinin kapsamına girdiği ve bu bağlamda sistemdeki başkalarına ait kişisel verilerin okunması, görülmesi vb. suçun oluşumu için yeterli olup, bunların ayrıca başka bir yere kopyalanması, görüntüsünün alınması vb. gerekmediği, aksinin kabulünün Anayasa Mahkemesinin 16.12.2021 tarihli ve 2020/77 esas, 2021/93 karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, anayasal güvenceye bağlanan kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edilmesi anlamına geleceği, bu çerçevede uyuşmazlığa konu olayda; verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun yasal unsurlarının oluşması nedeniyle sanığın eyleminin daha az cezayı gerektiren ve torba hüküm niteliğinde olan 5237 sayılı Kanun’un 134. maddesinin 6352 sayılı Kanun'un 81. maddesiyle değişik 1. fıkrasının 1. cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği,”.
[19] YCGK, E. 2021/384, K.  2023/367, T. 21.06.2023:  “Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş hâliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri 'ele geçirme' kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.”
[20] Yar. 12. CD, E. 2023/219, K. 2024/1951, T. 25.04.2024: “Olayımızda ise sanık, kurumu tarafından kendisine verilen aparat ve şifre ile kendi hakimiyeti altında bulunan kişisel verilere ulaşmış ve bakmıştır. Sanığın kendi hakimiyeti altındaki bir veriye bakmaktan ibaret olan eyleminin ele geçirmek olarak kabul edilemeyeceği bu halin ilgili kurumun iç mevzuatı kapsamında disiplin soruşturmasına konu edilmesinin mümkün olduğu ancak TCK anlamında suç teşkil etmeyen eylem niteliğinde olduğudeğerlendirilmiştir.”
[21] Gaziosmanpaşa 14. Asliye Ceza Mahkemesi, E: 2023/406, K: 2024/429, T. 13.06.2024: “… tanık ....ile mağdur ....'in kedi çiftleştirmek isteğinden dolayı tanışmış oldukları, tanık ile mağdurun yavru kedilerin paylaşımından dolayı aralarında husumet oluştuğu, mağdurun tanığın kendi ikametine gelmesini istemediğinden dolayı ortak bir yer belirlediği, kedileri belirlenen yere eşinin bıraktığı, bu esnada kendisinin evde olduğu, ikametinin kapısının çalındığı, kapıyı açtığında gelen kişinin tanık ....olduğu, tanık ile tartışmaya başladığı, tanığın yanında tanımadığı başka bir erkek şahsın geldiği, tanığın mağdura "senin adresini bulamayacağımı mı sandın, ama tanıdığım polis vardı bak buldum" dediği, daha sonra tanığın fiziksel müdahalede bulunmaya başlayınca polisi arayacağını söylediği, o sırada tanığın yanında gelen erkek şahsa "... gel polis kimliğini göster" diye seslendiği, akabinde telefonla birini arayıp polisi çağırdığı "tanıdık bir ekip gönder" dediği, bu şekilde adresini bulan ve kendisini korkutmak için gelen polis ve dosyamız kapsamındaki tanıktan şikayetçi olduğunu beyan ettiği, … polis memurları hakkındaki kişisel verileri ele geçirme suçundan açılan soruşturma dosyasının Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, … Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma neticesinde POLNET ortamındaki LOG kayıtları temin edilmiş olup, 01.03.2023 günü saat 17.08 de POLNET ortamında mağdurun kişisel bilgilerinin (mernis adresinin) .. İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliğinde görevli polis memuru sanık....'ın sicil ve şifresi ile aynı büroda görevli polis memuru sanık .... tarafından sorgulandığı, açıklama kısmına “kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk” şeklinde bilgi girildiği, sorgulamanın aynı büroda görevli polis memuru sanık ....'nın talebiyle yapıldığı, … mağdurun kişisel veri niteliğinde olan mernis adresini hukuka aykırı olarak ele geçirdikleri, bu haliyle üzerilerine atılı kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçunu işledikleri hususunda mahkememizde kesin vicdani kanaat oluştuğundan takdiren alt sınırdan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Sanıkların suçu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak sureti ile işledikleri anlaşılmakla, TCK'nun 137/1-a maddesi gereğince cezalarında 1/2 oranında arttırım yapılmıştır.”.
 
 
KAYNAKÇA
 
Akdağ, Hale: Türk Ceza Kanunu Kapsamında Kişisel Verilerin Korunması, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013.
Aktaş, Batuhan: Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, İstanbul, Der Kitabevi, 2017.
Akyürek, Güçlü: Özel Hayatin Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m. 134), Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2014.
Börekçi, Eşref Barış: Kişisel Verileri Verme, Yayma veya Ele Geçirme Suçu (TCK m. 136), İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2020.
Dülger, Murat Volkan: Bilişim Suçları, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2004.
———: Kişisel Verilerin Korunması Hukuku, İstanbul, Hukuk Akademisi, 2018.
Erdoğan, Yavuz: “Kişisel Verilerin Korunması Bakımından Türk Ceza Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi (Madde 135, 136, 137, 138)”, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 8, No: 2, 2013, s. 569-632.
İtişgen, Rezzan: “Türk Ceza Hukukunda Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme Suçu”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, C. 6, No: 23, 2015, s. 179-202.
Kangal, Zeynel T.: Kişisel Verilerin Ceza ve Kabahatler Hukukunda Korunması, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2019.
Korkmaz, İbrahim: Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Kapsamında Korunması, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019.
Özbek, Veli Özer, Koray Doğan, Pınar Bacaksız: Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023.
Sarıusta, Kader: “Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Yoluyla Korunması”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2018.
Sert, Şeyma: Kişisel Verilerin Türk Ceza Kanunu Kapsamında Korunması, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023.
Sınar, Hasan: Kişisel Verilerin Ceza Normlarıyla Korunması, İstanbul, Der Yayınları, 2023.
Tezcan, Durmuş, Mustafa Ruhan Erdem, Rifat Murat Önok: Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2023.
Topaç, Tahir Hami: “6698 Sayılı Kanun Kapsamında Kişisel Verilere İlişkin Suçlar”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2022.
Yurtcan, Erdener: Yargıtay Kararları Işığında Özel Hayata Karşı Suçlar, Ankara, Adalet Yayınevi, 2016.
Yar. 4. CD, E. 2010/15841, K. 2012/8548, T.10.04.2012.
Yar. 12. CD, E. 2013/25397, K. 2014/13374, T. 02.06.2014.
Yar. 12. CD, E. 2014/607, K. 2014/16665, T. 07.07.2014.
Yar. 12. CD, E. 2016/2168, K. 2016/5860, T. 06.04.2016.
Yar. 12. CD, E. 2017/2960, K. 2018/1541, T. 14.02.2018.
Yar. 12. CD, E. 2018/8152, K. 2019/4886, T. 10.04.2019.
Yar. 12. CD, E. 2020/628, K. 2020/5428, T. 21.10.2020.
Yar. 12. CD, E. 2021/3188, K. 2022/2026, T. 16.03.2022.
YCGK, E. 2021/384, K.  2023/367, T. 21.06.2023.
Yar. 12. CD, E. 2023/219, K. 2024/1951, T. 25.04.2024.
Gaziosmanpaşa 14. Asliye Ceza Mahkemesi, E: 2023/406, K: 2024/429, T. 13.06.2024.
https://karararama.yargitay.gov.tr/, ET: 26.07.2024.

Paylaş